Öcalan'ın Türkiye'ye getiriliş sürecine tanıklık eden dönemin Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarı İşgüzar, yaşananları anlattı.
Terör örgütü PKK'nın kurucusu, terörist elebaşı Abdullah Öcalan'ın, uzun yıllar korunduğu Suriye'nin ardından kaçmak zorunda kaldığı Yunanistan, Rusya ve İtalya'dan sonra saklandığı Kenya'da düzenlenen operasyonla 60 saniyede uçağa alınıp Türkiye'ye getirilmesinin üzerinden 19 yıl geçti.
Terör örgütü PKK'nın kurucusu ve elebaşı Öcalan'ın, Türkiye'ye getirilmesinde Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) personelinin dışında görev alan birkaç isimden biri olan dönemin Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarı Hasan İşgüzar, AA muhabirine, operasyonun ayrıntılarını anlattı.
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde öğretim üyeliği yapan Prof. Dr. Hasan İşgüzar, teröristbaşı Öcalan'ın Türkiye'ye getirildiği süreçte "Sivil Havacılık"tan sorumlu olduğunu söyledi.
Elebaşı Abdullah Öcalan'ı almaya gidecek uçağın Türkiye'den kalkması ve daha sonra Türkiye'ye inecek olması nedeniyle kendisinin bu operasyona dahil edildiğini anlatan İşgüzar, Öcalan'ın uçakla getirilmesi için gereken belgeleri sağlamak üzere bir görev üstlendiğini söyledi.
'CAVİT ÇAĞLAR'IN UÇAĞI KİRALANDI'
MİT'teki operasyonla ilgili görevlilerin kendisine gelip konuyu anlattıklarını dile getiren İşgüzar, şöyle devam etti:
"Abdullah Öcalan'ı Kenya'dan Hollanda'ya götürmek üzere Yunanistan'ın Hollanda'dan uçak kiraladığı bilgisi MİT'e gelince onlar da aynı model, aynı renkteki bir uçağı göndererek Öcalan'ı Türkiye'ye getirmek için bir çalışma yaparlar. Türkiye'deki resmi ya da özel bütün uçakların kayıtları Sivil Havacılık Genel Müdürlüğündedir. MİT'in istediği şekildeki bir uçak o dönem sadece iş adamı Cavit Çağlar'da vardı. Ben de istenilen uçağın Cavit Çağlar Bey'den alınabileceği bilgisini verdim."
İşgüzar, MİT personelinin de Çağlar ile anlaşarak uçağı kiraladığını ancak Çağlar'ın operasyondan bilgisinin olmadığını söyledi.
'2 PİLOT, 4-5 MİT PERSONELİ'
Daha sonra söz konusu uçağın, Yunanistan'ın Öcalan için ayarladığı uçağa bire bir benzemesi için boyanıp, kuyruk işareti konduğunu anlatan İşgüzar, hazırlıkların ardından uçağın Türkiye'den havalandığını aktardı. İlk etapta Çağlar'ın pilotlarına da "Mısır'a gidilecek" şeklinde bilgi verildiğini anlatan İşgüzar, uçakta iki pilot ve 4-5 MİT personeli dışında kimsenin bulunmadığını vurguladı.
Bu arada uçağa, Türkmenistan uçağı gibi işlem yapıldığı ve yolcu bilgileri için de "muz tüccarları" ifadesinin kullanıldığını paylaşan İşgüzar, "Hangi uçak olursa olsun personelle birlikte uçacak isimlerin Sivil Havacılık Genel Müdürlüğüne bildirilmesi gerekir. Özel uçakla bir yere gideceksiniz, isimler mutlaka yazılı olarak bildirilir. Uçuş rotası çizilir. Onun dışında gitme şansınız yok. Dolayısıyla o dönemde bizden istenen her türlü hizmeti sunduk" şeklinde konuştu.
Havalanan uçağın, Antalya üzerinden çıkarak Akdeniz, Güney Kıbrıs Rum Kesimi hava sahasında yaklaşık 18 dakika uçulduktan sonra Mısır ve Uganda'ya gideceği şeklinde rota çizildiğini aktaran İşgüzar, şunları anlattı:
"Direkt Kenya'ya gidilmemesinin sebebi, Hollanda'dan da aynı tip, aynı renk uçak gideceği için Kenya'daki havaalanı küçük bir yer, orada herhangi bir yabancı uçak dikkati çeker diye 10 gün Uganda'da beklendi. Uganda'da muz tüccarı gibi davranıldı. Operasyon yapılmadan birkaç saat öncesi Kenya'ya gidildi. Kenya'da hiç kalınmadı. Hollanda'dan Öcalan'ı kaçırmak için gelen uçak havadayken bizim uçağımız ondan iki saat önce meydana indi."
KRİTİK 18 DAKİKA
İşgüzar, Türkiye'ye gelirken 18 dakikaya yakın bir süre uçağın, Güney Kıbrıs Rum yönetimi üzerinden geçmesi gerektiğini ve bu süreçte, Rum yönetiminin hava sahası üzerinde yaşananları da şöyle anlattı:
"Havadaki rotalar o kadar kesindir ki 'Başka bir rotadan gideyim' diyemezsiniz. Her uçağın da mutlaka, hava sahasına girdiği ülkeye kendi işaretini, kimliğini bildirmesi lazım. Uluslararası kuraldır. Rum yönetimi 'Kuyruk işaretinizi bildirin' diyor, biz bir işaret bildiriyoruz, 'Öyle bir uçak kayıtlarımızda yok' diyorlar. Pilotlar da 'Yanlış anlaşıldı bir dakika' deyip farklı bir işaret bildiriyor. Yine Rum kesiminden böyle bir bilgi olmadığı söyleniyor, 'Lisanımız yetersiz' denilerek rol yapılmaya başlanıyor. 'İkinci pilot İngilizce olarak söylesin' deniyor. Rum hava sahasından geçilirken 18 dakika boyunca böyle bir yol izleniyor. Uçak, Türk hava sahasına girdikten sonra rahatlıyoruz."
Türk hava sahasına giren uçağın Bandırma'daki askeri üsse yöneldiğini söyleyen İşgüzar, ancak sis nedeniyle uçağın inemediğini ifade etti.
İşgüzar, şöyle devam etti:
"Uçak, başka havalimanına inmeyecekti, çünkü öyle bir uçak kayıtlarımızda yoktu. Sisin dağılmasını beklerken yakıt azaldığı için zorunlu olarak Atatürk Havalimanı'na inip yakıt ikmali yapması gerekti. Atatürk Havalimanı'ndan iniş izni isteniyor ama izin verilmiyor. O arada bana ulaştılar. Ben de, FIC denilen sistem vardır, Sivil Havacılık Genel Müdürü emriyle herhangi bir uçak kaldırılabilir veya izin verilmez. FIC'den Atatürk Havalimanı'na bu uçağın hiçbir soru sorulmadan indirilmesi talimatını verdim. Uçak, salimen inişini yaptı. Askeri meydanın bulunduğu, gözün görmediği bir yere çekildi. Burada uçağın kapıları açılmadan yakıt ikmali yapıldı. Daha sonra sis dağılınca Bandırma'daki askeri üsse doğru uçak havalandı."
İşgüzar, dönemin Genelkurmay Başkanı'nın Bandırma'daki askeri üssün komutanını arayarak, "Bir paketin geldiğini ve bizzat giderek alması talimatı verdiğini" de söyledi. Hasan İşgüzar, Öcalan'ın daha sonra İmralı Adası'na götürüldüğü bilgisini verdi.
Terörist elebaşı Öcalan, 1999'dan bu yana İmralı Adası'ndaki cezaevinde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını çekiyor.