PKK ile IŞİD bir mi?

AKP’nin PKK ile yürüttüğü Çözüm Süreci bir nevi Kurtuluş Savaşı’nın ardından Kürtlerin Türklerle ikinci ittifak denemesidir.

Gökhan Kaya Gökhan Kaya

"...bizim Teşkilat-ı Esasiye Kanunu gereğince zaten bir tür yerel özerklikle oluşacaktır. O halde hangi livanın halkı Kürt ise, onlar kendi kendilerini özerk olarak idare edeceklerdir."

Yukarıdaki sözler Mustafa Kemal Atatürk’e aittir, Ocak 1923’te gazetecilerle yapılan uzun bir mülakatında geçmektedir.

Atatürk’ün söz ettiği, TBMM’de 20 Ocak 1921’de kabul edilen Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun “İdare” başlığı altında toplanan 12 maddesinde gerçekten de vilayet ve kazaların özerkliğinin nasıl hayata geçirileceği açık bir şekilde anlatılmıştır.

Lakin tarih bu şekilde ilerlemedi ve 1924 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nda özerklikle ilgili maddeler çıkarıldı. Atatürk’ün yukarıdaki Kürtlerin özerkliğine dair sözleri de bizzat devlet tarafından uzun yıllar sansürlendi.

Kürtler bu ‘dönüşü’ cumhuriyetin kurucularının kendilerine ihaneti saydılar.

Kurtuluş Savaşı sırasında Kürtlerin Türklerle yaptığı ittifakın temelinde bu özerkliğin kabulünün olduğu, Kemalist elitlerin Lozan’dan sonra bu hakları yok sayarak, tekçi ulus devlete dönerek Kürtleri sırtlarından bıçakladıklarını söylerler.

Zaten malum bu tekçi ulus devlete dönüşten hemen sonra Kürt isyanları başlar ve aslında günümüze kadar hiç bitmez.

AKP’nin PKK ile yürüttüğü Çözüm Süreci bir nevi Kurtuluş Savaşı’nın ardından Kürtlerin Türklerle ikinci ittifak denemesidir.

Öcalan ve Kürt Hareketi’nin pek çok üyesi Kürtler ve Türkler barışırsa Ortadoğu’nun değişen dengelerinden yeni bir güç odağı yaratılabileceğini açıkça söylemiştir.

Kobanê’de bugün yaşananlardan sonra Öcalan’ın bu perspektifinin, anlaşma zemininin Kürtler tarafından kabul göreceğini, Çözüm Süreci diye bir şeyin devam edeceğini söylemek zor.

Kürt Hareketi’nde gittikçe artan bir şekilde AKP’nin Kobanê’ye karşı aldığı tavrın TC’nin Kürtlere ikinci büyük kazığı olduğu kanaati güçleniyor.

Hele ki Erdoğan’ın “Bizim için PKK de IŞİD de bir” sözlerinden sonra.

Biliyorsunuz bugün Kobanê’de Kürt Hareketi IŞİD’le göğüs göğse savaşıyor, bir katliam tehdidiyle karşı karşıya. Bütün dünya yarısını kadınların oluşturduğu bir halk ordusunun çağımızın en karanlık, vahşi hareketine karşı direnişini hayranlıkla izliyor.

Gerilla giyimi Rojova nedeniyle Avrupa’da moda haline geldi. Rojova’ya Ortadoğu’nun kadın karşıtı, bağnaz çölündeki bir vaha gibi bakılıyor.

İşte bu vahada, Rojova’da IŞİD’in AKP tarafından kendi özerk yönetimlerini boğmak için taşeron olarak kullanıldığı algısı hakim.

Malum IŞİD ve diğer El Kaide gruplarının Esad’a karşı savaşsın diye Türkiye tarafından semirtildiğine dair zaten dünyada da yaygın bir bakış var.

Kürtler AKP Hükümeti’nin IŞİD’i üzerlerine salarak Suriye’nin kuzeyindeki nüfuslarının tehcir edilmeye çalışıldığını, tampon bölge ve sınır ötesi harekatla da bu durumun stabile edilmesinin planlandığını düşünüyor.

KCK Yürütmesi, Kobane Yönetimi bunu birkaç defa ifade etti.

Oysa Çözüm Süreci’nden sonra beklenen, madem ki Kürtler ve Türkler yeni bir ittifak yaptı, Suriye’nin kuzeyinde oluşan Kürt Kanton’larıyla TC’nin iyi ilişkiler kurması, hatta desteklemesiydi.

Oysa öyle olmadı Türkiye tersine sınırın ötesinde Kürtleri boğazlamaya çalışan Radikal İslamcı, Sünni gruplarla yakın ilişkiler kurmayı tercih etti.

AKP BUNU NEDEN YAPTI? BUNDAN SONRA NE OLUR?

Aslında fırsattan yararlanıp PKK’nin öteden beri güçlü olduğu, beslendiği Suriye Kürtlerini yaşadıkları alanlardan tehcir etmeye çalışmak Davutoğlu stratejisine değil de gayet iyi bildiğimiz Askeri Vesayet stratejisine, bakışına uygun bir tutum.

Gözüken o ki AKP, yeni bir rejim iddiasını yüksek sesle dillendiredursun Kemalist Devletin derin reflekslerini çoktan sahiplenmiş. Pek sevmedikleri Darbeci Paşaların TC güvenlik vizyonlarını şimdi aynen tekrar ediyorlar.

İkincisi; Kobanê düşerse ve bir katliam yaşanırsa bu büyük bir travmaya yol açacaktır… Sadece Çözüm Süreci bitmez kesinlikle PKK silahlı eylemlerine yeniden başlar. Bunun sinyallerini zaten ufak ufak vermeye başladılar.

Lakin Kobanê düşmese bile Çözüm Süreci aslında fiilen bitmiştir, Kürtlerde müzakere ettikleri tarafın kendilerini fırsat bulduğunda imha edeceğine dair kanı güçlenmiştir. Kürtler bu ihaneti unutmaz.

Kobanê düşmezse Çözüm Süreci değil ama çatışmasızlık uluslararası konjonktürün izin verdiği ölçüde devam edebilir. Fakat Kobanê’den sonra Kürt Hareketi içinde Öcalan’ın TC Devleti ile Ortadoğu’da stratejik ittifak yapma, Türkiye sınırları içinde Türklerle birarada yaşama temelli, özerklik hedefli siyaseti kesinlikle zayıflayacaktır.

Kürt Hareketi içinde bağımsız devlet kurma eğiliminin bundan sonra güç kazanacağını söylemek kahinlik olmaz.