50 milyon insanı öldüren İspanyol gribi bittiğinde dünya ne haldeydeydi?

Galerinin tamamı için tıklayınız

1921 çok başka bir dünyaydı Kuşkusuz bu döneme bakarken, dünyanın son 100 yıl içinde çok değiştiğini hesaba katmalıyız. Tıp ve pozitif bilimlerin sunduğu imkanlar o dönemde bir salgınla başetme bakımından çok daha sınırlıydı. Doktorlar İspanyol gribine bazı mikro organizmaların yol açtığını ve hastalığın insandan insana bulaşabildiğini biliyordu ama hastalığın sebebinin virüs değil bir bakteri olduğunu düşünüyorlardı. Tedavi imkanları da çok sınırlıydı. Düşünün ki dünyada ilk antibiyotik 1928 yılında bulunmuştu. İlk grip aşısının sunulması ise 1940’ları bulmuştu. Daha da hayati olan halkın genel olarak ücretsiz başvurabileceği sağlık hizmetlerinin bulunmamasıydı. Zengin ülkelerde bile hijyen hala önemli bir sorundu. ‘Pale Rider: The Spanish Flu of 1918 and How it Changed the World' adlı kitabında İspanyol gribinin dünyayı nasıl değiştirdiğini anlatan bilim yazarı Laura Spinney “sanayileşmiş ülkelerde doktorların çoğu özel muayenehanelerde ya da yardım kuruluşları veya dini kurumların açtığı hastanelerde çalışıyorlardı ve çoğu insanın doktora ve hastaneye erişmesi mümkün değildi” diyor. Gençler ve yoksullar Durumu daha da vahimleştiren bir şey İspanyol gribinin daha önceki grip salgınlarından örneğin 1889-90 yılları arasında dünya çapında 1 milyon insanın ölümüne yol açan salgından farklı bir karakter göstermesiydi. Virüs 20 ile 40 yaş arasındaki erkeklerde çok daha öldürücü oluyordu. Bunun bir sebebi muhtemelen hastalığın önce devam eden Birinci Dünya Savaşı cephesindeki kalabalık askeri kamplarda başlayıp, evlerine dönen askerler tarafından dünyaya yayılmasıydı. Salgın en çok daha yoksul ülkeleri etkiledi.