Ajda Pekkan: Pat diye evlenebilirim

Galerinin tamamı için tıklayınız

* Mantık mı duygusallık mı? - İkisi de var feci şekilde. Cambaz gibiyim. Tam ipin üstündeyim, keskin bıçak. İkisi de yarı yarıya. Çok yorucu. * Oyunculuk yaptınız ama sevmediniz, öyle değil mi? - Seviyorum şimdi. O zaman çok çocuktum, anlamamıştım. Oyunculuğu şimdi öğrendim ama esas hayatta. Şimdi olsa çok güzel oynarım, hatta ödül bile alırım. * Nefret ettiğiniz çekim oldu mu hiç? - Hatırlamıyorum. Sadece çok üşüyordum setlerde. Çok zor şartlarda çalışıyorduk o zaman. Buz gibi sokaklarda çalışılırdı, ne ısıtıcı olurdu ne bir şey. Tabii o zamanlar çok meşhur olmadığım için ışık ayarları bizlerle yapılırdı saatlerce. Çok güzel insanlarla çalıştım ama. Şanslıyım o yüzden. Güzel hatıralarım var. O zorlukları unuttum gitti. ŞARTLAR UYGUN OLSA ÇOCUK DOĞURURDUM * Çocuk özlemi var mı içinizde bilmiyorum ama evlat edinmeyi düşündünüz mü hiç? - Hayır, hiç düşünmedim. Tabii ki çocuk çok seviyorum ama kendimi böyle bir şeyden imtina etmişken başka bir çocuk evlat edinme fikri tuhaf geliyor. Çünkü ben şartlar uygun olsaydı kendim doğururdum zaten. İmkanlarım vardı ama istemedim. Çünkü sağlıklı bir aile formatı içinde değildim, çok çocuk yaşta 16 yaşındayken sahne sinema olaylarına girdiğim için “Ben neredeyim, ne yapıyorum” oldum. Annem dünya tatlısı bir insandı. Nurlar içinde yatsın ama bakamazdı. Kimse de yoktu bakacak. O zaman böyle rahatlık yoktu, dadılar falan... KENDİNİ BİLMEZSEN ŞÖHRET SENİ YOK EDER * Seyirci değişti mi eskiden bu zamana? - Tabii ki. Yani şöyle, seyirci yaşam standartlarına göre tabii ki değişti. O zamanlar daha feodal bir seyirci vardı. İşte mesela filan giller en ön masaya gelirler, ona göre muamele görürler... Elimiz ayağımız dolanırdı sahneye çıkarken. Hepsi güzel insanlardı. Her şey bir okul hayatta. Mesela Metin Akpınar, Zeki Alasya, Ayşen Gruda ve Kabare’yi çok özlüyorum. * Kadın olmak avantaj mı dezavantaj mı bu meslekte? - Avantaj gibi görünen bir dezavantaj. Şöyle de bir şey; en iyi masayı ayırtırsın bir restoranda, iki araba senin için durur, yolun karşısına geçersin ama sonunda şöhret zarar veren bir şeydir. Zararlı bir madde. Eğer kullanamazsan daha da zararlı. Kendini bilmen gerekiyor. Yoksa şöhret seni yok edebilir. BİRİ BENİ ÇEKSİN KURTARSIN ŞÖHRETİN ELİNDEN * Pişmanlıklarınız oldu mu şöhret yolculuğunda? - Şöhretten kaç kere kaçmaya çalıştım ama beni bırakmadı. Hâlâ bırakmıyor. * Belki de birinin sizin elinizden tutup çekmesi lazım. - Kim beni çekebilir ki artık bu saatten sonra. Çeksin kurtarsın vallahi. (Gülüyor) Bir gün bu anlayışa geldiğim zaman o karşımdaki insana da bağlı tabii, ben artık çalışmayacağım. Ama henüz gelmedim o noktaya. * Çok üzülür herkes siz çalışmayacağım derseniz. - Şarkı söylemeyi çok seviyorum ama şarkı söylemeyi sevmekle her dakika sahnede olmak çok farklı bir şey. Çünkü her dakika sen onların ilk gördükleri kadınla bugüne kadar ki geçirdiğin evrelerin kadını olarak karşılarına çıkıyorsun ve hep beğenilmek, iyi şeyler duymak mecburiyetindesin. Bunları bir gün yanlış yerlere taşırsan o seni yorar ve üzer sonunda. Uzun süren şöhret fayda iken zarara dönüşebilir. O çok kritik bir nokta. İşte ben o noktadayım şimdi. Ama ben zeki, akıllı bir kadınım. Allahın bana yardım ettiğine inanıyorum. BUGÜNE DEK HEP İÇ SESİMLE GELDİM * Bir de çok temiz kalplisiniz. - Evet, öyleyim. İşimde herkese yardım etmek isterim. Hep iç sesimle geldim bugüne kadar. Sağlama yapan bana yol gösteren hiç kimse yok. * Kitap yazar mısınız bir gün? - Yok. Ben yaptığım işlerin illa ki tespitini istemiyorum hayatımda kitap yazmak, yemek yapmak gibi falan. Ben sadece olanlardan tat almaya çalışan bir insanım.