Gonca Vuslateri'nin keşfedilme hikayesi şaşırttı!

Galerinin tamamı için tıklayınız

Ne zaman “Oyunculuk benim mesleğim olacak” dediniz? - Ben demedim, annem dedi. İlkokuldayken eve geldim, “Öğretmen herkese ‘Ne olacaksın’ diye sordu, ben ne olayım?” dedim. Annem de “Tiyatrocu ol” dedi. Bir-iki hafta sonra Ediz Hun’un bir konuşmasına gittik. O kadar hayrandım ki onun saçlarını beyazlamış görünce ağlamaya başladım. “Ölecek mi?” diye sordum. Annem “Tiyatrocu olursan hiç ölmezsin” dedi. Ve tiyatrocu olmaya böyle karar verdim. Peki o karardan sonra her şey kolay mı ilerledi? - Her dönemim zorluklarla geçti. Bunu da mağduriyet olarak anlatmıyorum. Hâlâ da öyle, zaman zaman zorluklar çekiyorum; ekonomik sıkıntılarım, gerçekleştiremediğim hayallerim oluyor. Hâlâ bazen rolümle ilgili sıkıntılar yaşıyorum. Tedirginliklerim var. Ama tedirginliğimden çok mutluyum. Çünkü eğer halkı kazanmışsam anlattığım hikâyeler ömür boyu anlatılır, simit de satsam bana yine “Bu kız oyuncu” derler diye düşünüyorum. Benim tek hedefim kendime ‘oyuncu’ dedirtmek. Parasızlık yaşadınız mı? - Türkiye’nin her yerini gezip çalıştım, beyaz eşya tanıtımında balon şişirme işi bile yaptım. Mesela yazları Bodrum’da boynuma tepsiyi asarak meşrubat satardım. Bir gün Selçuk Yöntem gördü. Daha dizilerde oynamıyordum. Enerjimden anladı sanırım, “Oyuncu musun?” diye sordu. Sırtım o kadar çökmüştü ki bütün meşrubatı aldı. O gün bugündür de babam gibi. Müjdat Hoca’yla da bir anım var. 17-18 yaşımda okulda yatıp kalkıyordum. Bu yoklukla savaşamayacağımı düşündüm bir gün, Müjdat Hoca “Ben sana bu hakkı vermiyorum” diye masaya vurdu. Bir daha açlık tokluk düşünmeden sadece sanatı düşünerek işimi yaptım.