Özge Özder: Kanatlarım sırtımda yetiştim

Galerinin tamamı için tıklayınız

- Hayvanat bahçelerini sormadan geçmeyeyim. Çocukların buralara götürülmesine karşısınız… Bir şeye para verirken o sistemi finanse ettiğimizi unutmamak lazım. Ben de gitmiyorum, çocuğum olsa da götürmem. Çocukluğumdan da bu tip yerlerle ilgili hiç iyi anılarım yok. Ankara’da büyüdüm. Küçükken gördüğüm bir fil gözlerimin önünden gitmiyor. Kendi hacmi kadar bir hücrede, ayağından zincirli, sürekli kafasını sağa sola vuruyordu. Çocuklar zannettiğimizden daha zekiler. O hayvanın doğal ortamında olmadığını anlıyorlar. Beni annem götürmemişti, ilkokuldaki bir sınıf etkinliğinde zorunlu olarak gittim, gözyaşlarıyla eve döndüm. Çünkü ona yaprak uzatıp eğlenmek yerine, onun acısını ve parmaklıkları gördüm. Diyelim ki şimdi koşullar daha iyi, yine de fark etmez. ‘Çok iyi bakıyorlar, yerleri çok temiz’ deniyor. Hayal edin. Dünyanın en güzel evinde kilitli tutulduğunuzu... Ne kadar mutlu olabilirsiniz? Sosyalleşmeye, doğanın dengesinde başınıza gelecek maceralara çıkma hakkınız var. Hayatı yaşama hakkınız var. Esaret altındaki hiçbir hayvanın iyi hissettiğini düşünmüyorum. Doğada insana kendi rızasıyla gelen iki hayvan sayabilirsiniz. Pet dediklerimiz yani Kedi ve köpek. Bir yunusu bir havuza tıkıyorsunuz, ya da denizde etrafını tellerle çeviriyorsunuz. O hayvan saatte bilmem kaç kilometre hızla yüzebildiği zaman ancak kendi doğasını yaşıyor...