Türk sinemasının tarihe geçen klişeleri

Galerinin tamamı için tıklayınız

Evlenmeden olmaz: Yeşilçam melodramlarının belki de en çok tekrar edilen, tekrar edilmese de her filmde bir kere hissettirilen repliğidir “Evlenmeden olmaz”. Yeşilçam melodramlarının esas erkek ve kadınları evlenmeden asla birlikte olmazlardı. Dönemin ahlak anlayışı düşünüldüğünde bunda bir sorun yok ama çoğu filmde öpüşmezlerdi bile. Saadet içinde birbirlerine sarılıp yanak yanağa bakarlardı kameraya. Yeşilçam’ın bu küçük hanımefendileri korunması,sevilmesi ve evlenilmesi gereken kadınlardı. Bütün günahlara ve her türlü erotizme kapatılan bu kadınlar aynı zamanda cinsiyetsiz hale getiriliyordu. Bu klişenin içindeki klişe ise bu hanımefendilerin genellikle koyu saçlı olmasıydı. Erkekleri baştan çıkaran, masum kızın sevgilisini ayartmaya çalışan ve ilişkiye leke sürenler ise genellikle sarışın kadınlar olurdu. Bu durumun tek istisnası ise Filiz Akın’dır. 1965 tarihli Sevinç Gözyaşları’nın iyi sarışını Filiz Akın, en büyük rakibi kötü sarışın ise Ajda Pekkan’dır. Pekkan, nişanlısıyla çılgın partilere gidip deliler gibi sevişip çıplak pozlar verirken Filiz Akın masumca dolanır ortalıkta. Bu filmde Ajda Pekkan’ı izleyince “İnsan neden Filiz Akın’a âşık olur ki?” diye sorarsınız kendinize. “Evlenmeden olmaz” döneminin sinema izleyicileri uzun süre, insanların yanaklarını birbirine sürterek çiftleştiğini, çocukların ise bir anda beşikte var olduklarını zannetmişlerdir muhtemelen. “Evlenmeden olmaz” klişesi bazen o kadar abartılır ki, “Türkan Şoray Kanunları”nın en önemlilerinden birisi olan “öpüşme ve sevişme” yasağını kapsar. Düşünün Sultan bile “Yeter artık” deyip 20 yıl sonra 1985 yılında rol aldığı Mine filminde kapısına dayandığı Cihan Ünal’a “Yat benimle,” diyerek “evlenmeden olmaz” klişesine isyan etti.