17 yıl önceki ''Kontrgerilla'' belgeseli! Çok şey anlatıyor!
Can Dündar'ın 1992'deki "Kontrgerilla" belgeseli bugün yaşanan herşeyi anlatıyor. İşte o belgesel.
Ecevit "kontrgerilla" yı nasıl öğrendi? Kendisine suikast düzenleyenler bu örgüte mi çalışıyordu?
Dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren "kontrgerilla" yı nasıl kontrol edemedi?
Kontrgerilla bir "Amerikan" örgütü müydü?
"Ergenekon" ile "kontrgerilla" arasında bağ var mı?
Bu soruların hepsinin cevabı Can Dündar'ın 32.Gün için 16 Kasım 1992'de hazırladığı "gladio-kontrgerilla" dosyasında...
İşte Can Dündar'ın bugünkü yazısı ve 32.Gün özel görüntüleri:
Başbakan, Genelkurmay Başkanı'na dedi ki...
Başbakan'la görüştüm. Genelkurmay Başkanı ile ne konuştuklarını sordum.
"Özel Harp Dairesi'yle ilgili elimdeki tüm bilgileri aktardım kendisine" dedi.
"Mutlaka bu örgütü demokratik hukuk devleti çerçevesine sokmak gerektiğini" söylemiş.
Bunu, kendisine görev olarak vermiş.
Cevap?
"Hiç merak etmeyin. Halledeceğiz" diye söz vermiş.
Ama Başbakan, önlem alınacağından emin değil gibiydi.
* * *
Yanıltmış olmayayım:
Bahsettiğim zirve 1978'de olmuştu.
Konuştuğum Başbakan, Bülent Ecevit'ti...
"Merak etmeyin çözeriz" diyen ise Org. Kenan Evren...
Evren, sözünü tutmadı. Emekli olduktan sonra, "Ben izin vermedim, ama haberim olmadan Özel Harp Dairesi bazı olaylarda yer almış olabilir" açıklamasını yaptı.
* * *
31 yılda Başbakan ile Genelkurmay Başkanı'nın adları değişti; görüşmelerinin içeriği değişmedi.
Önceki gün yeniden buluştular.
Gündemleri aynıydı:
Özel Harp Dairesi ve suikast iddiaları...
Yazık değil mi 30 yılımıza..?
* * *
Bugün polisin kapısına dayandığı Kirazlıdere'deki Özel Kuvvetler Karargâhı'na 1992'de girmiştim.
Genelkurmay, Özel Harp Dairesi (ÖHD) ile ilgili "kontrgerilla" iddialarından bunalmış, ama örgütü lağvetmek yerine ismini değiştirmeyi seçmişti. Bizi de ÖHD yerine kurulan "Özel Kuvvetler Komutanlığı"nı tanıtmak için davet etmişti.
Eskişehir yolu üstünde, Meclis'e doğru giderken sağda kalan, Kirazlıdere mevkiinde bir askeri tesise girdik.
Şehrin ortasında bir askeri eğitim alanıydı burası...
"Türk ramboları" denilen seçme birlik bir tatbikat yaptı.
Sonra bir komutan brifing verip yapılan işin önemini anlattı.
O hafta 32. Gün'de bir "kontrgerilla" dosyası hazırladım.
Avrupa'da soğuk savaş döneminde NATO tarafından, komünistlere karşı kurulan bu örgütün ne pis işlere karıştığını ve 1990'da İtalya'dan başlayarak nasıl çözüldüğünü anlattım.
Belçika Başbakanı, ülkesinde böyle bir örgüt olduğunu İtalyan Savunma Bakanı'ndan öğrenmişti.
Türk Başbakanı ise, örtülü ödenekten para istenince örgütten tesadüfen haberdar olmuştu.
Genelkurmay'a ısrarla "Üzerine gidin" dediği halde sözünü dinletememiş, sonunda kendisi de bir suikast girişimiyle kontrgerillanın hedefi olmuştu.
* * *
"Kontrgerilla dosyası" 32. Gün'de yayımlanır yayımlanmaz Genelkurmay soruşturma açtırdı.
Tabii ki kontrgerilla iddiaları hakkında değil, bizim hakkımızda...
Örgütü değil, onun marifetlerini araştıranları soruşturdular.
Kontrgerilla tüm Avrupa'da açığa çıkarılıp lağvedilirken Türkiye'de icraata devam etti.
* * *
Türk Silahlı Kuvvetleri, bünyesindeki bu şaibeli yapılaşmayı sorgulamalı, yargılamalı, temizlemeliydi.
Bunu yapmadı.
O yüzden de iddialardan kurtulamadı.
Şimdi onun yapmadığını Hükümet, yargı ve polis yapıyor.
Ben şahsen o kapının paslı mührünün kırılmış olmasından memnunum. Başbakan'dan habersiz ve Meclis denetimi dışında "iç düşman"la savaşan bir "özel harp" yapılanması ve onun terörüne dayalı bir askeri vesayet rejimi istemiyorum artık...
Sorun şu ki; onun yerine, Hükümet'i payidar kılacak bir "polis devleti" kurulmasını da istemiyorum.
Düzü yok mu bunun?