ABD Erdoğan sonrasına hazırlık yapıyor: Çarpıcı rapor

ABD Kongresi’ne bağlı Kongre Araştırma Servisi, Türkiye - ABD ilişkileri raporunu güncelledi. ABD’nin Yunanistan’daki askeri üslerinin Türkiye’ye karşı olduğu itiraf edildi, Erdoğan’dan sonraki Cumhurbaşkanı’nın nasıl bir dış politika izleyeceği ele alındı.

Türkiye ve ABD arasında, terör örgütü PKK’nın Suriye uzantısı YPG’ye verilen Amerikan desteği ile başlayan gerilim, Rusya’dan S-400 hava savunma sistemlerinin alınmasıyla derinleşti.

Süreç boyunca ABD, Türkiye’yi F-35 programından çıkardı.

Geçen yılki bilgilendirme raporunda ABD, S-400 satın alımına yönelik adeta “öfkeli” ifadeler kullandı.

Bu seneki ABD Kongresi bilgilendirme raporunda ise, Türkiye ve Amerika ilişkilerine yönelik daha olumlu mesajlar verildi. Raporda, Yunanistan’daki Amerikan üslerinin artmasının doğrudan Türkiye’yi hedef aldığı itiraf edildi.

OLUMLU GELİŞMELER VAR

Türkiye’nin Rusya – Ukrayna Savaşı’ndaki arabulucu rolü, İsrail ve Ermenistan ile normalleşme adımları ve Karabağ savaşında Azerbaycan’a verilen destek, Amerikan Kongresi’ne “olumlu gelişmeler” olarak sunuldu.

Öte yandan Türkiye’nin terör örgütü PKK ve Suriye uzantısı YPG’ye yönelik operasyon sinyalleri ve Yunanistan ile yaşanan Doğu Akdeniz krizi “olumsuz” olarak nitelendirildi.

MUHALEFETİN ADAYI BELLİ DEĞİL

Türkiye’de bu yıl genel seçimler yapılacağı belirtilen raporda, altı partiden oluşan ana muhalefet blokunun, henüz bir aday belirleyemediğine değinildi.
Potansiyel adaylar olarak şu isimler sıralandı: CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu, Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Mansur Yavaş.

Raporda, adayların Cumhurbaşkanı Erdoğan karşısında ciddi şansları bulunduğuna, fikren Erdoğan’ı desteklese de mevcut ekonomiden rahatsız olan kişilerin muhalefet adayına oy verebileceğine değinildi.

“ERDOĞAN OTORİTER AMA SEÇİMİ KAYBEDERSE BIRAKIR”

Amerikan Kongresi’ne sunulan raporda, Erdoğan’ın 2003’ten bu yana ülkedeki hakimiyetini arttırdığı ancak seçimleri kaybetmesi durumunda yenilgiyi kabul ederek koltuktan ineceği ifade edildi.

YENİ CUMHURBAŞKANI’NIN DIŞ POLİTİKASI GÜNDEMDE

Amerikan Kongresi’ni en çok ilgilendiren kısım, Türkiye’de Erdoğan harici bir Cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda izlenecek dış politika oldu.
Yeni Cumhurbaşkanı’nın hiçbir koşul altında terör örgütü PKK, Yunanistan, Irak-Suriye ve göçmen krizi konusunda taviz vermeyeceğini belirten rapor, farklılıkların iktisadi ve diplomatik alanda yaşanacağını vurguladı.

Muhalefet adayının seçimleri kazanması durumunda, Batı ile ilişkilerin gelişmesinin, Rusya’dan yeni silahların alınmamasının, Avrupa Birliği ve ABD’ye tamamen karşı olmadan politikalar izleneceği tahmin edildi.

Ancak rapor, “Eğer yeni hükümetin üstüne gidilir, baskıya uğrar ve güç göstermek zorunda kalırsa, yapacakları Erdoğan’ı dahi geçebilir” diyerek, Erdoğan harici seçilecek Cumhurbaşkanı’na yaklaşımın dostane olması tavsiyesinde bulundu.

Rapor, Türk hükümetlerinin “milli güvenlikten taviz veremeyeceğini, bunun mümkün olmadığını” birkaç defa vurguladı.

Erdoğan harici hükümetin ayrıca Merkez Bankası’na ve yatırımcılara daha fazla özerklik vereceği, Suriye’deki İslamcı gruplara, Filistin’deki HAMAS’a ve Mısır’daki Müslüman Kardeşlere destek vermeyeceği belirtildi.

YUNANİSTAN İTİRAFI

Rapor, ABD’nin Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ndeki askeri varlığını ve üslerini arttırmasının, Türkiye’ye karşı bir hamle olduğunu itiraf etti. Rapora göre Türkiye, Batı Bloku’na aykırı adımlar attı, ABD ise Yunanistan’a yöneldi.

RUSYA UYARISI

Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşmasından endişe duyan ABD’li uzmanlar, Amerikan Kongresine “Türkiye ve Rusya arasında ekonomik bir yakınlaşma var ama unutmamak lazım: Suriye’de, Libya’da, Ukrayna’da ve Karabağ’da Türkiye, Rusya’ya karşı bir politika izledi. Ukrayna’ya SİHA ve zırhlı araç desteği verdi. Türkiye üstelik arabuluculuk ile tahıl koridorunu açtı. Türk hükümeti, savaşın kendisine sıçramaması için gereken çabayı gösterdi.”

İSVEÇ VE FİNLANDİYA GÜNDEMDE

Türkiye’nin terör örgütleri FETÖ, PKK ve YPG üyelerinin iadesini istediği Finlandiya ve İsveç, NATO üyelik başvurusunun onaylanması için ABD ile diplomatik temas halinde.

Kongre’ye verilen rapora göre Türkiye, kararında ısrarcı. Amerikalı uzmanlar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “130 teröristin iadesi” konusunda ciddi olduğunu, aksi halde İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyesi olamayacağını raporda ifade etti.

Öte yandan Finlandiya’da iç siyaset dengelerinin değişebileceği, NATO’ya üyeliğin İsveç olmadan gerçekleşmesi için Sanna Marin hükümetine yönelik siyasi bir baskı oluşabileceği açıklandı.

F-16 SATIŞI

Türkiye’nin F-16 satışı ve modernizasyonu için ABD Başkanı Joe Biden’ın desteğini aldığını belirten rapor, Kongre’de farklı görüşlerin bulunduğunun altını çizdi.
Türkiye’nin F-35 programından çıkarılmasından sonra NATO’nun en büyük 2’inci ordusu olarak hava kuvvetlerini modern tutması gerektiğine işaret eden rapor,

Türkiye’nin F-16 modernizasyonu sayesinde ara uçak ihtiyacını gidereceğini, bu sırada yeni uçaklar alabileceğini yahut kendisinin tasarlayıp üretebileceğini söyledi.
Kongre raporuna göre Türkiye’nin NATO üyesi olarak değeri, Rusya-Ukrayna Savaşı ile daha da belirginleşti.

Ancak ABD Kongresi’nde Yunan ve Ermeni lobisinin etkisindeki siyasetçiler, Türkiye’ye F-16 satışını boykot etmek için var gücüyle çalışıyor.

NATO ŞARTI ÖNE SÜRÜLEBİLİR

Kongre’de Türkiye’ye F-16 satışının yasaklanması için uğraşan ve Yunan lobisi ile çalışan Senatör Bob Menendez, diplomatik engeller öne sürüyor.
Rapora göre İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği, bu koşullar altında Kongre’nin diğer milletvekillerini ve senatörlerini etkileyebilir.

Yani Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliklerini veto etmesi halinde, Bob Menendez ve diğer senatörler, Türkiye’ye F-16 satışının yapılmaması için gereken güce kavuşarak, Kongre üzerinde etkili olabilir.

Öte yandan Türkiye’ye F-16 satılmasını isteyen kanat, Yunanistan’a geliştirme aşamasında dahi bulunmadığı F-35 jetlerini satma karşılığında Türkiye’ye F-16 verilmesini teklif ediyor.

Bu sayede Türkiye ve Yunanistan arasında “bir denge” olduğunu ve “bu dengenin korunduğu” izlenimi sürdürülebilecek.