Abdullah Öcalan 9 Ekim 1998 tarihinde Suriye'den nasıl çıkarıldı?
Öcalan’ın yakalanma süreci, 16 Eylül 1998’de Hatay Reyhanlı’ya giden dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş’in, “Sabrımızı taşırmasınlar” sözleriyle başladı.
İmralı’da, MİT yetkilileri ile yürüttüğü müzakerelerle yeniden gündemin ilk sırasında yer alan Abdullah Öcalan’ın Kenya’da yakalanarak Türkiye’ye getirilmesinin üzerinden 21 yıl geçti.
Türkiye, Öcalan’ın 15 Şubat’ta yakalandığını, 16 Şubat 1999’da Başbakan Bülent Ecevit’in yaptığı, “Abdullah Öcalan Türkiye’dedir” açıklamasıyla öğrendi.
28 Şubat sürecinin ardından DSP, ANAP ve DTP’nin kurduğu Anasol-D hükümetinin gensoru ile düşürülmesinden sonra, CHP dışındaki partilerin desteğiyle azınlık hükümeti kuran Ecevit, Öcalan’ın yakalanmasıyla 1970’lerden sonra yeniden patlama yaptı.
18 Nisan 1999 Seçimleri’nde DSP oylarını yüzde 14.65’ten yüzde 22,19’a çıkardı ve birinci parti oldu. ANAP ve Milliyetçi Hareket Partisi ile birlikte 57. hükümeti kurdu ve 2002’ye kadar başbakanlık koltuğunda oturdu.
Türkiye bastırıyor
Öcalan’ın yakalanma süreci, 16 Eylül 1998’de Hatay Reyhanlı’ya giden dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş’in, “Sabrımızı taşırmasınlar” sözleriyle başladı. Fitili ateşleyen bu sözleri, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in 1 Ekim 1998‘de, TBMM’nin açılışında yaptığı “Suriye’ye karşı mukabelede bulunma hakkımızı saklı tuttuğumuzu, sabrımızın taşmak üzere olduğunu bir kere daha tüm dünyaya ilan ediyorum” açıklaması izledi.
Suriye, Türkiye’nin birliklerini güneye kaydırmasıyla Öcalan’ın varlığının büyük soruna dönüştüğünü kavradı. Aslında 1996 ve 1997’de iki kez suikast atlatan Öcalan da Suriye’de kalmasının güçlüğünün farkındaydı. İzleyen süreçte, Şemdin Sakık’ın yakalanarak itirafçı olması başta olmak üzere örgüt içinde birçok sorun yaşanıyordu.
Öcalan, bu koşullar altında, 29 Ağustos 1998’de, MED TV’de, tek taraflı ateşkes kararı aldığını ilan etti. Buna rağmen PKK içindeki bazı grupların eylemleri sürdü.
9 Ekim’de çıktı
9 Ekim 1998’de Suriye’den çıkmak zorunda kalan Öcalan, Abdullah Sarıkurt adına düzenlenen sahte pasaportla, Rozalin kod adlı Ayfer Kaya’yla birlikte Yunanistan’a gitti ancak alanda “Yunanistan’da 17.00’ye kadar kalabilirsiniz” yanıtını aldı. İltica talebi kabul edilmeyen Öcalan, kendisine tahsis edilen jetle Rusya’ya geçti.
4 Kasım’da iltica talebinde bulunan Öcalan’ın talebi Rusya Parlamentosu’nun alt kanadı Duma da kabul edildi. Ancak nihai karar çıkmadı. Öcalan, bunun üzerine 12 Kasım’da gittiği İtalya’da daha havaalanında polisten iltica talebinde bulundu. Roma’da sahte pasaport kullandığı iddiasıyla tutuklanan ancak daha sonra serbest bırakılan Öcalan, bir villaya yerleştirildi. Öcalan’ın iade edilmemesi nedeniyle ise İtalya’ya karşı boykot kampanyaları başlatıldı.
İtalya’dan ayrılıyor
16 Ocak 1999’da Öcalan gizlice yeniden Rusya’ya gitti. Rusya’nın “10 günün var” tavrı üzerine 29 Ocak’ta, özel bir uçakla Yunanistan’a geçen Öcalan, 31 Ocak’ta Belarus ya da Hollanda’ya gitmek için harekete geçti. Ancak her iki ülke Öcalan’a iniş izni vermedi. 1 Şubat’ta, geri dönmek zorunda kaldığı Yunanistan’dan yeniden Belarus’a geçmeye çalışan Öcalan, başarısız oldu. Geri döndüğü Atina’dan 2 Şubat’ta Kenya’ya hareket etti.
Kenya’da Yunanistan Büyükelçiliği rezidansına götürülen Öcalan, buradan ayrılması yönündeki baskılara karşı, elçiliği terk etmemek için 15 Şubat’a kadar direndi. Bu tarihte Hollanda’ya gidebileceği söylenen Öcalan, bu ülkeye gideceğini sanırken, yakalandı.
Öcalan cephesinde bunlar yaşanırken, ABD ile sürekli temas halindeki Türkiye de Öcalan’ı adım adım takip etti.
5 Şubat 1999’da Öcalan’ı teslim almak için hazırlanan yedi kişilik ekip için, işadamı Cavit Çağlar’ın özel uçağı 200 bin dolara kiralandı. 10 Şubat’ta Uganda’ya giden uçağa 14 Şubat akşamı Kenya’nın başkenti Nairobi’ye gitme talimatı verildi. Akşam 19.20 sıralarında operasyon başladı. Aprona giren araçtan çantasıyla inen Öcalan, Hollanda’ya gideceğini sanırken, özel operasyon ekibinin içerisinde bulunduğu uçağa bindi. Uçak, saat 20.00 sıralarında Türkiye’ye doğru hareket etti. Ağzındaki ve gözlerindeki bant açılan Öcalan’ın yolculuğu 6,5 saat sürdü. Öcalan, 03.30’da İstanbul’a getirildi ve İmralı’ya götürüldü.
İdam cezası tartışmaları
4 aylık süreçte ve Öcalan’ın yakalanmasından hemen sonra 63 PKK’lı, yaptıkları eylemlerde yaşamını kaybetti. Öcalan’ın yargılanmasına 29 Haziran 1999’da başlandı. Adaya yapılan özel mahkemede güvenlik gerekçesiyle cam kafeste duruşmalara çıkan Öcalan’ın davasının AİHM’den dönmemesi için, yargılama sürerken, DGM heyetinden asker üyelerin çıkartılmasına yönelik yasal değişiklik yapıldı. Öcalan’ın “demokratik cumhuriyet” tezini ortaya atarak, örgüt içinden bile tepki aldığı yargılama 29 Haziran 1999’da bitti.
Ankara 2 Nolu DGM, Şeyh Sait’in idam edildiği günün yıldönümü olan 29 Haziran’da Öcalan’ı idama mahkûm etti.
Eşzamanlı yürüyen AB sürecinde, Türkiye, idam cezasının kaldırılması konusunda büyük baskı altındaydı. Yargılama sürerken, baskılara direnen Türkiye, DSP-ANAP-MHP döneminde, idam cezasını kaldırdı.
Sınır dışına çekilin
Öcalan, avukatları aracılığıyla, 2 Ağustos 1999’da PKK’nin silahlı güçlerinin Türkiye sınırlarının dışına çekilmesi, 1 Eylül’de de 4. tek taraflı ateşkes çağrısını yaptı. Öcalan biri dağdan diğeri Avrupa’dan olmak üzere 2 barış grubunun Türkiye’ye gelmesini de istedi. 8 kişilik 1. Barış Grubu 1 Ekim’de, 8 kişilik 2. Barış Grubu da 29 Ekim 1999’da Türkiye’ye giriş yaptı. Ancak barış grubu üyeleri cezaevine konulurken, sınırdışına çıkan PKK’lılara yönelik operasyonda örgüt ağır kayıplar verdi.
Öcalan, tepkilere rağmen, süresiz ateşkes kararı aldı. Bu ateşkes 1 Haziran 2004’e kadar sürdü. Bu süreç, teröre en az kayıp verilen süre olarak tarihe geçti.
Aynı dönemde, Öcalan, önce PKK yerine KADEK’in kurulması talimatı verdi. Demokratik konfederalizm tezini ortaya atan ve devlet fikrinden vazgeçtiğini açıklayan Öcalan, ilerleyen yıllarda bu kez de “paralel devlet” tezi olarak bilinen KCK tezini savundu.