Adnan Oktar'dan Diyanet'e şok yanıt: Maaşlarınız genelev vergisiyle ödeniyor

Adnan Oktar kendisini hedef alan Prof. Dr. Ali Erbaş'a canlı yayında cevap verdi.

Gazete ve televizyonların Ankara temsilcileriyle Diyanet İşleri Başkanlığında bir araya geldiği toplantıda, gündeme ilişkin değerlendirmede bulunan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Adnan Oktar hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Adnan Oktar hakkında, “İnşallahlar, maşallahlar havada uçuşuyor, dini bir takım referanslar ve orada dansöz oynatıyorsun böyle bir şey olabilir mi? Tamamen akli dengesi herhalde bozulmuş” diyen Prof. Dr. Ali Erbaş'a Adnan Oktar'dan ve Teknik ve Bilim Araştırma Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Tarkan Yavaş'tan açıklama geldi.

Adnan Oktar kendisini hedef alan Prof. Dr. Ali Erbaş'a canlı yayında cevap verdi.

İşte o açıklamalar:

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, gazete, televizyon ve ajansların Ankara temsilcileriyle bir kahvaltıda buluşmuştur. Bazı basın organlarının 31.01.2018 tarihli haberlerine de yansımış olan bu toplantıda, Ali Erbaş, Teknik Bilim Araştırma Vakfı Fahri Başkanı Sayın Adnan Oktar hakkında maksadını aşan gerçekdışı ithamlarda ve dayanaksız eleştirilerde bulunmuştur.

BİRİNCİ ASILSIZ İDDİA: Ali Erbaş, Sayın Adnan Oktar’ın geçmişte güya Atatürk’e hakaret suçundan ceza aldığını ve sözde bu suçtan dolayı cezaevinde kaldığını iddia etmiştir. Bu iddianın her kelimesi asılsızdır.

Sayın Adnan Oktar hakkında Atatürk’e hakaret suçundan bugüne kadar verilmiş hiçbir mahkumiyet kararı olmadığı gibi cezaevi iddiası da tamamen gerçekdışıdır.

Sayın Adnan Oktar’ın adli sicil kaydı tertemizdir. Kendisinin trafik cezası dahi bulunmamaktadır. Ali Erbaş’ın bu iddiasının asılsız olduğu adli kayıtlardan da kolayca tespit edilebilir.

İKİNCİ ASILSIZ İDDİA: Ali Erbaş, Sayın Adnan Oktar’ın “Yahudilik ve Masonluk” isimli kitabı yazdığını ve Yahudiliğe hakaret suçundan mahkum olduğunu öne sürmüştür.

Ali Erbaş’ın bu iddiası da ilki gibi hayal ürünüdür. Sayın Adnan Oktar’ın “Yahudilik ve Masonluk” isimli kitabı yazdığı doğ- rudur ama Yahudiliğe hakaret suçundan mahkum olduğu iddiasının hiçbir temeli yoktur. Esasen Türk Ceza Yasası’nda “Yahudiliğe hakaret” diye bir suç da yoktur. Ali Erbaş’ın bu iddiasının asılsız olduğu da adli kayıtlardan tespit edilebilir.

ÜÇÜNCÜ ASILSIZ İDDİA: Ali Erbaş, Sayın Adnan Oktar’ın akıl sağlığının bozuk olduğunu öne sürmüştür. Öncelikli olarak Ali Erbaş’ın hangi sıfatla bu yorumu yaptığı tarafımızca merak konusudur. Sadece İlahiyat eğitim almış bir kişinin hayatında hiç karşılaşmadığı bir kişi hakkında böyle uzman raporu vermesinin hiçbir geçerliliği yoktur.

Ayrıca Ali Erbaş’ın bu ithamının doğru olmadığı 4 farklı devlet hastanesinin heyet raporları, konularında tanınmış, saygın psikiyatri profesörlerinin 20 ayrı raporu ve Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nin 19.08.2000 tarihli raporuyla sabittir. Bu raporlarda Sayın Adnan Oktar’ın ruhen ve bedenen tam sağlıklı olduğu açıkça ifade edilmiştir.

Tıp alanında hiçbir eğitimi, bilgisi, birikimi bulunmayan Ali Erbaş’ın yetkisini ve etik sınırları aşarak Sayın Adnan Oktar’ın kişilik haklarına böyle düzeysiz sözlerle kendince saldırmaya kalkması son derece yakışıksızdır. Ayrıca Sn Adnan Oktar, dünya çapında milyonlarca okuru olan, 73 dile çevrilmiş 300’den fazla kitabın yazarıdır.

Bu kitaplar 100’ün üzerinde ülkede kitapçılarda mevcuttur ve 30 milyondan fazla kitap satılmıştır. Eserlerinden ve anlatımlarından hazırlanan 5.000'in üzerinde konferans gerçekleşmiştir. Ve çok sayıda akademisyen, siyasi, ve bilim adamı bu konferanslarda yer almıştır.

DÖRDÜNCÜ ASILSIZ İDDİA: Ali Erbaş, Sayın Adnan Oktar’ın A9 TV’de konuk olarak katıldığı televizyon programında “inşaAllah” ve “maşaAllah” ifadelerinin sıkça kullanılmasını eleştirmiştir. Bir ilahiyatçının böyle bir eleştiride bulunması son derece düşündürücüdür. Çünkü “inşaAllah” ve “maşaAllah” kelimelerinin sıkça kullanılması Kuran-ı Kerim’in bir tavsiyesidir.

Kehf Suresi’nin 24. ayetinde müminlerin “inşaAllah” demeleri, aynı surenin 39. ayetinde ise müminlerin “maşaAllah” demeleri emredilmiştir. Dolayısıyla Ali Erbaş’ın bu kelimelerin sıkça kullanılmasından rahatsız olması Kuran ahlakına aykırıdır.

BEŞİNCİ ASILSIZ İDDİA: Ali Erbaş, A9 TV’de dans ve eğlence ile dini konuların yanyana geçmesinden rahatsız olduğunu belirtmiştir. Oysaki dans ve eğlencenin olduğu bir ortamda dini konuların konuşulmasına veya Kuran-ı Kerim’in okunmasına engel hiçbir hukuki, dini, ahlaki kural yoktur.

Kuran’da böyle bir görüşü doğrulayacak tek bir ayet bile bulunmamaktadır. %99'u Müslüman olan ülkemizin geniş bir kesimi eğlence yerlerine, diskolara, dans salonlarına gitmekte ve buralarda da Allah’ın adını anmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının büyük bir kesiminin eğlence yerlerine gidiyor diye dinden uzak olmalarını söylemek Kuran’la hiçbir şekilde bağdaşmaz. Sayın Adnan Oktar da toplumun her kesiminin dindar olması ve dindar görülmesinin önünde hiçbir engel olmadığını canlı yayınları ile göstermektedir.

ALTINCI ASILSIZ İDDİA: Ali Erbaş, kendisinin dini düşüncesinden farklı dini inançları ve yorumları “fitne” olarak nitelemiştir. Bu hem hukuken, hem dinen, hem de toplumsal manada çok hatalıdır.

Hukuken hatalıdır çünkü Anayasal teminat altında olan ve devletin inançlara müdahale etmemesini emreden laiklik ilkesine tamamen zıttır. Dinen hatalıdır çünkü Kuran-ı Kerim “dinde zorlama yoktur” ayetiyle ve diğer dini inançlara özgürlük tanıyan ayetleriyle dini düşünce farklılıklarına müdahaleyi yasaklamıştır.

Toplumsal olarak hatalıdır çünkü ülkemizde Aleviler, Şiiler, Hristiyanlar, Yahudiler, Ezidiler ve daha birçok inanç grupları mevcuttur. Ülkemizin büyük bir zenginliği olan bu inanç farklılıklarını “fitne” olarak yorumlayarak bunları sindirmeye ve asimile etmeye kalkışmak ülkemizdeki birlik ve beraberliğe ciddi darbe vurabilir.

SONUÇ OLARAK, vakfımızın Fahri Başkanı Sayın Adnan Oktar, devletimizin üniter yapısını korumaya yönelik çalışmalarıyla PKK, FETÖ, DEAŞ terör örgütleri ile İngiliz Derin Devleti gibi şer odakları gibi yapılanmalara karşı yürüttüğü kararlı fikri mücadelesi ile tanınmaktadır. Ali Erbaş’ın Sayın Adnan Oktar hakkındaki açıklamalarının tümü mesnetsiz olduğu gibi eleştirilerinin de hepsi hukuki, dini ve ahlaki dayanaktan yoksundur.

Diyanet İşleri Başkanlığı görevinde bulunan bir kişinin, iftira niteliğinde mesnetsiz bilgilere dayanarak kamuoyunu yanlış bilgilendirmesi, devlet adabına da aykırıdır ve kendisinin derhal özür dilemesini gerektirmektedir. Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.