Ahmet Taşgetiren'den Ahmet Kekeç'e: Cevap vermeyeceğim!..
Star yazarı Ahmet Taşgetiren, köşe komşusu Ahmet Kekeç'in dün (20 Haziran 2017) kendisine yönelik olarak kaleme aldığı yazıya "cevap vermeyeceğini" söyledi.
"Yazılarımız zaman zaman kimi TV kanalları, internet siteleri ya da yazılı medya tarafından alıntılanıyor" diyen Taşgetiren, sözlerinin devamında "Alıntılayanlar da kendi siyasi duruşlarına malzeme olacak şekilde cımbızlamalar yapıyor, yorumlar katarak kendi okuyucusu nezdinde bir 'Ahmet Taşgetiren imajı' oluşturmaya yöneliyor. Dün bu gazetede çıkan 'Star yazarı neyi destekliyor?' başlıklı yazı da böyle bir nitelik taşıyordu" ifadesini kullandı.
Kekeç, "Star yazarı neyi destekliyor?" başlıklı yazısında Taşgetiren'in CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun öncülüğünde, partinin İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun tutuklanması sonrası başlatılan "adalet yürüyüşü" ile ilgili olarak kullandığı "69 yaşında bir direnç yürüyüşüdür bu" ifadesine tepki göstermişti. Kekeç, "Yazık, hakikaten çok yazık" diye yazmıştı.
Star yazarı Taşgetiren: 69 yaşında bir direnç yürüyüşüdür bu; CHP tabanının ötesinde karşılık bulur
Ahmet Taşgetiren'in "El ele eyleminden bugüne" başlığıyla yayımlanan (21 Haziran 2017) yazısı şöyle:
El ele eyleminin hazırlık günleri. Cerrahpaşalı kız öğrenciler var. Ezgileriyle salonları coşturan Ömer Karaoğlu, Eşref Ziya Terzi, Hakan Aykut gibi müzisyen arkadaşlar var, konuşmacı olarak da Dilipak ve ben.
Kayseri, Malatya, Kahramanmaraş, Gaziantep, Düzce, Adıyaman gibi illerde salon toplantıları yapılıyor. Bu toplantılara binlerce insan katılıyor.
11 Ekim 1998'in hazırlıkları bunlar. Malatya'daki toplantı için DGM'de o günlerin biçme aracı haline gelen TCK 312'den “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçlaması ile dava açılmış.
Benim konuşmamda şöyle bir ifade var:
“Ankara'yı özgürlükler açısından yeniden inşa etmek lazım.”
Polis konuşma kasetlerini deşifre ederken bu ifadeyi şu hale çevirmiş:
“Ankara'yı özgürlükler açısından yeniden imha etmek lazım.”
Ben savunmamda sözlerimin yanlış deşifre edildiğini söylüyorum ve kasetlerin yeniden deşifre edilmesini istiyorum.
Mahkeme bunu dikkate almıyor ve cezalandırma yönünde kararını veriyor. Kararın gerekçesinde de şunları yazıyor:
“Sanık her ne kadar'inşa edin” dedim, 'imha edin' demedim diyorsa da, inşa da imhadan sonra gerçekleşeceği için sözler aynı maksada matuftur.”
Sonraları dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk “312'nin maksadını aşan şekilde kullanıldığı”nı itiraf edecektir.
11 Ekim 1998'de “Özgürlükler için El ele” eylemi gerçekleşti.
İstanbul'da, Anadolu'da, o eylemin isimsiz on binlerce kahramanı var. Bebeler katıldı korteje bebek arabaları içinde. Çocuklar babalarının omuzlarında el ele tutuştular.
***
Kılıçdaroğlu'nun yürüyüşünü değerlendirdiğim yazıda sivil mücadele yöntemi olarak El ele'yi de hatırladım. Birçok insan da Gandi'nin tuz yürüyüşünü ya da Mao'nun uzun yürüyüşünü hatırladı bu çerçevede.
Muhtevasına, amacına, mesajına katılırsınız katılmazsınız, ama bu tür sivil eylemlerin bir davayı anlatmak için kavgadan daha etkili olduğunda kuşku yok.
Bir CHP dosyası açıldığında “Günah” adına çok şey yazılabilir. Kılıçdaroğlu için de “Negatifler dosyası” hazırlamak zor değil. Ama şu ana kadar “Adalet yürüyüşü”nün sivil ve barışçıl boyutta kalması için azami titizlik gösterildiği de aşikar. Ya da şöyle söyleyelim: Gezi türü bir işin CHP'yi bir kere daha yerin dibine batıracağı bilindiği için titizleniliyor.
“Yürüyüş”başlıklı yazımda bu eylemin “CHP tabanından öte bir toplumsal birikime tekabül etme amacı taşıdığını” yazdım. Bu bir hamle, tutar tutmaz, inandırıcı bulunur bulunmaz, CHP günahları hatırlanır, üzeri çizilir vs...
Şunu söyleyeyim:
- Adalet arayışının Türkiye'de hep bir karşılığı olmuştur. Bugün de vardır.
Şunu da söyleyeyim:
- Yargı'nın CHP makinası gibi çalıştığı zamanlarda dindarların özgürlük taleplerinin ya da hukuksuzluğa tepkilerinin “Yargı sürecine saygı” sloganı ile karşılandığı bir vakıadır.
Kılıçdaroğlu'na “CHP'nin geçmişteki yargı günahları için özür beyanında bulun” diye seslenebiliriz.
Ama bugün yargıda bir problem varsa, bunu birisinin dile getirmesini önlemenin mantığı yok.
Diyelim ki Kılıçdaroğlu “Adalet anahtarı”nı kullanarak Ak Parti tabanına uzanmak istiyor. Ak Parti'ye düşen en azından “Böyle bir anahtar var mı?” diye sormak değil midir? Milletvekilleri kapılarını sızlanışlara açsın, eminim ki bana gelenin bin katı onlara ulaşacaktır. Eminim ki şu an binlerce ortamda “Yargı sorunu” konuşuluyor.
BİR AÇIKLAMA: Burada haftada 5 gün yazıyorum. Bana bu sütun tahsis edildi. Burada kendi düşüncelerimi yazmam için. Her yazının kendi içinde bir mimarisi var. Yazılarımız zaman zaman kimi TV kanalları, internet siteleri ya da yazılı medya tarafından alıntılanıyor. Alıntılayanlar da kendi siyasi duruşlarına malzeme olacak şekilde cımbızlamalar yapıyor, yorumlar katarak kendi okuyucusu nezdinde bir “Ahmet Taşgetiren imajı” oluşturmaya yöneliyor. Bunları önleme imkanım yok. Dün bu gazetede çıkan “Star yazarı neyi destekliyor?” başlıklı yazı da böyle bir nitelik taşıyordu. Ona cevap vermeyeceğim. Sadece pazar günkü “Yürüyüş” yazımı sağduyu ile yeniden okuyun diyebilirim okuyucularıma.