Aile Hekimleri'nden bakanlığa rest: İşe yaramıyorsa kapatın!
Sağlık Bakanı Yardımcısı Dr. Birinci, son yönetmelikte ceza puanı ve maaş kesintisi içeren düzenlemeler nedeniyle iş bırakma eyleminde olan aile hekimleriyle ilgili, “Vatandaş, eksikliklerini hissetmediklerini söylüyor” ifadesini değerlendiren İzmir Aile Hekimleri Derneği Başkanı Dr. Muhteber Çolak, “Bakan Yardımcısı öfkelendi ve bunları söyledi. Madem aile hekimliği etkili değil, o zaman kapatın gitsin. Eylem yapmak, medyaya konuşmak değil, hastalarımıza bakmak istiyoruz” dedi.
Aile hekimleri, Sağlık Bakanlığı’nın geçtiğimiz günlerde yürürlüğe koyduğu Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği nedeniyle ikinci kez iş bırakma eylemi başlattı.
Eylemin üçüncü gününde SONSÖZ TV’deki programa konuk olan İzmir Aile Hekimleri Derneği Başkanı Dr. Muhteber Çolak, Gazeteci yazar Muhittin Akbel’in sorularını yanıtladı, çok önemli açıklamalarda bulundu.
İLK DEFA HASTALARIMIZIN BU KADAR YOĞUN DESTEĞİNİ ALDIK
2 Aralık’tan beri süren iş bırakma eyleminde vatandaşlardan ve hastalardan çok büyük destek gördüklerini belirten İzmir Aile Hekimleri Derneği Başkanı Dr. Muhteber Çolak, şunları söyledi:
“Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’ni, henüz yürürlüğe girmeden basına sızdırdılar. Kitlesel bir mitingle Sağlık Bakanlığı’nı uyarmıştık. Bu yönetmeliği hemen çıkarmayın, bizlerle görüşün, ona göre düzeltmeler yapılsın, mesajını vermiştik. Bakanlık bu çağrımızı dikkate almadı. Sonrasında üç günlük iş bırakma eylemi yaptık. O eylemimiz de Sağlık Bakanlığı tarafından dikkate alınmadı. Şimdi de beş günlük iş bırakma eylemi yapıyoruz. İlk defa bir eylemde biz hekimler, hastalarımızın bu kadar yoğun desteğini aldık. Çünkü bu yönetmelikte hastalarımızın aleyhine de uygulamalar yer alıyor. Eylem, vatandaşlarımızın da ilgisiyle gayet iyi gidiyor. Eskiden bu tür eylemler, batı illerimizde yapılır, Orta Anadolu’da, Doğu’da, Güneydoğu’da yaprak kımıldamazdı. Fakat bu kez eylemimiz Anadolu’nun en ücra köşelerinde bile gerçekleştirildi. Aile hekimlerinin yüzde 80, hatta 90’ının katılımıyla yapılıyor eylemler. Çünkü bu son yönetmelik, biz aile hekimleri için gelinen son nokta. Bakanlığın da bunu gördüğünden eminiz. Hastalarımızın çok büyük bir bölümü bizi destekliyor. Acil durumu hastaların desteklemediği anlar olabilir. Ben tepki verenle karşılaşmadım. Hastalarımız haklı olduğumuzu biliyorlar, söylüyorlar.”
BAKAN YARDIMCISI, BENCE ÖFKELENDİĞİ İÇİN O SÖZLERİ SÖYLEDİ
Sağlık Bakanı Yardımcısı Dr. Şuayip Birinci’nin, zoom üzerinden aile hekimleriyle yaptığı toplantıda, grevin sağlık sistemini aksatmadığı, hatta insanların “Eksikliklerini hissetmedik. Aile hekimleri ne yapıyor ki?” şeklindeki ifadelerini değerlendiren Başkan Dr. Çolak, şu görüşlere yer verdi:
“Sağlık Bakanı Yardımcısı Dr. Şuayip Birinci’nin, bizim eylemlerimizi doğru bulduğunu, bu nedenle öfkelendiğini, ancak bunu nasıl ifade edeceğini bilemediğini düşünüyorum. Bakanlık, ilk yaptığımız üç günlük iş bırakma eyleminden sonra aile hekimlerinin eyleme en çok katılım gösterdiği illerdeki aile hekimleriyle zoom üzerinden toplantı yaptı. Bu sözler, orada öfkelenince söylediği sözlerdir. Kimse bu eylemden etkilenmiyor, eksiklikleri hissedilmedi, sözleri o zamanki sözler. Yönetmeliği hazırlarken veya başka bir nedenle şimdiye kadar Bakanlık, aile hekimleriyle bir zoom toplantısı yapmamıştı. Zoom toplantısı yapmış olması bile eylemimizin ne kadar etkili olduğunu gösteriyor. İnsanları ikna edemeyince korkutmaya çalıştılar, olmadı hekimleri rencide etmeye başladılar. Biz de şunu söylüyoruz: Aile hekimliği etkili değilse, niye uğraşıyorsunuz, kapatın gitsin! Kapatın, o zaman! Öyle bir söz söylenir mi? Aile hekimliği koruyucu sağlık hizmeti veriyor. Bu ülkede bebeklerin tüm aşılarını bizler yapıyoruz. Bir Bakan yardımcısı hal böyleyken, böyle bir sözü nasıl söyleyebilir? Ben rencide olmadım ama Bakan Yardımcımız adına üzüldüm. Çünkü biz, yaptığımız işin kıymetini biliyoruz. Bakan Yardımcısı fark edememiş. Çağrılarımızı, çığlıklarımızı Sağlık Bakanlığı’nın duymasını istiyoruz. Çünkü biz işimizi yapmak istiyoruz. Ben hekimim. Şu anda stüdyoda açıklama yapmak, sahada eylem yapmak yerine, Aile Sağlığı Merkezimizde hastalarıma bakmak isterdim. Ben bunun için eğitim aldım, benim işim bu. Tüm aile hekimlerinin işi budur. Umarım ve dilerim, bizi bu eylerin devamını getirmeye mecbur bırakmazlar.”
MESELE MAAŞTA KESİNTİ DEĞİL, REÇETEMİZE MÜDAHALE EDİLMESİDİR
Başkan Dr. Çolak, söz konusu yönetmelikteki can sıkan maddeler arasında yer alan ağrı kesici, mide koruyucu ve antibiyotik ilaçların, kotanın üzerinde yazılması halinde maaş kesintisine gidileceği konusunu da değerlendirdi:
“Bir ay içinde söz konusu ilaçları ne kadar yazabileceğimize dair bir limit belli değil ama bir konuya dikkat çekmek istiyorum. Yönetmeliğin bu maddesine itirazımızın nedeni, maaşımızdan yapılacak kesinti değil. Biz hekimiz ve hekimlik yaparken reçetemize, kalemimize müdahale edilmesini istemiyoruz. Düşünün; bakteriyel bir salgın var ve antibiyotik yazmamız lazım ama kotamız sınırda. Hiçbir yönetmelik, sizi vicdanınızla yasayı karşı karşıya bırakmamalı. Böyle bir hekimlik yapılamaz. Burada bizim reçetemize müdahale ediliyor. Bu ilaçların ödemesiyle ilgili kota getirilsin o zaman! Mesela belli sayıda kutunun üzerinde yazıldığında o ilacın alınmasına izin vermesin. Mide koruyucu için gastroenterelojiye sevkini istesin. Bir algoritma geliştirsin, ödemesine sınır getirsin. Bakanlık, öyle bir şey yapmıyor, çünkü vatandaşla kendisi karşı karşıya kalmak istemiyor; aile hekimleri hastalarla karşı karşıya kalsın istiyor. Biz bu maddeye, maaş kesintisinden ziyade bizim hekimliğimize, reçete yazma özgürlüğümüze müdahale ettiği için karşı çıkıyoruz. Bu yasal düzenleme olduğu günden beri hastalarımla bu konuda bir sorun yaşamadım. Çünkü bugüne kadar nasıl bir hekimlik yaptıysam, aynı şekilde hekimlik yapmaya devam ediyorum. Gerekli ilaç neyse, kotalara hiç bakmadan yazmaya devam ettim.”
CEZA YÖNETMELİĞİ, SÖZLEŞME YENİLEMEMEKLE DE TEHDİT EDİYOR
Aile hekimlerinin, kotanın üstünde yazılması halinde maaş kesintisine yol açacak ilaçları bundan sonra hiçbir kaygıya takılmadan yazmaya devam edeceğini belirten Başkan Çolak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye’de 28 bin dolayında aile hekimi var. Bir kısmı elbette yazacak, yazmayanlar da olacaktır elbette. Bu kota yıllık değil, aylık… Hekim, o ilacı yazmadığında, hasta ciddi bir sağlık sorunu yaşadığında, bunun sorumlusu kim olacak? Hekim mi, bakanlık mı? Sorumluluk kimde olursa olsun, o bir yana, mağduriyeti hasta yaşayacak. Hastalarımıza bunu anlattık ve bize hak verdiler. Dolayısıyla bize destek veriyorlar. Doktorun böyle bir ikilemde bırakılmasını son derece rencide edici buluyorum. Böyle bir şey olamaz. Sonuç itibariyle o ilaçların, şartlar, tehditler ne olursa olsun, hastanın ihtiyacı olan ilaçların hepsinin yazılması gerekir. Bakanlık, burada bir yasaklama getirmiyor aslında. Eğer kotanın üstüne çıkar, bu ilaçları fazlaca yazarsan, ceza puanı veririm, maaşını keserim, diye tehdit ediyor. Biz aile hekimleri iki yılda bir sözleşme imzalayarak çalışıyoruz. İki yılın sonunda, puanlarımızın ortalamasına göre sözleşmenin uzatılıp uzatılmayacağına karar veriliyor. Bu uygulamayla Bakanlık, aile hekiminin iş güvencesini de negatif etkiliyor.”
ANKET TELEFONUNDA HASTAYI MEMNUNİYETSİZLİĞE YÖNLENDİRİYORLAR
Hasta memnuniyetsizliğinin de ceza puanı ve maaşta kesinti getirdiğini hatırlatan Dr. Muhteber Çolak, Sağlık Bakanlığı’nın ALO 184 İletişim Merkezi tarafından yapılan anket aramalarında hastaların memnuniyetsizliğe yönlendirildiğini iddia etti:
“Bu maddeyi de, hekimle hastayı karşı karşıya getiren, karşı karşıya getirmeyi amaçlayan bir düzenleme olarak görüyoruz. Sağlıkta şiddet ve AK Parti iktidarında hastanelerin geldiği nokta ortada. 5 dakikalık süre veriliyor ve bu süre içerisinde muayene olamıyor. Ekonomimiz de çok kötü durumda. Bu karmaşanın içinde toplumda büyük bir memnuniyetsizlik varken, hastaların biz aile hekimlerinden memnun olmasını beklemiyoruz. Hastalarımız Sağlık Bakanlığı’nın ALO 184 İletişim Merkezi tarafından anket için arandıklarını, anketörlerin aile hekimlerini sorduklarını anlatıyorlar. Bakın neler soruyorlarmış! Size bakarken kapısı açık mıydı, kapalı mıydı? Muayene sedyesine sizi oturttu mu? Oturttuysa, paravanı kapattı mı? ASM temiz miydi? Bakanlık zaten bu ve benzeri sorularla hastayı memnuniyetsizliğe yönlendiriyor. Böyle hasta memnuniyeti anketi yapılır mı? ASM’ler genelde apartman altı, uygunsuz yerler. Daracık bir alanda hastalar sıkışık durumda sırasını bekliyor. Hasta o fiziki alan için “iyiydi” diyemez, bana göre de iyi değil zaten. Burada hasta nasıl memnun olsun? Doktorun kapısı açık mıydı, kapalı mıydı gibi komik bir soru sorulur mu? İl Sağlık müdürlüğü zaten yıl içerisinde bizi birkaç kez denetliyor. Onlar görmüyorlar mı sağlıksız fiziki ortamlarda hizmet verdiğimizi? İlacı az yazdım, hasta zaten memnun olmayacak! Rapor konusunda toplum şuna çok alıştı; belki bunda bizim de hatamız vardır. Hasta diyor ki, işyerinden izin alamadım, ama müdürümün de haberi var, şu gerekçem var, bana istirahat raporu verir misiniz? Veremem, hasta değilsiniz, diyorum kızıyor. Müdürün izni varsa, müdürün idari izin versin! Bu durumda hasta sizden memnun olur mu?”
Eczacıların başkanından '3 harfli' isyanı!
HİÇBİR SAĞLIK SORUNU OLMAYAN AİLE HEKİMİNE NİYE GİTSİN?
İlgili düzenlemede, aile hekimine kayıtlı hastanın altı ay ve daha uzun süre muayene olmaması nedeniyle de ceza puanı ve maaş kesintisi olacağını hatırlatan Başkan Dr. Muhteber Çolak, “Benim hastalarımdan 1180’i son 6 ayda bana hiç gelmemiş” dedi ve ekledi:
“Türkiye’de poliklinik ortalaması o kadar yüksek ki, o yükün çok büyük bölümünü aile hekimleri çekiyor. Yarıdan fazlasını biz yükleniyoruz bunun. Türkiye’de kişi başı hekime başvuru ortalaması 11,5… Türkiye’nin tüm nüfusu, 11,5 kez doktora gitmiş demektir bu. Bu rakamın içinde doktora hiç gitmeyenler var ama diğer yanda 20, 30 kez gidenler de var. Ben tıp fakültesinde öğrenciyken bu ortalama, 0,5 idi. Dünya genelinde üst sıralardayız. Zaten anormal sayıda hekime başvuru var. Sağlıklı olduğu halde o insanları altı ayda bir aile hekimine gitmeye zorladığınızda ne olacak? Yeni hastalara bakmaya zaman yok zaten. Altı ayda bir doktora görünmek konusunda bilimsel bir ölçüt yok. Belli risk gruplarının takip aralıkları var; riskli bir hastaysanız belki üç ayda bir gelmeniz gerekiyor ama hiçbir sağlık sorununuz yoksa neden gitmek zorunda olasınız ki? Böyle bir şeyi nereden çıkardıklarını bilmiyoruz. Bir aile hekimi olarak benim 1180 hastam, son altı ayda bana hiç gelmemiş. Benim o hastaları arayabilmek, gelmelerini istemem söz konusu olamaz. Zaten Kasım ayında ortalama 78 hasta bakmışım. Çağırdığımı varsayalım, onlara ne zaman, hangi aralıkta bakacağım? Diyelim ki çağırdım ama bana kayıtlı hasta yine gelmedi. Ne yapacağım? Hastaya doktora gitme konusunda yükümlülük getirmiyorsun ama hekime yükümlülük getiriyorsun, o hastaya da bakacaksın, bakmazsan sana ceza puanı yazarım, maaşından keserim, diyorsun! Böyle bir şey olabilir mi? Bize, yani Aile Sağlığı Merkezlerine yılda 20 kere, 30 kere gelen hastalar var. Onları, öngörülen sayının üzerinde baktığımız için artı bir şey yok ama gelmeyenler için ceza puanı var, maaş kesintisi var! Madem gelmeyenler için ceza veriyorsun, fazla fazla gelen için de artı puan ver o zaman!”
HASTANIN HASTANEYE GİTMESİNİ BİZ NASIL ENGELLEYEBİLİRİZ Kİ…
Kamu hastanelerine 7’den fazla gidilmesi durumunda da maaşta kesintiye gidileceğini açıklayan Başkan Dr. Muhteber Çolak, “Hastaneye gitme oranı, ülkemizde 11,5 olduğunu söylemiştim. Fakat Sağlık Bakanlığı, Aile hekiminin hastasının 7 kez ve daha fazlası kamu hastanesine gittiğinde, size ceza puanı yazıyor, maaşınızdan kesiyor. Ben hastanın kamu hastanesine gitmesini nasıl engelleyebilirim? Zaten Türkiye ortalamasının altında bir oran belirlenmiş; 7 şeklinde. İnsanların hastaneye gitmesinde, randevu almasında bir sorun yok. Hastanelerdeki 5 dakikalık muayenede şifa bulamayan hastalar, aynı hastalık için hastane hastane dolaşıyorlar. Bunun önünde bir kısıtlama yok, ama biz aile hekimlerinden bunun önüne geçmemiz bekleniyor. Ben ceza puanını yazarım, ceza yazmak için ben bu bahaneyi buldum, demek gibi bir şey! Bu kabul edilebilir bir şey değil. Bize gelmeyen hastalar, belki başka hastanelere gidiyor, bilemeyiz ki?”
AİLE HEKİMLERİ İSTİFALARINI VERMEYE BAŞLADI
Söz konusu yönetmeliğin dayatmaları ve ağır ceza puanlama yöntemleri nedeniyle aile hekimlerinin istifa etmeye başladığını dile getiren Başkan Çolak, bu konuda şu görüşlere yer verdi:
“İstifa eden aile hekimi arkadaşlarımız oldu. Sayılarını bilemiyorum ama bırakmayı düşünen çok kişi olduğunu biliyorum. Bu arada hemşireleri atladım. Hekimlerin maaşlarında düşme olunca, bu durum hemşire hanımlara da yansıyor. Eğer bu düzenlemeden vazgeçilmezse, hemşirelerin maaşları, hastanelerdeki maaşların altına düşecek muhtemelen. O zaman hemşirelerimiz de Aile Sağlığı merkezlerinden ayrılıp hastanelere döneceklerdir. Aile hekimliği süreci başladığında yüksek maaşlar gösterdiler hemşirelere. O maaşlar eridi, neredeyse hastane seviyesine geldi. Böyle bir yönetmelikle çalışılamaz, sağlık hizmeti verilemez. Bakanlığın bizden istediği işleri yapmamız mümkün değil. Sürekli performans isteniyor ama negatif performans! Avrupa ülkelerinde, ABD’de, Kanada’da aile hekimleri nasıl çalışıyor diye bir sunum yaptı bir hocamız, nasıl ücretlendirildiğini anlattı. Yaptığınız iş kadar size ücret veriyorlar. Hastanın evine gitmek de var, o da ücretlendiriliyor. Bir şey yapmadığınızda ise ceza puanı falan yok! Hastaya ulaşamadığımız için paramız kesiliyor, yaptıklarımız için de para almıyoruz! Böyle yaman bir çelişki var. Toparlayacak olursak, bu yönetmeliğin uygulanabilir olduğunu düşünmüyoruz. Sağlığa, vatandaşa bir katkısı yok bu düzenlemenin. Sağlık bakanlığının, tabip odalarının, sendikaların, aile hekimlerinin görüşlerini alıp gerçekten uygulanabilir, insanlarımızı mutlu eden, hekimlerimizi mutlu eden bir düzenleme haline getirilir. Biz mutlu olmazsak, toplumun mutlu olması mümkün değildir. Bir işi yapan kişi mutsuzken, huzursuzken, yaptığı işten keyif almıyorken, sağlıklı bir hizmet veremez. Bakanlığın bunu görmesini istiyoruz, bekliyoruz.”
YIKIM KARARI VERİLMİŞ BİNALARDA SAĞLIK HİZMETİ VERİYORUZ
Yönetmelik dışındaki sorunlara da değinen Başkan Dr. Muhteber Çolak, şunları söyledi:
“En büyük sorunlarımızdan biri de hizmet verdiğimiz binalardır. Apartmanların giriş katlarında Aile Sağlığı Merkezlerini açmaya zorlandık. Pek çoğu ne yazık ki sağlık hizmeti vermek için yeterli değil. Deprem kuşağında bir ülkeyiz, depremleri yaşadık. Çok sayıda aile sağlığı merkezi Kahramanmaraş depreminde yıkılmıştı. ASM’ler müstakil binalarda olsaydı, deprem sürecinde ASM’ler yıkılmazdı, sağlık hizmetinde aksama olmazdı. Kendi çalıştığım binadan örnek verebilirim. Binamız Balçova’da belediyeye ait bir bina. Yıkım kararı var. 2023 yılında boşaltılması gerekiyordu. İlçe Sağlık Müdürlüğü, belediye yer bulamadı ve biz hala hakkında yıkım kararı bulunan binada hasta bakıyoruz. Biz kendimiz bir yer bulduk ve bizden 3 bin dolar kira istediler. Biz esnaf değiliz ve şu andaki yönetmeliğe göre ondan ceza, bundan ceza, biz o parayı nasıl öderiz? Hastalar, bize geldiklerinde çok beklediklerinden şikayet ediyorlar. Aslında çok beklemiyorlar, o kötü salonda, havasız, karanlık mekanda sıkılıyorlar. Raraporlar konusu, çok sıkıntı bir iş. Her bakanlık, bir şey için rapor istiyor. Askerlik raporunu Asker hastaneleri veriyordu. Kapattılar oraları. Kim yapsın bu işi? Aile Hekimleri yapsın! Kimi askere alacağız, kimi almayacağız, bizim bu konuda özel bir eğitimimiz yok ki. Bize verilen bir eğitimde şöyle dediler: En ufak bir şüphede sevk edin! Yivli av tüfeği kullanma için rapor verme görevi de bize yüklendi. Kime silah verilmesi uygundur, kime uygun değildir, bir hekim olarak bunu nereden bileceğim? Niye vereceğim, en önemlisi! Ben silaha karşıyım, neden vereyim? Biz bunu sevk ediyoruz, vatandaşla karşı karşıya geliyoruz. İş güvenliği yasası çıkardılar. Fabrikalarda işyerlerinde işyeri hekimi bulunsun, diye düzenleme yapıldı. O iş döndü dolaştı, işe giriş raporunun da aile hekimi tarafından verilmesine karar verildi. Bu bizim işimiz değil. Spora katılım raporları var, onu da biz veriyoruz. Lisans raporu vermek, bizim işimiz olmamalı. Çeşitli birimlerden geçmesi gereken sporcunun, spora uygunluğuna aile hekimi tek başına karar veremez, vermemeli. Sahada kalp krizi geçiren çok sporcu var. Sevk edersek, vatandaşla karşı karşıya geliyoruz.”
Bunlar da ilginizi çekebilir