Akif Beki: Erdoğan'ın Giresun'da yaptığı konuşma gereken ilgiyi görmedi
Karar yazarı Akif Beki, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın AKP Giresun il kongresinde yaptığı konuşmanın medyada hak ettiği ilgiyi görmediğini söyledi. Beki, Erdoğan'ın konuşması için, "Tarihi bir andı" ifadesini kullandı.
Beki'nin "Dinin siyaseten istismarına Erdoğan freni" başlığıyla (28 Mart 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
Bence o sahne, medyadan hak ettiği ilgiyi görmedi. AK Parti Giresun İl Kongresi’nde yaşandı. Bana kalırsa tarihi bir andı.
Parti kadrolarından İslamcıların tasfiyesi tartışmasını hatırlayın. Erdoğan’ın orada devreye girip “Tekkeye mürit aramıyoruz, siyaset yapıyoruz” çıkışından daha kayda değer bir çıkıştı.
Hatta “İslam’ın güncellenmesi” çağrısı kadar önemliydi.
Fakat nedense bu ikisinin çeyreği kadar bile dikkat çekmedi.
Cumhurbaşkanı, Afrin’de vurulan terörist sayısını verirken salondaki partili gençlerin topluca ayet okumaya başladığı şu sahne hani...
Kısa bir süre dinledikten sonra Erdoğan’ın, araya girerek gençleri kestiği an...
Hani peşinden de şöyle uyardığı yer: “Bunları inşallah kabristanda okuyun. Ama siyasi bir toplantıda bunları bize bırakın. Nerde neyi okuyacağımızı iyi bilelim. Bize eyvallah. Siz onları bize bırakacaksınız. Tamam mı? Türbede miyiz, camide miyiz, bunları ayıracağız. Yoksa bir siyasi toplantıda mıyız? Bunu da ayıracağız...”
***
Tunus’ta, Nahda partisinin lideri Gannuşi benzer ihtarlar yaptığında yer yerinden oynamamış mıydı?
Cami ile parti teşkilatı arasına net bir çizgi çekmeleri...
Dini vaaz ile siyasi propagandayı birbirine karıştırmayı yasaklamaları...
Camiye particilik, partiye cemaatçilik sokmaktan kesinkes vazgeçmeleri...
Cuma cemaati ile miting kalabalığını bir tutmama sözleri...
İbadet ile siyasi faaliyetin arasına keskin bir sınır koymaları...
Ayet okumakla slogan atmayı, Allah’a ve Kuran’a çağırmakla oy istemeyi birbirinden kalın hatlarla ayırmaları...
Tunus’ta artık siyasal İslam’a yer olmadığını açıkça deklare etmeleri...
İslam’ı, siyasi çekişme ve dünyevi iktidar mücadelelerinden uzak tutmak istediklerini alenen söylemeleri...
‘Siyasal İslam’ı bırakıp ‘demokratik İslam’a geçtiklerini yüksek sesle duyurmaları...
İslam dünyasında büyük yankı uyandırmamış mıydı?
Bizim medya da heyecana kapılıp coşkuyla alkışlamamış mıydı Nahda’nın demokratik siyaset ilanını?
İslam dünyasının kurtuluş reçetesi, Gannuşi’nin siyasi basiretinde, Tunus’un muhafazakar demokrasi deneyiminin başarısında aranmamış mıydı?
Arap Baharı’nın sadece burada geri tepmemesi, Nahda’nın kendisini Müslüman Kardeşler’den ayrıştırma ferasetine bağlanmamış mıydı?
Dinin siyasete alet edilmesine Gannuşi ‘Dur’ deyince alkış kıyamet...
Müslümanlıkla partizanlığın iç içe geçmesine Nahda set çekince ayakta selam...
Ama dinin siyaseten istismarına Erdoğan geçit vermeyince manşet bile olmayacak.
Din tüccarlığına, iktidar mücadelesini din mücadelesi gibi gösterme tacirliğine, dindarlık şovu vesair gibi popülist bezirganlıklara Erdoğan son verince yok sayılacak, görmezden gelinecek.
Bir terslik yok mu?
E yani türbeyle, camiyle siyasi toplantıyı birbirinden belirgin biçimde ayırmalarını istemiyor mu işte partililerden?
Parti kimliğini dini kimliğe hapsetmenin yanlışlığına sertçe bir vurgusu bile yok mu? “Herkes sizin gibi ayet okuyamayabilir, bizim siyasetimiz milletin tamamını kucaklamalı” demiyor mu?
Daha ne desin etki uyandırmak için!