Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk: AKP kendi ayağına sıkıyor
Güneş'in Yayın Yönetmeni ile AKP'li Yeneroğlu arasında tartışma yaşanmıştı.
Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk, Güneş Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Turgay Güler ile AKP İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu arasında yaşanan tartışmayla ilgili olarak "Yeneroğlu gibi, bu konuları dert edinip yıllardır çalışma yapan insanlar da, yine AK Parti medyası tarafından linç ediliyor" dedi. "O milletvekiline sahip çıkan Aydın Ünal gibi diğer vekiller de linçten nasibini aldı. Nasıl bir akıl tutulmasıdır anlamış değilim" ifadesini kullanan Öztürk, "Kimse de, 'Yahu referanduma gidiyoruz, Avrupa'da kaos var, siz ne yapıyorsunuz? Neyin kavgasıdır bu? Kendi ayağımıza neden kurşun sıkıyorsunuz? Aklınızı mı kaçırdınız' demiyor bu linç meraklısı tayfaya. Pes doğrusu" diye yazdı.
Turgay Güler, Yeni Şafak yazarı Salih Tuna birlikte katıldığı programda Mustafa Yeneroğlu’nun, tutuklanan Die Welt muhabiri Deniz Yücel’le ilgili olarak kullandığı "Deniz Yücel gazeteciden ziyade aktivist. Bundan bağımsız olarak tutuklama kararı çok sorunlu. Propaganda kavramı çok geniş yorumlanıyor" ifadesini eleştirmişti. Programda yer alan Salih Tuna, AKP’li Yeneroğlu’nun söz konusu tweet’te "saçmaladığını" savunmuştu.
“Yahu bu sayın vekil PKK tetikçisi Deniz Yücel’in tutuklanmasına karşı çıkıyor. Tıpkı Kandil gibi, Merkel gibi” diyen Güler’e, Yeneroğlu’nun yanıtı "Aktivist kelimesini anlamaktan aciz terbiye yoksunu sözde gazetecilik yapıyor. Yücel de militan edasıyla gazetecilik yapıyordu. Farkın ne?” olmuştu.
Sosyal medyada uzun süre devam eden bu tartışmaya Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın eski danışmanı ve metin yazarı olan AKP Ankara Milletvekili ve Yeni Şafak yazarı Aydın Ünal da katılmıştı. Turgay Güler ve Salih Tuna'yı isim vermeden eleştiren Ünal, "Haşerat, hayatı mücadeleyle geçmiş, 15 Temmuz yiğidi, Milletvekili Mustafa Yeneroğlu'na yaptığını, yarın da sana yapacak. Susmak kurtarmaz" demişti. Ünal, AKP'li diğer vekillere de çağrı yaparak tepki göstermelerini istemişti.
Güler ise, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, Die Welt muhabiri Deniz Yücel ile ilgili olarak ileri sürdüğü "1 ay kişi bu kişi PKK’nın temsilcisi, Alman ajanı olarak Alman Konsolosluğunda saklanmıştır" iddiasını hatırlatarak "Şimdi bu terbiyesiz, ahlaksız ve ne idüğü belirsiz sinsilere, fırıldaklara bakacağız. Ne diyecekler nasıl kıvıracaklar" ifadesini kullanmıştı.
Bu tartışmanın ardından Aydın Ünal'ın Twitter hesabını kapatması dikkati çekmişti.
Kemal Öztürk'ün "Avrupa daha da kötüleşecek... Bizim stratejimiz ne?" başlığıyla yayımlanan (7 Mart 2017) yazısı şöyle:
Ne bekliyordunuz? Almanya, Hollanda, Avusturya gibi ülkelerin, bakanlarımızın oralarda etkinlik düzenlemesine izin vereceğini mi? Durum daha da kötüleşecek. Daha fazla siyasi kriz, daha fazla sosyal baskı ve sonunda ilişkilerin kopacağı noktaya geleceğiz. Bu görmek için siyasi deha olmak gerekmez.
Siyasi krizler derinleşecek Avrupa'da
Avrupa'nın yaşadığı siyasi ve ekonomik depremi günlerdir yazıyorum. Sadece Türkiye merkezli tepki olarak algılamayın bunu. Kendi içinde ciddi savrulmalar yaşıyor şu anda. Bu savrulmalardan Türkiye de, diğer ülkeler de nasibini alıyor.
Baharda Fransa ve Hollanda, sonbaharda Almanya'da seçim var. 2018'de Avusturya, İtalya, İspanya seçime gidiyor.
Tüm seçimlerin ana motivasyonu, İslamofobi ve Türkfobi üzerine kurulu. Yabancı düşmanlığını körükleyen, sertlik yanlısı, AB karşıtı tüm siyasi partiler yükselişte. Bu toplumsal bir baskı, dipten gelen bir dalga. Bu yüzden tehlike daha büyük, daha derin.
Böyle bir ortamda Türkiye ya da herhangi bir İslam ülkesine karşı biraz yakınlık gösteren her siyasi parti, anında tepki alıyor, oyları düşüyor. AB'nin ana kolonlarını taşıyan Almanya ve Fransa seçimlere giderken tabi ki Türkiye'ye karşı sertleşecek.
2017 büyük değişimlerin, büyük sarsıntıların olacağı bir yıl Avrupa'da. İngiltere'den sonra sallanan AB dağılacak. Bu kesin de bu sene mi, yoksa bir kaç seneye mi olacak bu tartışılıyor.
Trump'ın, bu birlik dağılsın diye attığı tekmenin acısını Almanya/Fransa ittifakı unutmadı. Neyse ki ABD kendi içine boğuşuyor da AB biraz rahatladı.
Asıl tartışmamız gereken konu: Stratejimiz ne?
Şimdi asıl tartışmamız gereken konuya gelelim: Avrupa dağılırken, Türkiye'ye karşı düşmanlaşırken, bizim buna karşı stratejimiz nedir?
Evet, biz de söylem olarak onları faşistlikle, demokrasi düşmanlığı ile, İslam düşmanlığı ile suçlayalım da, adamlar zaten buna itiraz etmiyor ki. Şaşırmayın, onlar Türkiye ile yaşanacak her türlü gerilimi ve kavgayı seçimlerde malzeme olarak kullanıyor. Sanırım bizimkiler de referandumda aynı şeyi yapacaklar.
İyi de, dünyada büyük değişim yaşanırken, sarsıntı olurken daha uzun vadeli ve global stratejiler hazırlamamız gerekmez mi? Gerekir. Var mı peki? “Vardır muhakkak” diyor, bu konuların merkezinde olan dostum. Olmadığını kibar bir şekilde ifade ediyor aslında. Diyelim ki şimdi referandum süreci var o yüzden strateji hazırlanmadı. Peki Avrupa'da yaşayan Türklerin durumu nedir?
Avrupa'da yaşayan Türklerin durumu neden kötü?
ABD'de yaşayan Türklerin nasıl bir varlık gösteremediğini ve birbiriyle uğraştığını yazdığım yazıdan (1 Mart 2017) sonra, Avrupa'dan çok sayıda mail aldım. “Buralar daha kötü, bir de buraları yazın” diyorlar.
Uzun süredir Avrupa'da yaşayan meslektaşım durumu şöyle özetledi: “Sadece Almanya'da 3 milyon Türk var. AK Parti %70 oy aldı. Yine de etkin bir medyası, sivil toplum örgütü ve siyaseti etkileyecek gücü yok. Avrupa'daki Türklerin durumu ise tam bir başarısızlık hikayesi.”
Kızmak yok. Yurt dışında yaşayan milyonlarca Türk var ama onun onda biri kadar nüfusa sahip Ermeniler kadar bile etkili değiller. Kendi ülkelerinin bakanlarına yasak getirilen bir toplumun, Avrupa'yı ayağa kaldırması gerekir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Almanya'ya gelirim, almazlarsa dünyayı ayağa kaldırım” diyor. Neden iş yine Cumhurbaşkanına kaldı? Sorunumuz bu. Cumhurbaşkanından başka siyasi gücümüz, aktörümüz, dengeleri etkileyecek kuvvetimiz neden yok? Bu kadar büyük bir ülke, bu kadar vatandaşı yurt dışında yaşayan bir ülkenin durumunun bu olmaması gerekir.
Kendi ayağına kurşun sıkan AK Parti
Nedeni çok açık, bunu dert edinen insan az bu ülkede. AK Parti Milletvekili Mustafa Yeneroğlu gibi, bu konuları dert edinip yıllardır çalışma yapan insanlar da, yine AK Parti medyası tarafından linç ediliyor. O milletvekiline sahip çıkan Aydın Ünal gibi diğer vekiller de linçten nasibini aldı. Nasıl bir akıl tutulmasıdır anlamış değilim.
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop Avrupa'ya gidip, kendi gözleriyle orada iyi şeyler yaptığına şahit olduğu Mustafa Yeneroğlu için, twitter hesabından mesaj atıp sahip çıktı ama kimseyi durduramadı. Tartışmaya Cumhurbaşkanı danışmanları, diğer parti yetkilileri de katıldı. Cumhuriyet ve Oda TV gibi yerlere malzeme oldular.
Kimse de, “yahu referanduma gidiyoruz, Avrupa'da kaos var, siz ne yapıyorsunuz? Neyin kavgasıdır bu? Kendi ayağımıza neden kurşun sıkıyorsunuz? Aklınızı mı kaçırdınız” demiyor bu linç meraklısı tayfaya. Pes doğrusu.
Konuyu daraltmayalım. Lakin içinde bulunduğumuz durumun da öyle üstü örtülecek halde olmadığını görelim artık.
Dünya siyasetinde büyük değişimlerin yaşandığı bir dönemde, Türkiye bu halde olmamalı. Siyaseti, devlet kurumları, medyası ve sivil toplumuyla bu halde olmalı. Niye bunu görüp de bir çözüm üretmiyorlar, keşke biri bana izah etse.