AKP Medyası Hain Vahdettin'den Kahraman Yaratmaya Çalışıyor

İzmir’deki görkemli 9 Eylül kutlamalarında İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in “Saraylarındaki saltanatı korumak için bütün bir milleti ateşe attılar” sözleri siyasal İslamcıları ayağa kaldırdı.

Kökleri İngiliz emperyalizmine dayanan siyasal İslamcıların “baş tarihçisi” Kadir Mısıroğlu, Kurtuluş Savaşı’nı keşke Yunan kazansaydı diyecek çukurlukta Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı idi.

Son günlerde yeniden ısıtılıp piyasaya sürülen “Mustafa Kemal’i vatanı kurtarması için Anadolu’ya Padişah Vahdettin gönderdi” sloganı, bu işbirlikçi zihniyetin ürettiği “çok satan” yalanlardan biriydi.

Tartışma, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in İzmir’in kurtuluşu kutlamalarında söylediği sözler sonrasında, Saray’ın trol ordusuna verdiği talimatla başladı. 

Tunç Soyer, “100 yıl önceydi... Bu toprakları yönetenler gaflet, dalalet hatta hıyanet içindeydi. Gençleri, kadınları, çocukları, geleceği hiç düşünmediler. Sadece saraylarındaki saltanatı korumak için bütün bir milleti ateşe attılar. İnsanlık onurumuzu, bağımsızlık tutkumuzu ve yaşam hakkımızı ayaklar altına aldılar. Teslim oldular...” dedi.

Siyasal İslamcılar ayağa kalktı. İzmir’deki coşku seli bugünün Saraylılarını rahatsız etmişti!

Sosyal medyada trollerin düğmesine basıldı. Vahdettin’in hain olduğu ifadesi, “Osmanlı düşmanlığına” evrildi!

Soyer, teslim olmuş Osmanlı Padişahı Vahdettin ve sadrazamını, işbirlikçi şeyhülislamını ve dönemin mandacı basınını kastediyordu. Altına imza atılacak sözlerdi...

Saray defalarca çürütülen yalan makinesinin çarklarını yeniden çevirdi ve daha önce de Atatürk’ü Anadolu’ya Vahdettin’in gönderdiğini öne süren, popüler ekran yüzü Murat Bardakçı devreye girdi.

Bardakçı, Mehmet Barlas ile yaptığı tv programında, “Atatürk’ün Samsun yolculuğu Osmanlı Devleti’nin hazırladığı çok ciddi bir operasyondur” diyordu.  

Aslında “operasyon” bu yalanın ta kendisiydi...

AKP medyası, saygın araştırmacıların ve tarihçilerin belgelerle çürüttüğü Bardakçı’yı yeniden keşfetmişti! Sözleri manşetlere taşındı. “Vahdettin haindir” diyenler Osmanlı düşmanlığı ile suçlanıyor, AKP böylece, Osmanlıcılar ve Cumhuriyetçiler ayrışması üzerinden oylarını konsolide etmeye çalışıyordu.

AKP, küskün, umutsuz, sandığa gitmeyecek seçmen tabanında suni fay hattı yaratmıştı. İngiliz hayranlığı ve işbirlikçiliği tescilli Vahdettin tartışması ile “Osmanlıcılık” yapıyordu! Oysa mesele Osmanlı-Cumhuriyet meselesi değildi. Padişah Vahdettin, başta İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet olmak üzere kendi atalarına ve halkına ihanet etmişti. 

İstanbul’u Fatih’ten sonra yeniden Türklerin himayesine sokan, teslim olmuş imparatorluktan bağımsız bir devlet yaratan Atatürk’tü...

Peki nereden çıktı bu Vahdettin tartışması?

Belge 1: Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının idam edilmesine ilişkin şeyhülislam fetvası. Bu fetvayı yayımlayan Takvim-i Vekayi’nin (Resmi Gazete) birinci sayfası, 11 Nisan 1920 

BELGELERE DAYALI İHANET

Atatürk’ü değersizleştirmek, Milli Mücadele’yi Vahdettin’e vidalamak gibi akıldışı, ahlakdışı, tarih bilimine ve gerçeğe ihanet eden bir operasyondu.

AKP’nin sandığa gitmeyecek seçmeni Osmanlıcılık rüzgârı ile yeniden sandığa taşıma çabasıydı.

Vahdettin’in Osmanlı’ya ve halkına nasıl ihanet ettiği birçok belgede, belgelere dayalı olarak yazılan kitaplarda açıkça yer alıyor. 

Vahdettin’in, Milli Mücadele başarısız olsun diye Anadolu’da çıkardığı iç isyanlar tarihin kanlı sayfalarını dolduruyor. 

Atatürk hem işgalcilerle savaşmış hem de işbirlikçi Vahdettin’in çıkardığı isyanları bastırmakla uğraşmıştır. 

İktidar ve destekçilerinin yalanlarına göre Vahdettin, vatanı kurtarsın diye Mustafa Kemal’i Anadolu’ya göndermişti. Mustafa Kemal’in örgütlenme çalışmalarını duyup onu görevden alan, tüm yetkilerini kaldıran ve bir süre sonra hakkında ölüm fermanını imzalayan da aynı Vahdettin’di!

Belge 2: Atatürk’ün azledildiğini, hiçbir resmi sıfat ve yetkisinin kalmadığını belirten “Dahiliye Nazırı (İçişleri Bakanı) tarafından bütün valilere gönderilen “Gayet aceledir damgalı” genelge /  Kaynak: Samsun’dan Önce Bilinmeyen 6 Ay, Alev Coşkun, Cumhuriyet Kitapları

İNGİLİZ HAYRANLIĞI

Murat Bardakçı’nın “Mustafa Kemal’i Vahdettin vatanı kurtarsın diye gönderdi” açıklamasına Vahdettin’in İngiliz The Daily Mail gazetesine İngiliz hayranlığını ifade ettiği sözleriyle yanıt verelim: “En fazla İngiliz milletinin hoşuma gitmesi, ona hayranlığım babamdan bana miras kalmıştır.”

Ve devam edelim...

Turgut Özakman, İsmet Görgülü, Orhan Çekiç, Sinan Meydan, Alev Coşkun... Saygın tarihçi ve araştırmacıların eserleri bu gerçeklerle doludur...

Mustafa Kemal Atatürk’ün hem İngilizler başta olmak üzere Anadolu’yu pay etmiş işgalcilerle hem de Padişah Vahdettin ve hain ekibiyle mücadele ettiği belgeleri ve ayrıntıları ile yazıldı. 

Bu saygın isimlerden Cumhuriyet Vakfı başkanı olan ve yakın tarihin en önemli araştırmalarının altında imzası bulunan Alev Coşkun’un kitapları, her sayfası belge ve bilgiye dayalı anlatımları okuruna Milli Mücadele’yi gün gün yaşatmaktadır...

Alev Coşkun, “Samsun’dan Önce Bilinmeyen 6 Ay” kitabında Mustafa Kemal Atatürk’e nasıl yetki verildiğini ayrıntıları ile kaleme almıştır.  

Mustafa Kemal’in Samsun’a Milli Mücadele’yi başlatmak için çıkma sürecine kısaca bakalım...

YETKİLER NASIL VERİLDİ?

İşgal başladığında Samsun ve çevresi dahil, Doğu Karadeniz’de Rumlar Türklere yönelik cinayet ve tecavüzlere başlamıştı. Yunanistan Pontus devletini hayata geçirmek istiyordu. Karadenizliler birleşerek Rumlara karşı koyuyordu. İngilizler ve padişah bu durumdan rahatsızdı! İngilizlerin emri, Vahdettin’in onayı ile bölgede direnen Türk unsurlar etkisiz hale getirilecekti! 

Alev Coşkun’un “6 Ay” kitabından tarihe ışık tutan detayları ile aktarayım:

Genelkurmay İkinci Başkanı Kâzım (İnanç) Paşa Osmanlı Harbiye Nazırı’nın odasına girer. Mustafa Kemal’in görev emrini sorar. 

Harbiye Nazırı, “Samsun bölgesindeki Rumlara tecavüz eden Türkleri cezalandırmak, Anadolu’da beliren birtakım teşekküller (kuruluşlar) var, onları ortadan kaldırmak... Mustafa Kemal’i bunun için gönderiyoruz. Kendisine Sadrazam Paşa ile bir izin belgesi vereceğiz” der. 

Sonrasında Mustafa Kemal, Kâzım Paşa ile bir plan yapar. Nutuk’ta o günü şöyle anlatır: “Benim önem verdiğim yetki meselesi idi. Mümkün olduğu kadar Anadolu’nun her köşesine emir verebilmeliydim. Samsun’dan başlayarak tüm doğu vilayetlerindeki kuvvetlerin komutanı olmalı ve bu vilayetlerin valilerine emir verebilmeliydim. Bir başka madde bölge ile teması olan askeri ve idari makamlara duyuru yapabilmeliydim. Kâzım Paşa’ya dedim ki ‘Onların arzularını bir araya topla fakat sonuna bu iki maddeyi ilave et.’”

Mustafa Kemal şöyle devam ediyor:

“Kâzım Paşa yüzüme baktı.

- Bir şey mi yapacaksın? 

- Kulağını bana uzat, dedim. Evet, bir şey yapacağım. Bu maddeler olsa da olmasa da bir şey yapacağım. 

Kâzım Paşa gülümsedi

- Vazifemizdir, çalışacağız...”

Ayrıntılar bu sayfaya sığmaz. Mustafa Kemal’e verilen geniş yetkiden padişahın haberi bile yoktu. Tarihi yalanlarına uydurmak isteyenler Mustafa Kemal’in geniş yetkilerini öne sürüp “Vahdettin, Mustafa Kemal orduları toparlasın diye bu yetkileri verdi” iddiasında bulunuyorlar. Oysa Mustafa Kemal, Genelkurmay 2. Başkanı Diyarbakırlı Kâzım Paşa ile yetkilerini genişletmek için ilmek ilmek çalışmıştır. Bardakçı’nın gösterdiği yetki kararnamesinin altında mührü olan Harbiye Bakanı Şakir Paşa’dır. 

Şakir Paşa geniş yetkileri görünce imzalamak istememiş ancak Kâzım Paşa’nın ifadesi ile “vicdani bir seziş ile” mührü Kâzım Paşa’ya vererek hem onaylamış hem de bir ölçüde olası “sorumluluktan” kurtulmak istemişti. Mührü alan Kâzım Paşa geniş yetkilere onayı basmıştı. 

Kâzım Paşa ile Mustafa Kemal’in Osmanlı saldırı altındayken cephelerde başlayan yakın ilişkisi geniş yetkilerin planlanması sırasında perçinlenecek, Milli Mücadele yılları ve sonrasında da devam edecekti... (Cumhuriyet)