Alina Boz: Beni metrobüste görenler şaşırıyor
Yaşım küçük olduğu için ehliyet bile alamıyorum' diyen Alina Boz, kendisini metrobüste görenlerin şaşırdığını belirtiyor.
Paramparça'nın Hazal'ı.. Kim bu Alina Boz?
Paramparça dizisinin 17 yaşındaki yıldızı Alina Boz, Habertürk'ten Gizem Sevinç Selvi'nin sorularını cevapladı. Ünlüoyuncu, kendisini metrobüste görenlerin şaşırdığını belirtti.
Bir kere çok güzel. Daha 17 yaşında ama yaşından beklenmeyecek kadar olgun, ayağı yere basan cümleler kuruyor. Belli ki geçtiğimiz yılın en çok konuşulan dizioyuncularından biri olmak onu henüz çarpmamış. Kolay kolay da çarpmayacak gibi çünkü etrafta olup bitenin çok farkında. Rusya’da doğup büyümüş. Okuldan arta kalan zamanlarda sette olmasına rağmen öyle programlı ki sınıfını takdirle geçmiş. Sıkı bir hayvansever. Son dönemde rolü için saçlarını kazıtması çok konuşuldu. Paramparça dizinin aşırı dramatik sezon finalinin ardından Alina Boz’la konuştuk.
Birdenbire hayatımıza girdin, kolay kolay çıkacak gibi de durmuyorsun? Peki kimdir Alina?
Paramparça'nın Hazal'ı saçını kazıttı!
Rusya’da doğdum, annem Rus. 7 yaşımda Türkiye’ye geldim. Okula burada başladım yani.
Rusya’da çocukluğun nasıldı?
Buna annem daha iyi cevap verebilirdi. (Gülüyor.) Her çocuk gibiydim. Kasabada büyüdüm, çok yakın iki arkadaşım vardı; ağaçlara tırmanıp elma toplar, sonra 10 kuruşa satardık.
Harikaymış ve pek de ‘her çocuk gibi’ değilmiş!
Annem Moskova’daydı, ben de ya anneannemin ya da büyükanneannemin yanında kalıyor olurdum. Yakın arkadaşlarım da hep annemin arkadaşlarının çocukları. Nedense annemin tüm arkadaşları erkek doğurmuş! İçlerinde tek kız bendim, uyum sağlayacağım diye onlar ne yapıyorsa ben de onu yapıyordum. Ağaca tırmanmalar, kıyafetle derede yüzmeler! Bir gün hava çok sıcaktı, 6 yaşımda falanım. Arkadaşımla dere kenarına gidelim dedik. Aklımızda bir şey yok tabii. Sonra bir baktık deredeyiz, önce bisikletleri soktuk, sonra kendimiz girdik. Eve gidip üstümüzü değiştirdik, sonra yine dereye!
Hâlâ yapıyor musun böyle kaçamaklar?
Rusya’ya gidince evet. Burada pek öyle bir olanak yok. İstanbul sonuçta, büyük şehir.
Kendini nereye ait hissediyorsun?
Rusya ve Türkiye birbirinden çok farklı. Anne tarafından tüm akrabalarım orada. Burada okul, aile, şehir hayatı; orada ise kafa dinleme, dinlenme...
Türkçe’yi nasıl hallettin bu arada?
İlkokulda öğrendim. Birinci sınıfa başladığım gün söyleyebildiğim tek şey “Ben Türkçe bilmiyorum”du. Rusya’da okulun ilk günü maksat okulu şöyle bir görmektir. Tek ders yapıp çıkarsın. Burada öyle değilmiş meğer. Annemle babam beni bıraktı gitti. Zil çaldı, ben eve gideceğiz diye bekliyorum. Baktım kimsenin bir yere gittiği yok, başladım ağlamaya. Sonra Allah’tan öğretmenim geldi; okulu, bahçeyi dolaştırdı ve bir şekilde anlaştık. Hızlı öğrendim ama Türkçe’yi.
‘DİZİ TEKLİFİ BİRDEN GELDİ, O AN AYILDIM’
Başka planların var mı yoksa “Böyle düşeş oldu, oyunculuğa devam ederim” mi diyorsun?
Kader... Aslında tiyatroyla başladım Rusya’da, dedem sürekli tiyatro oyunlarına götürürdü beni. Buraya taşındıktan sonra birden dansa merak sardım ama annem tiyatro merakımı bildiği için beni direkt tiyatro kursuna yazdırdı. 9-10 yaşımdaydım. Aklımda televizyon, oyunculuk falan yoktu o zamanlar, varsa yoksa tiyatro. Geçenlerde kendi kendime düşündüm, “Ne ara karar verdim ben” diye. Dergi çekimlerine gittiğimde her şey çok değişik geldi mesela, yeni insanlar, enerji... Çok hoşuma gitti. Sonra hep “Dergi üzerinden devam ederim” diye düşünürken dizi seçmelerine gitmeye başladım. Hiçbiri olmadı, Audition’lara gidiyorsun ama bir şekilde hiçbiri olmuyor. Bir sürü çocuk, yüzlerce insan... Yavaş yavaş reklamlar geldi önce, ardından birden dizi... O an ayıldım. Hiç aklıma gelmezdi Paramparça gibi bir işte yer alacağım. Yine de oyunculuğun devam edip etmemesi benim inisiyatifimde olmadığı için illa artı bir planının olması gerekiyor. Ben havacılık meslek lisesinde okuyorum şu anda. Oradan diplomamı alacağım, daha bunun üniversitesi var. Bir sürü seçeneğim var yani, bakacağız.
‘YAŞITLARIMA HAKSIZLIK ETMEK İSTEMEM!’
Dizinin lokomotifi Leyla ( Tanlar) ile sen oldunuz. Bu yaşlarda bu performansı gösteren oyunculara çok sık rastlamıyoruz.
Yaşıtlarıma haksızlık etmek istemiyorum, illa ki vardır ama bizim dizinin güzel tarafı şu, normalde 30 yaşında insanlara liseliyi oynatıyorlar, bizde öyle değil. Kaç yaşındaysan onu oynuyorsun. 7 yaşındakiler de gelip fotoğraf çektirmek istiyor, 40 yaşındakiler de. Bizi kızları gibi görüyorlar. Herkese hitap ediyoruz. Bence sırrımız bu.
Birdenbire bu kadar şöhret ve para korkutuyor mu seni?
Korkutmuyor çünkü hayatımda değişen hiçbir şey olmadı. 18 yaşından küçük olduğum için ehliyet bile alamıyorum. Hâlâ toplu taşıma araçlarını kullanıyorum. İnsanlar metrobüste görünce şaşırıyor ama benim hayatım devam ediyor. Ödevlerim var, aileme karşı sorumluluklarım var, odamı toplamam gerekiyor...
Setle okulu bir arada götürmek zorlamadı mı?
İkisi birbirini dengeliyor aslında. Normalde okuldan eve geldiğinde televizyon izler, dinlenirsin. Ben sete gidiyorum, arada ders çalışıyorum. Ya da gerektiğinde okuldayken teneffüslerde ezber yapıyorum. Her boşluğa bir şeyler sıkıştırabiliyorum.
Annenle baban nasıl yaklaşıyor? Korumacılar mı?
Annem, ben söz konusu olduğumda hep korumacıydı. Diziden sonra değişen bir şey olmadı yani. Çok anaç, öyle yetiştirilmiş. Sürekli dikkatli olmam konusunda uyarıyor. Babam zaten istediğim işi yaptığım için çok mutlu. Yönetmen görüşmesine beraber gittik, “Bak olacak bu, yüzde 100 eminim” dedi yolda bana ve oldu. En büyük destekçim.
Ama sen bayağı annecisin galiba, sosyal medya hesaplarında bol bol anneyle fotoğraflar...
Annem fotoğraf çektirmeyi çok sevdiğindendir. Babamsa klasik baba işte, pek sevmiyor fotoğraf falan.
Hayvanlarla da aran çok iyi...
Hem de çok. Küçüklüğümden beri çok seviyorum hayvanları, annem de bulduğu kedileri falan eve toplardı. Rusya’da bir kedimiz vardı, 20 yaşındaydı en son, uyutmak zorunda kaldık. İnsan gibi öksürüyordu, hareket edemez olmuştu. Buraya geldikten sonra Robbie diye bir kuşum oldu, 5 yıl benimle yaşadı. Sonra ben Rusya’da tatildeyken kaçmış. 1 ay boyunca ağladım arkasından. Şimdi 2 köpeğim var. n
Erkek arkadaşın var mı?
Yok.
Birinden hoşlanacak olsan neyine bakarsın önce?
Dış görünüşü önemsemek çok saçma. Çok fazla kitap okuyorum, film izliyorum. Belki onlardan etkileniyorum ama öyle... Tabii bir noktada önemlidir ama...
Sonuçta ilk baktığında kimsenin içini görmüyorsun.
Evet, hoşlanma evresinde dış görünüş önemlidir belki ama tanıdıktan sonra, davranışlarını gördükten sonra arkadaşlık kurabilirsin ancak. Ortak zevkler, bakış açıları önemli.