Almanya'da Merkel Dönemi Sona Eriyor!
Almanya’da 16 sene sonra Merkel’in başbakanlık dönemi bitiyor.
Berlin’de performans sergileyen sokak sanatçısını cep telefonları ile kaydeden turistler, tesadüfen oradan geçen Başbakan Angela Merkel’in, kameranın önünü kapatmamak için beklemesine şaşırmışlardı. Ancak bu, Almanlar için olağanüstü bir durum değildi. Zira başbakanları market alışverişi yaptığında, evini temizlediğinde, sürekli aynı ceketleri giydiğinde herkese normal geliyordu. Ondan popstar gibi davranmasını beklemiyor, sadece ülkeyi yönetmesini istiyorlardı. Kendi deyimiyle, “O bir manken değil, sadece başbakan”dı.
POLONYA KÖKENLİ PAPAZIN KIZI
Cumhuriyet'ten Oktan Erdikmen'in derlemesine göre; Merkel, Berlin’e 75 km. uzaklıktaki bir kasabada, Polonya kökenli Protestan papazın kızı olarak dünyaya geldi. Kuantum fiziği doktorasını tamamladıktan sonra, akademisyen olarak çalışmaya başladı. Her ne kadar, Komünist Parti’nin gençlik örgütü Hür Alman Gençliği’nde aktif görev alsa da siyasete ilgisi Berlin Duvarı’nın yıkılmasının ardından arttı. 9 Kasım 1989’da, duvarın her iki tarafındaki gençler, ellerinde ne varsa vurup bir parçasını yıkmaya başladı. Merkel ise bu tarihi günde, duvarın yıkılmasına şahit olmayı değil, saunaya gitmeyi tercih etti. Yıllar sonra, bunu neden yaptığı sorulduğunda şu cevabı verdi: “Çünkü o gün perşembeydi ve ben perşembeleri saunaya giderim”.
Siyasette yıldınızı parlatan olay Doğu Almanya’da görev aldığı partinin liderinin istihbarat bağlantısının ortaya çıkmasıydı. O günkü basın toplantısını çok iyi yönetmesi ve sorulara ustalıkla cevap vermesi herkesin dikkatini çekti. Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU) lideri Helmut Kohl’u da etkilemeyi başardı. Siyasi kariyer basamaklarını hızla tırmandı. Kohl, Merkel için “Benim kızım” diyordu. Doğrudan seçilerek 36 yaşında milletvekili oldu, bakanlık yaptı.
1998’de, CDU seçimleri kaybedince, Kohl genel başkanlıktan ayrıldı. Yeni genel başkan, şimdiki Federal Meclis Başkanı Wolfgang Schaeuble de Merkel’i tutuyordu. Onu partinin genel sekreterliğine getirdi. Onursal başkanlığa geçen Kohl, “kara kasa” skandalında partiye yasadışı bağış alındığını kabul etti. Merkel, bunun üzerine büyük risk alarak bir gazetede partinin üstündeki Kohl vesayetinden kurtulması gerektiğini yazdı. Kızı, babasına isyan etmiş, CDU’da ortalık karışmıştı. Merkel, yine doğru zamanda, doğru şeyi yapmıştı. 2000’de genel başkanlığa seçildi. Kohl, yıllar sonra “Koynumda yılan beslemişim” diyecekti.
KAYBEDECEĞİ SEÇİME GİRMEDİ
İki sene sonraki seçimlerde aday olmadı. CDU, beklendiği gibi seçimi kaybetti. 2005’e gelindiğinde, bu sefer şansölye adayı oldu ve partisi birinci sırada yer aldı. Önce sosyal demokrat SPD, sonra liberal FDP ve sonrasında iki dönem yine SPD ile koalisyon kurarak 16 sene ülkeyi yönetti. Finans-Avro krizi, göç dalgası, iklim değişiklikleri ve pandemi gibi olağanüstü zorluklara rağmen her seferinde güven veren bir siyaset izlemeyi başardı.
Bırakırken 2005’te görevi devraldığında, 2 trilyon 288 milyarlık bir seviyede olan ekonomiyi, 3 trilyon 336 milyara çıkarmanın ve bu süre zarfında tek bir akçeli işe karışmamanın gururunu yaşıyor. Kiraların ve emlak fiyatlarının çok yükselmesi, orta sınıfın refah seviyesinin düşmesi, dijitalleşme ve iklim politikalarında geri kalınması gibi konularda ise eleştiriliyor. Buna rağmen, yüzde 66 ile hâlâ en güvenilen siyasetçi ve bugün aday olsa, çok büyük ihtimalle yine kazanacaktı. Ancak başbakanlığı bırakmayı tercih etti.
2016’da, Türkiye’nin Brüksel Büyükelçiliği’nde, Geri Kabul Anlaşması’nın son rötuşları yapılıyordu. Merkel, dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, dönemin Avrupa Komisyonu Başkanı Juncker ve Hollanda Başbakanı Mark Rutte, gece 02.30’da uzlaşmaya vardılar. Kutlama için yakınlardaki bir pideciden lahmacun sipariş edildi. Avrupa Birliği (AB) ile ilgili herhangi bir konuda, Merkel’in masada olması, diğer ülkelerin ikna edilebileceğine ilişkin güven veriyordu. Güçlü Almanya, güçlü AB demekti. Bu nedenle, belki de 30-40 sene önce Almanya’nın güçlenmesini en çok istemeyen ülkeler, bugün daha da güçlenmesini, birliğe daha fazla liderlik yapmasını istiyorlar. AB genelindeki anketlerde, Merkel’in öncü rol üstlenmesi gerektiği sonucu çıkıyor. ABD’nin uluslararası siyasette, önceki yıllara nazaran kabuğuna çekilmeye başladığı bir dönemde, Çin’e ve Rusya’ya karşı denge unsuru olarak güçlü bir AB’ye ihtiyaç var.
BUNDAN SONRA NE YAPACAK?
Merkel, yeni dönemde Almanya cumhurbaşkanı veya Avrupa Komisyonu başkanı adayı olarak bu gibi bir role soyunacak mı? 2002’deki gibi kaybetme riski olduğundan yıpranmamak için bir süre kenara mı çekiliyor, yoksa gerçekten yoruldu ve siyaseti bırakmaya mı karar verdi?
Komünist yetişip kapitalizme liderlik yapan deneyimli siyasetçi, yeni taktik mi uyguluyor, yoksa Freud’un dediği gibi “Bazen bir puro, sadece bir puro mudur?” Bunu ancak önümüzdeki süreçlerde öğrenebileceğiz. O zamana kadar Merkel, Berlin’deki kiralık dairesinde oturmaya ve aynı ceketleri giymeye devam edecek. Yine bir iki korumayla dolaşacak ve kardeşlerini yine kimse tanımayacak. Halksa onu, siyasi görüşlerine karşı bile olsa, yine bir popstar veya manken olarak değil, dürüst bir devlet yöneticisi, “Mutti - Anne” olarak hatırlayacak.