Alparslan Türkeş’in ağzından 27 Mayıs 1960 darbesi: Bu ayrı bir hikaye
TBMM Genel Kurulu, Yassıada mahkemesinin hukuki varlığını sonlandıracak yasa teklifi için mesai yapacak. Teklifle, Yassıada mahkemesinin dayandığı Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nun maddeleri yürürlükten kaldırılacak. Böylece Yassıada mahkemesi "yok hükmünde" sayılacak.
Hülya Karabağlı / Medyafaresi.com Özel haber
TBMM Genel Kurulu’nda bu hafta MHP’nin eski Genel Başkanı Alparslan Türkeş’in radyodan bildirisini okuduğu 27 Mayıs 1960 darbesiyle kurulan Yüksek Adalet Divanı’nın kullandığı yetkilerin hukuki dayanağını ortadan kaldıran kanun teklifi görüşülecek. Son 60 yıla damgasını vuran askeri darbe siyasette zaman zaman Alparslan Türkeş’i de hedef yaptı.
TBMM’nin 9 Nisan 1975 tarihli oturumunda Başbakan Yardımcısı sıfatıyla sataşmalar üstüne söz aldığı kürsüde Türkeş, 27 Mayıs için ‘Bu ayrı bir hikâye” deyince ortalık karışıyor. Türkeş, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP) Genel Başkanı olarak 27 Mayıs’ın 6. yıldönümündeki konuşmasında, “6 yıl evvel silahlı kuvvetlerimiz millet adına ve milletle beraber idareye el koymak lüzumunu duymuştu” diyor.
27 Mayıs harekatının 14’lerin görüşüne uygun şekilde başladığını ve Türk milletinin büyük bir sevinç ve coşkuyla karşıladığını anlatan Türkeş, “Her taraftan çeşitli vatandaş gurupları mektupla, telgrafla veya şahsen gelerek tebriklerini bildiriyorlar ve ( Bizi siz idare ediniz İnönü’nün eline bırakmayınız) diyorlardı” diye anlatıyor.
Alparslan Türkeş’in kendi ağzından 27 Mayıs 1960
Türkeş, 27 Mayıs’ın 6. yılında askeri darbeyle Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Genel Başkanı sıfatıyla (CKMP) genel başkanı olarak yinelenen kısmi senato seçimleri nedeniyle Radyodan yayınlanan bir konuşma yapıyor. Konuşmanın bir bölümü şöyle:
“Türk milleti 27 Mayıs’ı büyük bir sevinç ve coşkunlukla karşıladı”.
27 Mayıs harekatı 14’lerin görüşüne uygun şekilde başladı. Partili bir başkan değil tarafsız bir başkan başa getirildi. Ne sivil halktan ne de devlet kuvvetlerinden bir itiraz bir karşı koyma olmadı. Türk milleti 27 Mayıs’ı büyük bir sevinç ve coşkunlukla karşıladı. Her taraftan çeşitli vatandaş gurupları mektupla, telgrafla veya şahsen gelerek tebriklerini bildiriyorlar ve ( Bizi siz idare ediniz İnönü’nün eline bırakmayınız) diyorlardı.
Bu arada MBK çalışmaya başladı. İlk iş olarak bir anayasa hazırlandı. Bu Anayasa’nın bir maddesi partilere mensup kişilerin kurulacak hükümetlere alınmayacağı idi.
Memlekette yaraları sarmak ve huzuru getirmek için partizan olmayan bir idare kurmaya çalışıyor ve milleti kalkındırmak için büyük hamlelere girişmek istiyordu. Bu maksatla da birçok işlere teşebbüs etmiştik. Fakat evvelden beri diğer görüşün sahibi bulunan komite üyeleri bize şiddetle karşı koyuyorlar ve bu işlerin icraatına niçin girişiyoruz bunlar uzun vadeli işlerdir.
Bu hain bir iktidarı yıktık vazifemiz bitti. Şimdi hemen seçim yapalım. Böylece iktidara gelecek olan parti bir işleri düşünsün diyorlardı. CHP’si bu gurubu devamlı olarak kışkırtıyor ve tam bir işbirliği halinde bulunuyorlardı. Sayın Gürsel o günlerde İnönü ile görüşmüştü intibalarını komiteye şöyle anlatıyordu:
(Sayın İnönü gerdeğe bir delikanlı gibi iktidar için arzulu ve ihtiraslı) nitekim Dünya Gazetesi’nde merhum Avni Doğan’ın yayınlanan hatıralarında İnönü’nün Milli Birlik Komitesi’ni parçalamak ve iş göremez hale sokarak iktidarı almak için nasıl çabalar göstermek istediğini açıklamaktadır.
Bize karşı cephe alan CHP’si ile sıkı işbirliği yapan bir kısım arkadaşlarımız (Bir an evvel seçim yaptıralım iktidarı hemen İsmet Paşa’ya bırakalım bizde tabii senatör olalım diyorlar bizi şiddetle tazyik ediyorlardı) Halbuki daha yeni anayasa hazırlanmamıştı. Halkın arasındaki ikilik ve düşmanlık olduğu gibi duruyor memleketin kalkınması için gerekli hamleler yapılmamış hatta planlama teşkilatı kurulmamış bulunuyordu.
Onların Komite içindeki baskılarına paralel CHP’si de bütün propaganda imkanlarını seferber ederek bizi kötülemeye girişmişti. Bizim (Kuyruklar) ve (düşükler) diye adlandırılan kimseleri himaye ettiğimizi ve onlarla işbirliği yaptığımızı diktatörlük kurmak istediğimizi seçim yapılmasına karşı olduğumuzu her tarafta yayıyorlardı.
Komünistlerde bizim milliyetçi anti –komünist olduğumuzu anlamış bulundukları ve bizi kandırarak kullanabilme ümitleri kalmadığı için CHP’siyle tam bir işbirliği halinde aleyhimize çalışıyorlardı.
“Acele seçimlere gitmenin memleketi tekrar huzursuzluğa sürükleyeceği inancındaydık”
Hakkımızda faşist olduğumuz, Nazi ve Hitlerci olduğumuz ırkçı bulunduğumuz yolunda ve daha akla gelmedik başka bir çok iftira yalanları da sıralayarak halkı aleyhimize çevirmeye çalışıyorlardı. Halk Partisi ileri gelenlerinin aleyhimize olmalarının sebebi kendilerine iktidarı acele olarak takdimde olmadığımızı anlamış bulunmalarıydı.
Biz acele seçimlere gitmenin memleketi tekrar huzursuzluğa sürükleyeceği inancındaydık. Bir süre devleti partiler üstü olarak yönetmenin bu suretle milli birliği zedelemiş olan düşmanlığı kaldırmak için halkı barıştırmanın gerekli olduğuna inanıyorduk. Aynı zamanda da partilerin oy kaygısı ile yapmadıkları ve yapmayacakları radikal hamleleri yapmak isteğindeydik.
TBMM’nin 9 Nisan 1975 tarihli oturumunda Türkeş, 27 Mayıs yüzünden sıkıştırıyor Tutanaklardan bir bölüm şöyle:
DEVLET BAKANI — BAŞBAKAN YARDIMCISI ALPARSLAN TÜRKEŞ (Devamla) — 27 Mayıs'tan bahsettiler arkadaşlar. Bu ayrı bir hikâye. (C. H. P. sıralarından «Hangi hikâye, hangi hikâye?» Sesleri; şiddetli gürültüler).
Arkadaşlar, 27 Mayıs'ta (C. H. P. sıralarından gürültüler).27 Mayıs'ta ben memlekette gerçek demokrasinin kurulması için çalıştım; memlekette demokrasi kalksın diye çalışmadım. (Gürültüler)
İLHAMİ ÇETİN (Yozgat) — Seni Gürsel niye kovdu?.
DEVLET BAKANI — BAŞBAKAN YARDIMCISI ALPARSLAN TÜRKEŞ (Devamla) — Ama, memlekette gerçek demokrasinin vücut bulmaması için çalışanlar, kendi menfaati peşinde koşanlar vardı. (Gürültüler).
NEDlM KORKMAZ (Yozgat) — 27 Mayıs hikâye değil.
BAŞKAN — Sayın Türkeş, Sayın Türkeş, söz süreniz bitmiştir efendim; rica ediyorum bitirin.
DEVLET BAKANI — BAŞBAKAN YARDIMCISI ALPARSLAN TÜRKEŞ (Devamla) — Sayın arkadaşlarım, Sayın Başkan söz süresinin bittiğini bildirmişlerdir. Sayın Başkana saygılıyım. Sözümü burada bağlayacağım; fakat bu hattı hareketiniz hiçbir şekilde, ne Cumhuriyet Halk Partisinin, iddia ettiğiniz, demokrasiye bağlılık zihniyetine, ne fikir özgürlüğüne hürmet zihniyetine uymaz. Burada söylediklerinizi her yerde cevaplandıracağım arkadaşlar. Her hareketinizin ayniyle misillemesini, cevabını alacaksınız. (A. P. sıralarından «Bravo» sesleri, alkışlar; C. H. P. sıralarından «Yuh» sesleri, şiddetli gürültüler.)
BAŞKAN — Teşekkür ederim efendim.
ORHAN EYÜPOĞLU (İstanbul)— Saygıyı sen bundan sonra göreceksin.
İLHAMI ÇETİN (Yozgat) — Kaçaksın sen, korkaksın.
BAŞKAN — Sayın arkadaşlarım, sayın arkadaşlarım. Sayın milletvekilleri, istirham ediyorum efendim, sükuneti temin edelim. (Gürültüler.)
NECDET UĞUR (İstanbul) — Sayın Başkan.
KADİR ÖZPAK (Uşak) — Seni Menderes katili seni..
BAŞKAN — Sayın Uğur, bir şey mi söylüyorsunuz efendim?
KADİR ÖZPAK (Uşak) — Seni Menderes katili seni.
Teklif ne getiriyor?
Genel Kurulda, 1924 Tarih ve 491 Sayılı Teşkilatı Esasiye Kanunu’nun Bazı Hükümlerinin Kaldırılması ve Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında Geçici Kanunun Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması ve Neden Olunan Mağduriyetlerin Giderilmesi Hakkında Kanun Teklifi görüşülecek.
27 Mayıs 1960 darbesinin sonunda kurulan Yüksek Adalet Divanı tarafından gerçekleştirilen ve “Yassıada yargılamaları” ile dönemin Başbakanı Adnan Menderes, bakanları Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan idam edilirken, teklif, Yüksek Adalet Divanı’nın kullandığı yetkilerin hukuki dayanağını oluşturan kanun hükümlerini geçmişe dönük olarak yürürlükten kaldırıyor.
Yassıada yargılamalarından zarar görenler ve mirasçıları tarafından zararlarının karşılanması istemiyle yapılacak başvuruları değerlendirmek ve karara bağlamak üzere Cumhurbaşkanı tarafından bir komisyon kurulacak.