Anibal Güleroğlu yazdı: FOX'un yeni dizisi Adı Zehra'yı bekleyen tehlikeler
Medyafaresi.com yazarı Anibal Güleroğlu, FOX'un yeni yayına başlayacak dizisi Adı Zehra'ya yönelik ilk izlenimlerini kaleme aldı.
İşte Anibal Güleroğlu'nun o yazısı:
Yeni yılın gelmesiyle birlikte kanallarda da bir hareketlilik başladı. Yılın ilk haftasını filmlere ayırarak dizilerine tatil yaptıran ekranda Ocak ortasından itibaren yeni dizi atağı yaşanacak gibi.
‘Börü’yü merakla bekleten Star, 10 Ocak’ta ‘Babamın Günahları’nı devreye sokarken, ‘Mehmed: Bir Cihan Fatihi’ dizisini Ocak’ta ekrana çıkartıp çıkartmayacağı hâlihazırda meçhul olan Kanal D de, ‘Hıçkırık’ isimli günlük dizinin ardından ilk etapta ‘Gülizar’ diyecek…
‘Beni Bırakma’ isimli günlük diziyi 8 Ocak’tan itibaren izleyiciyle buluşturacak olan ATV’nin yayını kesinleşen projesi Osman Sınav imzasını taşıyan ‘Sen Anlat Karadeniz’ olurken, dizi konusunda ‘Az ama öz’ mantığıyla hareket etmeyi sürdüren Show’un yeni cephesinde ‘Yuvamdaki Düşman’ çıkıyor karşımıza. ‘Tolgshow’ ve ‘Yaparsın Aşkım’ programlarıyla boşluklarını dolduran FOX’un yeni diziyle başlatacağı mücadeleye gelince… ‘Adı: Zehra!
Anlayacağınız her kanalın en az bir yeni dizisi mevcut şu an için. Bunların devamının geleceğine de kuşku yok. Zira reyting pastasındaki oranlar düştükçe rekabetin ateşi de harlanıp yeni arayışlara yönlendiriyor kanalları.
Öte yandan çok iddialı olsalar bile yeni dizilerin uzun ömürlülük şansının ne kadar olacağı, mevcut yapımlardan hangilerinin ayağını kaydıracakları ve eskilerle rekabet güçleri de ayrı bir konu. Zaman içinde belli olacak herkesin rengi. Buna karşılık tanıtımlarıyla, kapasitelerini az çok gösterdiler. Bunlara dayanarak ön değerlendirmede bulunmak da mümkün. Dolayısıyla FOX’un yeni kadın işi olarak tanımladığımız ‘Adı: Zehra’ya kısaca göz atmak istedim bugün.
FOX’TA KADININ ‘ADI: ZEHRA’ OLACAK MI?
‘Bir uygarlığın seviyesini ölçmek isterseniz, derhal kadının hayat şartlarına bakın’ der, insan özgürlüklerini ‘Özgürlük Üzerine’ isimli kitabında irdeleyen filozof-yazar John Stuart Mill. Ne yazık ki, günümüzde ABD gibi gelişmiş uygarlık iddiasındaki ülkelerde dahi kadınların hayat şartları erkeklerle eşdeğer değil.
Hollywood yıldızlarının eylemleriyle de açığa çıkan eşitsizlik ve istismar içeren hayat şartlarının bizde çok daha gerilerde olduğu muhakkak. Saçma sapan paylaşımlarla ve özrü kabahatinden büyük savunmacılarla, kız çocuklarının bedenlerine göz dikmeyi körükleyecek yorumlar bir yanda… ‘Yetenek Sizsiniz’deki dansçı kız çocuklarının giydiği şortları tahrik edici bulma zihniyeti diğer yanda.
Fotoğraflarda bile kadının yeri, gövde gösterisi yapma hevesindeki erkeklerin arkasında. Anlayacağınız hangi yaşta olursa olsun kadın cinsi her daim erkek egemen zihniyetin yarattığı açmazlarla mücadele etme, onların şiddetine-tacizine kurban gitme durumunda. Daha net ifadeyle, uygarlık seviyesini ölçmede kıstas olarak alınan ancak hayatlarındaki erkek boyunduruğuyla sindirilen, kimlikleri silikleştirilen kadının adı yok desek yeridir.
Nasıl ki, bazı dizilerde de kadının varlığı erkek karakterlerin gerisinde sunulmakta topluma. Özellikle silahların konuştuğu yapımlar veya bir aralar sıkça kullanılan yöreli-töreli işler tam anlamıyla erkek egemen bir dünyayı dikte etme potansiyeline sahipler. Lakin son zamanlarda kadının öne çıkartıldığı, kadına şiddetin yanlışlığının vurgulandığı işlerde de yükseliş başladı.
Nitekim mücadeleci kadın karakter üstünden yürüyen diziler hususunda ‘Kadın’, ‘Kalbimdeki Deniz’, ‘Bizim Hikâye’ gibi güzel örnekler sunan FOX’un yeni dizisi olan ‘Adı: Zehra’ da bu tarz bir iş konumunda!
Peki, NTC Medya yapımcılığındaki dizinin kadını anlatma ve başarılı olma potansiyeli nasıl görünüyor? Derdini anlatırken izleyiciyi kendine çekebilecek mi? Bu soruya cevap verme noktasında yine her zaman olduğu gibi içerik ve kadro unsurları üstünde durmak gerekiyor. Tanıtımlardan algıladığımız kadarıyla, içerikten başlarsak söze…
Atilla Kaya’nın sesiyle etkili kılınan ikinci tanıtımı da paylaşılan ‘Adı: Zehra’ya baktığımızda, dikkatimizi çeken ilk detay, gözü yaşlı kadın tablosu ve kadına yönelik şiddet oluyor. Berlin’de yaşayan Türk ailenin kızı Zehra’nın ‘namus’ belasına aileden dışlanıp kendi kaderine terk edilmesinin ardından yaşadıklarını anlatacak olan içerik, bir kızın namusundan sorumlu olmayı ailesinin vazife edinmesindeki yanlışlığa odaklanarak start alıp buradan yeni yanlışlara yelken açacak gibi duruyor.
Ailesinden şiddet görüp otobanda ölüme terk edilen ve kendi de erkek şiddetine maruz kalan annesi tarafından korunamayan Zehra’nın özgürlüğe bileti olarak, yedi yıl önce kayıplara karışan kızının izini süren bir ‘anne’ figürünü seçen senaryonun kırılma noktasıysa, Zehra’nın ‘yalan’ zorunluluğu olacak! Çünkü Zehra’nın Hande kimliğine bürünerek Kurdoğlu ailesine girmesi, sırlarla dolu yeni bir kötülük ortamı demek.
Böylece namus bekçisi kesilen babanın ve abinin kötülüğünden kurtulmak isteyen Zehra, yağmurdan kaçıp doluya tutulurken duygusal açıdan iki arada bir derede kalmanın dramını da hissettirmeye çalışacak izleyicisine. Tabii bu süreçte Zehra’nın yanı sıra Hatice Aslan’ın canlandıracağı Şule Kurdoğlu’nun zengin yaşamıyla maskelediği iç dünyasındaki hüzne de şahit olacağımız muhakkak. Ayrıca kocasının-oğlunun namus takıntısıyla baş edemeyip şiddet gören, Zehra’nın annesi, Şermin’in çilekeşliğini de göreceğiz bir şekilde.
Kısacası; ‘Adı Zehra’nın buram buram dram kokan tanıtımları, ‘Kadının adı yok’ mantığındaki erkeklerin dünyasında, kadınların kıyasıya sürdürüleceği bir varlık mücadelesi izleyeceğimiz yönünde izlenim vermekte… Ki bu da, hikâyesini anlatmayı gurbetten başlatıp kötülüklerin içinde aşka da yer ayırmayı ihmal etmeyen senaryonun başarı şansını yükseltecek bir detay!
Yoksullukla bağnazlığı buluşturan Şimşek ailesinin kötülüğünü Berlin’den İstanbul’a taşıyıp, Kurdoğlu ailesinin sır ve suçla gölgelenmiş geçmişiyle harmanlayacak olan ‘Adı: Zehra’da içeriğin merak uyandırıcı yönünün dışında kadroyu değerlendirdiğimizde… Zehra-Hande karakteriyle karşımıza gelecek olan Zeynep Çamcı’nın popülerliğinin iş yapacağı muhakkak. ‘Beni Böyle Sev’de Ayşem, ‘Seviyor Sevmiyor’da Deniz karakterleriyle iyi iş çıkartmıştı doğrusu. Ancak Yaren rolüyle yer aldığı ‘Kara Yazı’da gücü yetememişti izleyiciyi tutmaya. Çünkü hem karakter etkileyici yazılmamıştı, hem de yapımdaki sunumu eski rolüyle tıpkılaşıp, Yaren’i Deniz’leştirmişti. Yani karakterler arasında bir fark yaratılamamıştı. Yazık olmuştu.
Bu yorumumuz ‘Şubat’ta devleşen Alican Yücesoy ve ‘Lale Devri’ndeki karakteri adeta üstüne yapışan Hatice Aslan için de geçerli. Her ikisi de güçlü oyuncular ama… Dizi içeriklerinin kendilerine aynı tarzda karakterleri uygun görmesi ve yönetmenlerin benzer canlandırmalara yönlendirmesi sonucu, arka arkaya gelen işlerde eski rollerini hatırlatıp istenen verimliliğe ulaşamıyorlar. Dolayısıyla ‘Adı: Zehra’nın senaristlerinin ve yönetmeninin bu hassas ayrıntıya dikkat etmesi oldukça önemli!
ANİBAL GÜLEROĞLU'NUN YAZISININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN