Antakyalılar Aziz Dizisine Tepkili: Biz Gavur Demeyiz

Antakyalılar, 1930’lu yıllar Fransız işgali dönemini anlatan Aziz dizisinin Antakya’yı yansıtmadığını düşünüyor: "Şehirde var olan birçok kimlik dizide yok sayılıyor."

Duvar'dan Burcu Özkaya Günaydı'nın yazısına  göre 1938 yılında Türkiye’ye katılan Antakya, 20 yıl Fransız işgali altında kaldı. Kasım ayında başlayan Aziz adlı dizi, 1930’lar Antakya’sını anlattığı iddiasıyla televizyonlarda yayınlanmaya başladı. Murat Yıldırım, Fırat Tanış, Ahmet Mümtaz Taylan Füsun Demirel gibi oyuncuların yer aldığı dizi ilk günden itibaren ilgi çekti.

Aziz dizisi Antakya’yı, insanını, kültürünü ne kadar anlatıyor ve Antakyalılar diziyi nasıl değerlendiriyor?

‘ANTAKYA ARAPÇASIZ NASIL ANLATILIR?’

Dilek Yeral Daplan, Antakyalı bir Arap Alevi. Aziz dizisini Antakya’yı anlattığı için merak edip izlemeye başladığını söyledi. Daplan’ın ilk bölümden itibaren dikkatini çeken, dizide bir kelime dahi Arapça geçmemesi olmuş. Daplan “Şu anda dahi Antakya’da Arapça konuşma çok hâkim. 1930’lar Antakya’sında günlük hayatta Arapça çok yoğun kullanılır. Antakya, Arapça olmaksızın nasıl anlatılır? Dizi, Arapça çekilmez tamam da çarşı pazarda bir kişi dahi Arapça konuşmaz mı? Bir de Antakya’da 1930’ları yansıtacak mekan çok, çekime de müsait. Burada çekmek varken plato kurmak anlamsız” diye konuştu.

‘BEN BÖYLE YANSITILMAKTAN RAHATSIZ OLDUM’

Daplan, Antakya’yı anlatacak dizide en önemli noktanın, farklı kimliklerin yansıtılması olduğunu düşünüyor. Yahudi, Hıristiyan, Alevi, Sünni, Türk, Arap gibi kimlik ve inançların hiçbirinin dizide olmadığını belirten Daplan, “Dizi, Türk bir aile üzerinden anlatılıyor ama Antakya sadece Türk değil. Bir Zülfikar vurgusuyla Aleviliğe vurgu var ama ben kendi kimliğimi yine hissetmedim. Bir bölümde ‘gavur’ kelimesi kullanıldı ama hiçbir Antakyalı bu kelimeyi kullanmaz çünkü komşusunda, akrabasında Hıristiyan vardır. Ben böyle yansıtılmaktan da rahatsız oldum” dedi.

‘ANTAKYA’DA BÜYÜDÜM, KİMSE BANA GAVUR DEMEDİ’

Ketrin Köprü, Samandağlı Rum Ortodoks. Antakyalı Rumları anlatan Nehna (Biz) Platformu’nun kurucu ekibinde yer alıyor. Köprü, yakında zamanda sitesinde diziye dair eleştirel bir yazı yazdı. Hatta yazı, dizinin oyuncularından Fırat Tanış tarafından da paylaşıldı. Dizinin kültürel ve kimliksel olarak Antakya’yı yansıtmadığını belirten Köprü de Daplan gibi “gavur” kelimesinin kullanılmasından rahatsız. Köprü bunu “Antakya’da doğup büyüdüm ama ‘gavur’ kelimesini ne arkadaşlarımdan ne de buradaki birinden asla duymadım. Dizide her bölümde ‘gavur’ deniliyor. Bu ötekileştirici bir dil ve beni rahatsız etti. Bir de dizide Türkler ve Fransızlar var sadece. Asla diğer azınlıklardan bahsedilmiyor” sözleriyle ifade etti.

‘BU ŞEHRİN ESAS SAHİBİ KİM?’

“40 asırlık Türk yurdu” vurgusunun ve “bu şehrin esas sahibi biziz” sözlerinin dizide vurgulandığına dikkat çeken Köprü, sadece Türklerin ve Fransızların yansıtılmasının diğer kimlikleri yok sayma olduğunu söyledi. Köprü, “Kim bu şehrin esas sahibi?” diye sorarak şöyle devam etti: “Sadece Türkler diyemeyiz. Türklerin bir hakimiyeti var tabi ama sadece Türk yok ki; Yahudi var, Alevi var, Rum Ortodoks var, Arap var hani dizide nerde bu kimlikler hiçbiri yok. Antakya’da bir hoşgörü varsa bu kimliklerle var. Siz Antakya tarihini anlatıyorsanız bu kimlikleri yok sayamazsınız.”

Antakya’da bir Fransız zulmü olduğunu ama bu zulmün ortağının bir Türk aile olsa da izleyicinin sadece Fransız zulmünü gördüğünü ifade eden Köprü, “Aziz Payidar’ın amcasıyla Fransızların ortak zulmü var. Bir Türk zulmü de var aslında. Bir de çok ütopik taraflar var. İlk bölümde çöllere düşmüş bir Aziz Payidar var, ne alaka diyor insan. 1936’lar anlatılıyor, hayali bir Atatürk var. Gerçeklikten uzak tarafları var gibi” dedi.

Antakyalılar, dizinin İstanbul'da bir plato yerine Antakya'nın eski  sokaklarında çekilebileceğini düşünüyor.

‘ANTAKYALILAR HER AKŞAM ORUK YEMİYOR’

Köprü’nün dizide yer alan sofralar da dikkatini çekmiş. Antakyalıların her akşam oruk ve kaytaz böreği yemediğini, anlatılan dönemde yoksulluğun da olduğunu belirterek “Her akşam lüks sofralar kurulmuyor, herkes İstanbul Türkçesi konuşuyor dizide, yok öyle bir şey. İnsan bir Arapça konuşma koymaz mı ya, Antakya burası. Bir defa Antakya tarihi çekimlere çok müsait, neden plato kuruldu? Yerel halktan figüranlar oynatılabilirdi. Ben dizide Antakya’ya dair bir şey göremedim, kendimi göremedim” diye konuştu.

‘HİÇ Mİ ÇARŞIDAN ARAPÇA SES YÜKSELMEZ?’

Samandağlı Melda Dede de diziye merakla başladığını ama dizinin Antakya insanını yanlış anlattığını düşünüyor. Dede, sadece Türk-Fransız olarak anlatımın yetersiz olduğunu, buradaki her kimliğin yansıtılmadığını vurguladı: “Burada şu anda dahi Arapça çok konuşuluyor. O dönemi Arapça olmadan anlatmak gerçekçi değil. Hiç mi çarşıdan Arapça ses yükselmez? Hikaye gerçek mi, bilmiyorum. Burada Alevi bir halk kahramanı Cemil Hayek var. Fransız zulmüne karşı gelmiş. Onu mu anlatmak istiyorlar, kurgu mu anlamadım.”

‘TÜRK ÇOCUKLARI TÜRK KALACAK SAHNESİNİ SEVDİM’

Antakyalı Türk olan Ahmet, soyadının kullanılmasını istemedi. Diziyi çok sevdiğini, Fransız zulmünün çok iyi anlatıldığını, özellikle Fransızlara bayrak açılan “Türk çocukları, Türk kalacak” sahnesini çok sevdiğini belirten Ahmet, “Antakya’mız güzel anlatılıyor ama burada çekilmiyormuş. Çok güzel yerlerimiz var, burada çekilse daha iyi olurmuş” dedi.

İbrahim Kaya da Antakya Harbiyeli. Diziyi eşinden öğrendiğini merak edip izlemeye başladığını söyledi. Kaya da “gavur” kelimesinin kullanılmasından ve Arapça olmamasından dolayı beğenmemiş diziyi. Antakya’da çok farklı inanç ve kimlik olduğunu vurgulayan Kaya, “Gavur, ötekileştirici bir dil. Biz gerçekten kimseyi öteki görmüyoruz. Burada Hıristiyan çok var, nasıl ‘gavur’ deriz. Sadece Türklük vurgusu çok hakim, bu da yanlış. Bir Antakyalı olarak buranın insanını, kültürünü yansıttığını düşünmüyorum” diye konuştu.