Ayşe Arman, Fatih'teki güzellik merkezinde botoks yaptırdı mı?
Karşı mahalle yazılarına devam eden Arman, Fatih'teki kuaför macerasını anlattı. Çeşit çeşit türban modeli denedi, dışarıda kapalı evde dövmeli, röfleli kadınların dünyasını keşfetti.
Aslında normal bir kuaför gibi saç tarıyorlar, röfle, perma yapıyorlar, kaş alıyorlar, ağda, aklınıza ne gelirse... Ekstradan, bir de başörtüsü olayına girmişler.
Türbanlı Ayşe Arman fotoğrafları için tıklayın
Çıplak Ayşe Arman fotoğrafları için tıklayın
Şöyle ki, akşam, düğüne mi gideceksin, soluğu Nisa 'da alıyorsun, Rana Temel'e başörtünü veriyorsun, hangi modeli istersen onu yapıyor. Birbirinden farklı kaç model varmış biliyor musunuz? Bir sürü. Rana 'dan rica ediyorum, 10 ayrı model çıkarıyor bana.
Fatih, artık evimiz gibi. Çok alıştık. İki de bir gidiyoruz. Gitmezsek, kendimizi huzursuz ve eksik hissediyoruz.
Yine Fatih'teyiz, yine bir ilki gerçekleştiriyoruz.
Fetva almış bir güzellik merkezine giriyoruz.
Demet'in fikri.
Resmen zorluyor beni.
"Hadi yürü, Nisa Kuaför ve Güzellik Merkezi'ne" diyor.
Daha önce fetva almış bir güzellik merkezi görmediğim için, anında dolduruşa geliyorum, "Tamamdır" diyorum.
Kaş alma, ağda var
Dünyanın en komik, en eğlenceli yeri. Kolu, omuzu dövmeli, spor atletli, kargo pantolonlu kadınlar çalışıyor burada, meğer kapalılarmış, ama dükkanın içinde hepimiz açığız.
Aslında normal bir kuaför gibi saç tarıyorlar, röfle yapıyorlar, perma yapıyorlar, kaş alıyorlar, ağda- mağda, aklınıza ne gelirse...
Ekstradan, bir de başörtüsü olayına girmişler.
Şöyle ki, akşam, düğüne mi gideceksin, soluğu Nisa'da alıyorsun, Rana Temel'e başörtünü veriyorsun, hangi modeli istersen onu yapıyor.
Türkçesi, başını profesyonel olarak bağlıyor. Tabii kusuruz oluyor.
Ev yapımı değil
Ev yapımı topuzla, kuaför topuzu aynı mı olur? Olmaz, işte o hesap.
E tabii şimdiye kadar bizi Leman bağladı, şimdi kendimizi işin ustasına teslim ediyoruz.
Ben şoka giriyorum. Zannediyordum ki, üç aşağı beş yukarı, karşı mahalledeki arkadaşlarımızın başları aynı şekilde bağlı. Aman Allah'ım! Asla!
Birbirinden farklı kaç model varmış biliyor musunuz? Bir sürü.
Rana'dan rica ediyorum, 10 ayrı model çıkarıyor bana.
Beğendiğinizi belirtin
Orada bir sürü kadın, güle oynaya, 22 yıldır bu işi yapan Rana'nın kafamda yarattığı modellere isim veriyoruz. Ben bir kısmından nefret ettim, bir kısmını çok sevdim.
Ama esas olarak, bir örtüden kaç farklı model çıkabildiğine hayret ettim.
Siz de lütfen en beğendiğiniz modeli bana belirtin...
Fatih'te botoks yapılıyor
AYŞE Peki kaş alma?
ŞEYDA O da haram. Ya da şöyle diyeyim göreceli... Fetva veren hocalar var, burası da almış mesela. Ama biri olmaz diyor, biri olabilir diyor... Benim vicdanım rahat değil. Ben kaşlarımı almıyorum. Ancak ortasını alıyorum, bir erkeğe benzememek için... Annem alıyor, yanlış yapıyor bence...
AYŞE Ağda?
ŞEYDA O tamam, o temizlik...
AYŞE kaş da temizlik...
ŞEYDA Yok, o Allah'ın verdiğini beğenmeyip değiştirmek olarak da algılanabilir.
AYŞE Botoks? Rağbet var mı?
RANA Var valla, Fatih'te de yapan güzellik merkezleri var...
Nefsinin izin verdiği ölçüde
AYŞE Kızlar, erkekler bu halimizle bize bakmıyor bile... Sizi ilgilendirmiyor olabilir ama beni fena halde ilgilendiriyor... Kafamda türbanla, kendini kadın gibi hissedemiyorum...
ŞEYDA Aaaa öyle deme... Bak şimdi kafanı Rana Abla bağlayınca ne güzel oldun! Kabul ediyorum, buraya girdiğin halin kötüydü, öylesine bağlanmış bir kafa... Özensizdi... Ama şimdi bir de Rana Abla'nın modellerine bak...
AYŞEBenim gözümde bütün modeller aynıydı...
RANA Olur mu öyle şey? Bir sürü farklı model var, farklı farklı bağlayarak, kendine değer verdiğini gösteriyorsun, o yüzden bu dükkanlar var... Erkekler de anlıyor farklı modelleri...
AYŞE Böyle bağlayınca, güzelliğe, süse, püse çok önem vermişim gibi duruyor... Dinde, amaç bir takım şeylerin altını çizmemek değil mi? Mümkün olduğu kadar az dikkat çekmek? Ben şimdi bu kafayla, deniz feneri gibi oldum. Bir de Rana, arkasını kuş yuvası gibi kabarttı, bu sivri kafayı herkes fark eder tabii...
ŞEYDA Haklısın tabii, çok dikkat çekmeyeceksin. Bence de kafanın arkasını deve hörcü gibi yapmak yanlış... Ben mesela öyle yapmadan bağlıyorum. Giydiğin renk de önemli. Fosforlu renkler giyip, "Tesettüre girdim" diyemezsin. Ama yapanlar var, daracık kotlar giyenler de var, bir kilo makyaj yapanlar da... Gerçi hepimiz insanız. Ve hepimiz, dinin kurallarını nefsimizin el verdiği ölçüde yerine getiriyoruz...
Normal dövme haram
MELEK Boynunuzda ne yazıyor?
AYŞE Kızımı ismi: Alya. Beğendiysen, yapan dövmecinin telefon numarasını verebilirim...
MELEK Yok olmaz...
AYŞE Neden? Dövme de mi yasak dinen?
MELEK Evet. Ben de seviyorum. Ama biz sadece Hint dövmesi yaptırabiliyoruz...
AYŞE Ama ben dükkana ilk geldiğimde, birinin omuzunda gördüm...
MELEK O Hint dövmesi...
AYŞE Ne farkı var? Görüntüsü aynı. Hem, hepimiz aynı sebeple yaptırmıyor muyuz? Hoşumuza gidiyor, bir de başkaldıran bir yanı var dövmenin...
MELEK Ama işte, sizinki, derinin altına işliyor. Abdest alınca sorun oluyor, su geçirmiyor. Bir de siz kendinize zarar veriyorsunuz, oysa bu vücut bize emanet. Böyle şeyler var dinde. Haram yani...
Türban takarken iğne yutan kadın
NİSA'da tanıştığım müşterilerden biri. "İğne yutulduğunu söylüyorlar doğru mu?" diyorum, "Doğru" diyor, "Örneği karşınızda duruyor!" Adını, eşinden dolayı vermek istemedi, ben de anlayışla karşıladım...
Yuttunuz mu o iğneyi!
Evet yuttum. Hazırlanıyorduk, dışarı çıkacaktık. Türbanımı takıyordum, iğneyi ağzıma aldım. Tam o anda hıçkırıverdim. İğne, önce nefes borusuna, sonra ciğerlere...
Hıçkırdım, girdi
Eyvah! Bir şey hissetmediniz mi? Batmadı mı oranıza, buranıza?
Batmaz olur mu? Boğazımda yan döndü, sonra gitti aşağılara...
Acımadı mı?
Acıdı, acıdı.
Pardon niye hıçkırıyordunuz siz?
Eşimle tartışıyorduk. Önemli bir şey değil, öylesine bir münakaşa. Ben ağlamaya başladım, sonra hıçkırdım, aldığım nefesle gidiverdi içeri. Tabii sonra münakaşayı filan unuttuk, iğnenin telaşına düştük. Hastaneye gittik.
Yol boyu "Senin yüzünden oldu!" diyor musunuz?
Yoo hayır. O zaten perişan oldu. Bense iğneden nasıl kurtulacağımı düşünüyordum. Çünkü nefes alırken batıyordu. Hemen bronskopi yapıtılar. Nefes borusuna kamera sarkıttılar. Epey bir süre iğneyi bulamadılar. Sonra film çektiler, ciğerimde saplı duruyormuş. Ameliyata karar verdiler.
Hayati tehlikesi var mıydı?
Hayır ama sevimsiz bir şeydi. Çok zorlamış bedenimi, kılcal damarlarım çatlatmış. Sonra ciğerimden yukarı yürümeye başladı. "Küçücük bir yer açacağız merak etmeyin" dediler, yaklaşık bir karıştan fazla açtılar. Bir ay sondalarla yaşadım, inanılmaz eziyet çektim. Bir minik iğne yüzünden. Şimdi ağzıma bile almıyorum...
Doktorlar alışık
Doktorlar şaşırdı mı peki?
Hiç. Onlar çok alışıktı, ben ilk değilmişim. "Son da olmayacaksınız!" dediler. Çok sık rastlanan bir şeymiş.