"Babıali'nin yakışıklıları anneme aşıktı" Feyza Algan annesi "Güzin ablayı" yazdı..
Feyza Algan: "Yıllar sonra bana pek çok ünlü gazeteci ağabeyim 'Biliyor musun, biz hepimiz annene aşıktık ama o hiçbirimize yüz vermezdi'
Üstelik o 40 yıla yakın süren gazetecilik yaşamında, Babıali'nin ilk kadın gazetecilerinden biri olarak, çok büyük bir mücadele vermek zorunda kalmıştı. Bu kolay bir şey değildir... Bu ancak çok büyük bir sevgiyle ve özveriyle başarılabilir" diyordu Sevgili Doğan Hızlan.
Ben bu satırlara bir de şunu eklemek istiyorum: "Hem de çok güzel ve çekici bir kadın olarak henüz kadınlara pek de fazla alışılmamış gazetecilik gibi bir meslekte ve onun döneminde... Hiç kolay değildi. O güzelliğiyle, o asaletiyle, o kibarlığıyla yalnızca meslekte kendini kabul ettirmek için çaba göstermekle kalmadı, aynı zamanda güzelliği nedeniyle pek çok çalışan kadın gibi, kadının çalışma hayatındaki yerini kabul etmek istemeyen erkeklerle de mücadele etmek zorunda kaldı." İşte ben bugün size Güzin Abla'nın güzelliğinden söz etmek istiyorum biraz. Ben taraflı olabilirim, o yüzden annemi yıllar önce tanımış bir kadın gazetecinin gözlemlerini aktarıyorum:
Sevgili Feyza Algan
1966-67 yılları arasında annenizle aynı gazetede; Mithat Perin'in yönettiği Haber Gazetesi'nde çalışma şansım oldu. Ben mesleğe yeni başlamış bir muhabirdim; anneniz olgun bir hanımefendi idi. Güzin Abla, istihbarat odasına adım attığında biz hanımların içi açılır, ağabeylerimizin eli ayağı birbirine karışırdı! Hiç unutmuyorum, bir gün ben uluorta anneniz için, 'Bu ne hoş bir kadın!' dediğimde, rahmetli Ali Baransel ağabeyimiz 'Bir de siz onu gençliğinde görseydiniz, Babıali'nin sokaklarında koştururken, yedisinden yetmişine, patronundan işçisine kadar herkes durup onu seyrederdi' karşılığını vermişti. O sıralarda biz onu Jacqueline Kennedy'ye benzetirdik.
Yüzünün güzelliği ruhuna da sinmişti, gençleri de sohbetlerine katar, 'usul usul' konuşurdu. Meslek hayatımda 'şık ve uygun' giyinen kadın gazeteci olarak, aklımda yer eden yalnızca Güzin Abla'dır. Bele oturan, klasik renkte tayyörleri içinde, yakasına iliştirdiği minicik aksesuvarları kendine yakıştırmayı bilirdi. Daha "Güzin Abla" köşesinin yayınlanmadığı sıralarda, onunla çalıştığı Günaydın Gazetesi'nde karşılaştığımda biraz mutsuz görünüyordu. Nedenine gelince Haldun Simavi Bey ona 'Kilo alıyorsun, dikkat et. Gazetecilik mesleği koşuşturma mesleğidir. Kilolu gazeteci koşuşturamaz' demiş ve Güzin Abla'nın kalbini kırmıştı. Bunları söylediği yıllarda Güzin Abla balıketindeydi ve her zaman olduğu gibi bele oturan klasik tayyörü içinde çok hoş görünüyordu!
Meslek hayatımızda ve tüm yaşantımızda herkesin kendine model seçtiği birileri vardır. Benim modelim Güzin Sayar idi. Benim için Babıali'nin prensesiydi... O, artık her yerde klasik bir isim oldu. Bir deyim oldu. Sayenizde bu isim yıllarca yaşayacaktır.
Nevin (Gürkaynak) Collier Southern Ridge, Converse
ONU TAŞIYAMADILAR Annem gerçekten, olağanüstü güzellikte bir kadındı. Yine de yaş ilerledikçe, güzellik elden gittikçe bu duyguları hissetmeyen kadın var mıdır? Küçüklüğümde sokakta yanımızdan geçen erkekler, taş kesilmiş gibi kalakalırlardı. Ve ben, babasızlığın getirdiği bir sahiplenme duygusuyla, çok öfkelenirdim onlara. Kadıköy vapurunda, annemle aynı vapurla karşıya geçmek için özellikle beklerlerdi erkekler. Gençlik yıllarında Babıali'de, ona hayran olmayan erkek hemen hemen yoktu. Yıllar sonra bana pek çok ünlü gazeteci ağabeyim 'Biliyor musun, biz hepimiz annene aşıktık ama o hiçbirimize yüz vermezdi' demişlerdi. Hepsi de bir kez olsun onunla yakınlaşabilmek için şanslarını denemişlerdi. Ama o hep vakur, hep insancıl, hep gururlu, hep başı dik, yalnızca çalışıp babasız bir kız çocuğunu okutmaya ve yaşlı anne ve anneannesini geçindirmeye adamıştı kendini.
Her akıllı ve güzel kadının başına gelen onun da başına geldi. Üstelik hep kendinden daha çirkin ve daha az zeki kadınlara gitti erkekleri. Onun güzelliğini ve zekasını, kişiliğini taşıyamadılar. Annemi kaybettiğim an, bütün güzel ve akıllı kadınlar geldi aklıma. "Bu nasıl bir kader?" diye düşündüm.