Bahçeli'den ilginç darbe çıkışı: 17-25 Aralık'ın tekrarına boyun eğmeyiz

Partisinin grup toplantısında konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Olan biten tüm kanun dışı irtibat ve ilişki ağlarının farkındayız. Birkaç emniyet müdürünün açığa alınmasıyla geçiştirilemeyecek bir komplo devrededir. Nitekim hedef MHP, AK Parti, Cumhur İttifakı ve Türkiye'dir" dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Ankara'da görevden alınan üç emniyet müdürüne, Eurovision şarkı yarışmasına, Gazze'de yaşananlara, 19 Mayıs'a ve 14. olağan büyük kurultayda kabul edilen yenilenmiş parti programlarında yer alan dış politika esaslarına değindi.

Devlet Bahçeli, bugünlerde iç işgal cephesinde toplanıp emniyet ve yargı içine yuvalanmış "soysuz ve kripto çetelerin" yeniden Türkiye üzerinde hesap yaptığının görüldüğünü dile getirerek, şöyle konuştu:

"Bu kan içen vampirlerin aklını başına alması, etrafımızda iftira ve ihanet duvarı örmeye kalkışmalarının ağır sonuçları olacağını bilmeleri, akıbetleri için 15 Temmuz gecesine dikkatle bakmaları ikaz ve ihtarımdır. Ayranımızı kabartmasınlar, sabrımızı taşırmasınlar. Maşa kullanıp sütre gerisine saklananların hepsini takip ediyoruz. Olan biten tüm kanun dışı irtibat ve ilişki ağlarının farkındayız. Birkaç emniyet müdürünün açığa alınmasıyla geçiştirilemeyecek bir komplo devrededir; nitekim hedef MHP, AK Parti, Cumhur İttifakı ve son tahlilde Türkiye'dir. 17-25 emniyet ve yargı ortaklı darbe girişiminin tekrarını planlayanlara boyun eğersek boyumuz devrilsin, göz yumarsak gözümüz çıksın, eyvallah edersek de kanımız kurusun.

BAKALIM TEMİZ ELLER OPERASYONU NASIL OLUYORMUŞ

Gizli tanık ifadeleriyle şerefli isimleri karalama kumpasını ve tecelli eden millet iradesini gölgeleme arayışını himaye eden ve buna hizmetkarlık yapan kim varsa haindir, haşhaşidir; emniyet, yargı ve medya uzantılarının tepesine binilmelidir. Bakalım temiz eller operasyonu nasıl oluyormuş, hepsine göstermek, hepsini yaka paça içeri tıkmak da hukuk devletinin varlık ve şeref konusudur. Meclis gündemine gelecek olan 9. Yargı Paketi'nde, casusluk suçu ile ilgili yeni düzenlemeden rahatsız olanlar çok iyi araştırılıp incelenmelidir. Yurt içinden ve yurt dışından hain FETÖ'cülerin, onlara sözcülük yapan satılmış, devşirilmiş sözde gazetecilerin bedel ödemesi yakındır ve kaçınılmazdır."

EUROVISION SÖZLERİ: BATI'NIN ÇÜRÜYEN TOPLUM VE KÜLTÜR YAPISI ADETA SAHNE ALMIŞTIR

Bahçeli, huzursuz, umutsuz, ufuksuz ve memnuniyetsiz kitlelerin psikolojik rahatsızlıkların ve sapkın eğilimlerin pençesinde olduğunu ifade etti.

İsveç'in Malmö kentinde 25 ülkenin katıldığı 68. Eurovision Şarkı Yarışması'nın yapıldığını belirten Bahçeli, şunları söyledi:

"Eurovision şarkı yarışması insanlığın nasıl bir tehditle yüz yüze kaldığını fazla söze gerek bırakmadan belgelemiştir. Bu arada İsrailli şarkıcıya itirazlar yoğun olsa da sonuç alınamamıştır. Sanattan daha çok siyasi içerikli bahse konu yarışmanın ahlaki çöküş propagandasına dönüşmesi, erkekle kadın arasında kalmış üçüncü bir türün tedavüle çıkması kokuşmuşluğun boyutlarını göstermesi bakımından ibret levhası olmuştur. Marjinalliğin dozajı korkunç düzeylerdedir. Batı'nın çürüyen toplum ve kültür yapısı adeta sahne almıştır.

Birinci olan İsviçreli erkek sanatçının tüylü ceket, bol makyaj ve pembe saten etekle yarışmada boy göstermesi utanç verici bir yozlaşmanın teyidinden başka bir şey de değildir. Eğer bunun adına 'çağdaşlık' deniyorsa, biz de diyoruz ki; batsın böyle bir çağdaşlık anlayışı. Eğer bunun adına 'modernlik' deniyorsa, üstüne basa basa biz de söylüyoruz ki; olmaz olsun böylesi bir modernlik anlatım ve algısı. Biz, çağdaşlığı ve modernliği kültürel erimenin ve ruhsal bunalımın çorak sahasında değil, kendi özümüzde, kendi değer yargılarımızda arayıp bulacağımızı, yeni yüzyılda da bunu cümle aleme ispat edeceğimizi kararlılıkla belirtmek istiyorum. Ahlaki ölçülerimize bağlanarak, kendimiz kalarak, medeniyet değerlerimizi müdafaa ederek, aile yapımızı koruyarak, hülasa hem Türk hem de Müslüman olarak bu yüzyılın tertemiz sayfalarına İ'la-yı Kelimetullah'ı yazacağız, Kızılelma destanını kahramanca haykıracağız. Yeter ki milletimize güvenelim, yeter ki milli birlik ve beraberliğimize leke düşürmeyelim."

AYRANIMIZI KABARTMASINLAR, SABRIMIZI TAŞIRMASINLAR

MHP Genel Başkanı Bahçeli, son Osmanlı Mebusan Meclisi'ndeki Kastamonu Mebusu Yusuf Kemal Tengirşenk'in "Vatan Hizmeti" isimli hatıratında yer verdiği mütareke yılları İstanbul'unda yaşadığı üzüntüye ilişkin sözlerini aktardı.

Manda ve himaye telkin ve tekliflerine, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Nutuk'ta dile getirdiği yorumu okuyan Bahçeli, "Bu sözler, Türk milletinin haysiyetinin, gururunun ve kabiliyetinin tercümesidir. Esir yaşamayı reddeden bir iradenin parolası da belliydi, o da: 'Ya istiklal ya ölüm.' Bundan dolayıdır ki Türk'ün istiklaline saldıranlar kim ya da kimler olursa olsun, onlara bütün milletçe karşı koymak ve onlarla çarpışmak gerekmişti." ifadesini kullandı.

İTTİHAT VE TERAKKİ’DE ON SENE KİTABINDAN ALINTI YAPTI

Aziz Atatürk diyordu ki; "İnsaf ve merhamet dilenmek gibi bir ilke yoktur. Türk milleti ve Türkiye'nin gelecekteki çocukları, bunu bir an akıllarından çıkarmamalıdırlar."

Biz de aklımızdan çıkarmıyoruz, çıkarmayacağız, mevzu bahis vatan, millet, devlet ve istiklal olunca gözümüzü daldan budaktan asla sakınmayacağız.

Tanin Gazetesi Başyazarı merhum Muhittin Birgen “İttihat ve Terakki’de On Sene” isimli hatıratında, sonraki nesillerin okuması ve adeta ders alması için şunları nakletmişti:

“Benim Merkezi Umumiye geldiğim gün İzzet Paşa kabinesinin üçüncü veya dördüncü günü idi. Bütün İttihat ve Terakki erkanı merkezdeydi. Talat Paşa, içeride küçük bir odada bazı arkadaşlarla konuşuyordu…

Hülasa İttihat ve Terakki’nin son devrinde hep işbaşında bulunmuş kim varsa hepsi oradaydı… Herkeste derin bir vicdan murakabesi vardı. Herkes şu dört senenin faciasını kendi vicdanında hesaba çekmekle meşguldü. İşte bu murakabeyi en derin manasıyla yapan Ziya Gökalp’ti.

Ziya Bey, diyorum, siz ne diyorsunuz?

O, derin bir uykudan uyanır gibi, gözlerini kaldırıyor; bana bakıyor, sonra bir başkası için hiçbir şey ifade etmeyen, fakat kendince bütün tarihi ifade eden bir söz olmak üzere, ağzından şu sözler dökülüyordu:

‘Her şey’, diyor; ‘milletin şuuruna bağlıdır. Eğer millette şuur teşekkül ettiyse her şey düzelir. Etmemişse bekleyeceğiz.’

Onun o dakikada en büyük derdi, siyaset, İttihat ve Terakki ve İttihatçıları bekleyen mukadderat değildi; bir hafta evveline gelinceye kadar etrafında pervane gibi dolaşıp da birkaç günden beri ayaklarını birer birer Merkezi Umumiden kesmiş olan müritlerini düşünüyordu.

Benim en ziyade canımı sıkan şey, diyor, şudur: İki günden beri kapımızın ipini çeken kalmadı. Fakat, diyor, millet elbette vefalıdır.”

Uzun sözün kısası, merhum fikir ve düşünce kuvvemiz Ziya Gökalp’in de isabetle temas ettiği gibi, teşekkül etmiş millet şuuru sayesinde Mustafa Kemal Paşa 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basmıştır. Çünkü milli şuurun ışıkları bazen solsa da hiç sönmemiştir.

Merhum Hocamız Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu’na göre, millet, tarihi bir oluştur ve onun teşekkülünde en büyük rolü milli şuur veya milliyet şuuru oynamaktadır.

Bu şuur milleti meydana getiren fertler arasındaki istiklâl duygusundan kaynaklanmakta ve istiklâl duygusunun temeli de Türk kültürünün içerisinde yatmaktadır.

Yani Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun stratejisi, milli tarih ve milli kültür hazinesinden mülhem bir Türk mucizesidir. Hiç kuşkunuz olmasın ki, milli birliğin temeli milli şuurdur.

Mustafa Kemal Paşa’nın Türk milletine dayanarak başlattığı Kurtuluş Savaşı asırlar boyunca damıtılan Türklük şuurundan ilham, irade, itibar ve güç almıştır.

Bugün için ulaşılan sonuç, Mustafa Kemal Paşa’nın söylediği gibi, “asırlardan beri çekilen millî felaketlerin yarattığı uyanıklığın eseri ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir."

Ve Türkiye Cumhuriyeti’nin banisi gelinen bu sonucu; "Türk gençliğine” emanet etmiş, bu emaneti gençliğin ilelebet taşıyabilmesi için muhtaç olduğu kudreti damarlarında dolaşan asil kanda görmüştür.

SİYONİST VANDALLIK

Bölgesel veya küresel mahiyetli sorunların uluslararası hukuk çerçevesinde adil ve kalıcı çözümlere kavuşturmanın dış politikalarının özünü teşkil ettiğini vurgulayan Bahçeli, uluslararası karar alma mekanizmalarının baştan ayağa revize edilmesinin, artan reform çağrılarının mutabakata bağlanmasının küresel istikrarın tesisi bakımından artık ertelenemez bir mecburiyet olduğunu söyledi.

Bahçeli, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda, Filistin'in üyeliğinin Güvenlik Konseyi'nde tekrar görüşülmesi ve bu ülkeye bazı ilave haklar tanınmasını öngören tasarının onaylandığını anımsatarak, şöyle devam etti:

"Uluslararası toplum ezici çoğunlukla Filistin'in yanında durmuştur. Küresel vicdan Filistin halkının meşru mücadelesine destek verirken, İsrail saldırılarına bir nevi tepki göstermiştir. Filistin'in üyelik tasarısının BM Genel Kurulu'nda onaylanması karşısında İsrail temsilcisinin çıldırmış gibi Birleşmiş Milletler Şartı'nın bir kopyasını imha etmesi, kararın terör için bir ödül olduğunu ileri sürmesi siyonist vandallığa uygun düşen bir saygısızlık ve seviyesizlik olarak kayıtlara geçmiştir.

Netanyahu yönetimi terör arıyorsa, terörist görmek istiyorsa, soykırımcıları tanımak istiyorsa bir boy aynasına ilk elden bakmayı mutlaka tercih etmelidir. İsrail'in azgın şımarıklığı, işlediği korkunç cinayetleri, insani değerleri hiçe sayması haddi ve hududu çoktan aşmıştır. Şu haksızlığa, şu hukuksuzluğa bakınız ki, Genel Kurul'da 143 ülkenin 'evet' kararı Konsey'de adeta temyiz edilecek, beş daimi ülkeden birisinin vetosu halinde onca emek ve emel heder olup gidecektir. ABD'nin Filistin'in üyeliğini bir kez daha veto etmesi muhtemeldir."

Uluslararası toplumun İsrail saldırılarını durdurmak, kalıcı çözüm ve barışı temin etmek için mutlak surette somut adımlar atması gerektiğini vurgulayan Bahçeli, BM'nin demokratikleşmesinin acil bir eylem planı çerçevesinde ele alınması, bu zorlu süreçte ortak akıl ve iradenin öne geçmesi gerektiğini söyledi.

Bahçeli, ABD, Çin, Fransa, Rusya ve İngiltere'nin daimi ülke statülerinden kaynaklanan veto yetkilerinin Genel Kurul'da desteklenen kritik uluslararası karar ve müdahaleleri sonuçsuz bıraktığına işaret ederek, bu hususun uluslararası toplumun değişen dengelerine bütünüyle mugayir olduğunu kaydetti.

BM Genel Kurulu'nun, Güvenlik Konseyi'nin işleyişi üzerindeki yetkisinin artırılarak karar alma süreçlerinde daha müessir olmasının şart olduğunun altını çizen Bahçeli, Güvenlik Konseyi'nin işleyişinin daha açık ve hesap verebilir olmasını "elzem bir ihtiyaç" olarak niteledi.

Bahçeli, "Eşit temsiliyet hakkının sağlanması gecikmeksizin hayata geçirilmelidir. Farklı dengeleri, gelişmişlik seviyelerini ve ittifakları da dikkate alarak daha kapsayıcı bir yapı kurulması gerekmektedir." dedi.

BM Güvenlik Konseyi ile ilgili önerilerini hatırlatan Bahçeli, "Daimi üye sayısının çoğaltılması akla en yatkın seçeneklerden birisi olarak önümüze çıkmaktadır." ifadesini kullandı.

Üye sayısının artışı ve veto yetkisinin sınırlandırılmasının dünya barışına muazzam bir hizmet olacağını belirten Bahçeli, şunları söyledi:

"Gazze'de bebekler katledilirken BM Güvenlik Konseyi'nde veto silahına sarılıp İsrail'e payanda olanlar bunun hesabını asla veremeyecekler, makul ve mantıklı hiçbir teze sığınamayacaklardır. Soykırımın bahanesi olamaz. 35 bin insanın cinayeti örtbas edilemez. Geçen hafta başında Hamas'ın Katar, Mısır, ABD ve BM garantörlüğünde ateşkes teklifini kabul ettiğini açıklamasına rağmen, Netanyahu'nun Refah'taki masumlara saldırması en hafif tabirle alçaklıktır. 221 gündür Gazze'de hüzün vardır, hüsran vardır, zulmün hükmü geçerlidir. 221 gündür çoluk çocuk, kadın yaşlı demeden masum sivil halk yok edilmektedir. İsrail, Gazze'nin kuzeyinde uyguladığı derin kuşatmayı diğer bölgelere doğru genişletirken aynı derecede açlık ve sefaleti de yaygınlaştırmaktadır."

Bahçeli, Refah'a yönelik kara operasyonunun Gazze'nin dünyayla irtibatını kopardığını, Kerem Ebu Salim Sınır Kapısı'nın kapatılmasıyla insani yardımların engellendiğini, açlık sorununun baş gösterdiğini söyledi.

9,5 MİLYAR DOLARLIK TİCARET BİR KALEMDE SİLİNİP ATILMIŞTIR

Türkiye'nin atılgan, ahlaklı, sabırlı ve akıl dolu cesur politikalarıyla Filistinlilerin duacısı ve destekçisi olduğunu ifade eden Bahçeli, "Öylesine azimli, dirayetli, insani ve vicdani bir dış politika takip edilmektedir ki İsrail'le yapılan 9,5 milyar dolarlık ticaret bir kalemde silinip atılmıştır." diye konuştu.

Türkiye'nin çok büyük bir ülke olduğunu, haklının safında, zulmün ve zulüm piyonlarının karşısında bulunduğunu belirten Bahçeli, "Tarihin sesi kulaklarımızda çınlamaktadır. İnanç, kültür ve gönül coğrafyalarımızın feryatları milli yüreklerde dalgalanmaktadır. Bu süreçte Sayın Cumhurbaşkanı'mızın ve kabinesinin sonuna kadar yanında olduğumuzu, ne karar alınırsa alsın arkasında duracağımızı herkesin bilmesinde sayısız yarar olacaktır." dedi.

GAZZE'Yİ SAVUNMAK DEMEK, GAZİANTEP'İ SAVUNMAK DEMEKTİR

"Vadedilmiş toprakların nihai hedefi Anadolu coğrafyasıdır" diyen Bahçeli, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Bugün Gazze'de boyun eğersek, bugün Kudüs'te susarsak, gelecekte son yurdumuzda çok çetin olaylar yaşanabilecektir. Gazze'yi savunmak demek, Gaziantep'i savunmak demektir. Gazze'yi konuşmak demek, Şanlıurfa'yı konuşmak demektir. Hiç kimse boşa sallayıp dolu tutmanın çabasına heves etmesin. Hiç kimse Gazze'yi günlük politika malzemesi haline getirip, buradan bir cephe açarak Türkiye'yi suçlamaya, siyasi ikbal ve ikmal gayesine meyletmesin. Biz böylesi çarpık ve çürük zihniyetlerin ön planda Gazze çığlığı atarken, arka planda siyonizmin değirmenine nasıl su taşıdıklarını gayet iyi biliyor ve maskelerinin altındaki nursuz suratlarını da yakından tanıyoruz.

Diyorum ki İsrail ile Filistin arasında bir an evvel ateşkes rejimi tezahür etmeli, kalıcı barış için taraflar harekete geçmelidir. İki devletli çözümden başka herhangi bir alternatiften bahsedilemeyecektir. Başkenti Doğu Kudüs olan, 1967 sınırları temelinde, egemen, siyasi ve toprak bütünlüğünü sağlamış bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasından ve tanınmasından başka bir seçenek yoktur, aksi halde Orta Doğu ve dünyanın bir kıvılcımla yanması mukadderdir."

TARİHİN GERİSİNDE KALMAYACAĞIZ

Bahçeli, Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerinin herkesin sahip çıkıp gerçeğe dönüştürmek için çalışacağı milli bir vizyon hamlesi olduğunu vurgulayarak, "Çağın gereklerine milli ve yerel tedbirlerle ayak uyduracağımızı, kökümüzden ve milli kimliğimizden kopmadan dördüncü ve beşinci endüstri devrimlerini pas geçmeyeceğimizi düşünüyorum. Önceki yüzyılı kaybetmiş olsak da yeni yüzyılı Allah'ın izniyle kaybetmeyeceğiz ve tarihin gerisinde kalmayacağız." ifadelerini kullandı. Bahçeli, bunu sağlayabilmek için milli eğitimin en büyük koz ve güvence olduğunu belirtti.

NİYET HALİSTİR, HEDEF PARLAKTIR

Yeni müfredata değinen Bahçeli, "Milli Eğitim Bakanlığınca hazırlanan 'Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'ni yeni yüzyılın milli eğitim çatısı olarak değerlendiriyor, samimiyetle destekliyoruz. Mesnetsiz eleştirilerin iyi niyetten yoksun olduğu kanaatindeyiz." dedi.

Bahçeli, modele ilişkin, "Bir ayağı geçmişte duran eğitimin diğer ayağının insanlık geleceğine ufuklar açan kapı olarak vurgulanmasının neresi yanlıştır? Milli ve manevi değerler manzumesi ile maddi gelişmenin zirvesini hedefleyen yolculukta temelin değişmeyen milletimiz olduğuna dönük tespitin sakıncalı bir yanı var mıdır? Öğrenci profili, beceriler çerçevesi, erdem-değer-eylem modeli, sistem okuryazarlığı, alana ait bilgi kümeleri bileşenlerinden oluşan bütüncül bir modelin hazırlanmasından neden rahatsızlık duyulmaktadır? Beden ve ruh üzerine kurulan bir modele canlı ceset gibi ortalıkta dolaşanlar dışında itiraz edenlerin tutar dalı veya haklı eleştirileri söz konusu mudur? Sağlıklı, iradeli, sorgulayıcı, üretken, bilge, cesaretli, merhametli, vatansever, ahlaklı ve estetik değerlerle bütünleşmiş nesillerin varlığından ürkenlerin ve karalamak için kuyruğa girenlerin asıl amacı nedir?" sorularını sordu.

"Maarif" kelimesine takılmış olan zevatın ne dediğinin bir anlamı olmadığını ifade eden Bahçeli, "Niyet halistir, hedef parlaktır, milli eğitimin milli geleceğimizi inşa etmesi başlıca temennimdir." dedi.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ve söz konusu modelin hazırlığında emeği geçenleri kutlayarak, başarılar dileyen Bahçeli, "Ümit ederim ki yeni yüzyılda atanamayan tek bir öğretmen kalmasın, bu dram artık sonlansın." diye konuştu.

Bahçeli, TBMM gündemine gelecek Öğretmenlik Meslek Kanunu'nda yapılacak değişiklik teklifini yürekten destekleyeceklerini söyledi.

EYÜPSULTAN'DAKİ OLAY

"Eyüpsultan'da okul müdürünün öldürülmesi" olayına da değinen Bahçeli, "Son örneği Eyüpsultan'da yaşanan, bir okul müdürümüzün katledildiği elim hadiseyi ve öğretmenlerimize yönelik her neviden şiddeti lanetliyor, faillere tutuksuz yargılama yerine doğrudan tutuklama tedbirinin uygulanacak olmasını da son derece adil, isabetli ve yerinde görüyoruz." dedi.

ÇİFTÇİLERE MESAJ

14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü'nü kutlayan Bahçeli, tarımsal üretimdeki girdi fiyatlarının yüksekliğine bağlı sorunların, köylülerin ve çiftçilerin başlıca şikayeti olduğunu ifade etti. Devlet Bahçeli, şunları kaydetti:

"Bir litre mazotun satış fiyatının yaklaşık yüzde 38'inin vergilerden oluştuğu göz önüne alındığında, tarımsal üretimin sürdürülmesinin ve sorunun köklü çözümünün, tarımda kullanılan mazottaki ÖTV ve KDV'nin kaldırılmasına bağlı olduğu da görülecektir. Bizi doyuran çiftçilerimizin doyması için ÖTV ve KDV sorununa neşter vurulmalıdır. Tarımsal üretimin bir diğer önemli girdisi de kimyasal gübredir. Gübre ham maddesinin yüzde 90'dan fazlası ithal edilmektedir. Kimyasal gübre fiyatındaki artışın temel nedenleri arasında döviz kurundaki oynaklıklar ve dünya piyasalarına tesir eden gerilimler yer almaktadır."

Bahçeli, Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi'nin dün açıklandığını hatırlatarak, "Paket ile eş zamanlı olarak, Türkiye ekonomisinde düzelme yaşandıkça, enflasyon canavarının boğazı sıkıldıkça ve döviz piyasalarında hedeflenen istikrar sağlandıkça bundan çiftçilerimiz de kazançlı çıkacak, onlar da rahata ve feraha ulaşacaktır." diye konuştu.

Çiftçilere verilen gübre ve mazot desteğinin, bütçe imkanları dahilinde yükseltilmesini isteyen Bahçeli, "Şunu da herkes bilmelidir ki çiftçilerimizi aracıya, vurguncuya, tefeciye, komisyoncuya asla ezdirmeyeceğiz. Üretimle perakende satış arasındaki farklılıkları en aza çekmek için elimizden geleni yapacağız. Terk edilen köylerin, çobansız bırakılan sürülerin, dökülen gözyaşlarının, tükenen umutların ve haciz kıskacında olanların umudu MHP ve Cumhur İttifakı'dır." değerlendirmesinde bulundu.

19 MAYIS ATATÜRK'Ü ANMA GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI'NI ŞİMDİDEN KUTLUYORUM

MHP lideri Bahçeli, Atatürk'ün "İnsaf ve merhamet dilenmek gibi bir ilke yoktur. Türk milleti ve Türkiye'nin gelecekteki çocukları, bunu bir an akıllarından çıkarmamalıdırlar" sözlerini aktararak, mevzubahis vatan, millet, devlet ve istiklal olunca kendilerinin de gözlerini, daldan budaktan asla sakınmayacağını vurguladı.

Mustafa Kemal Paşa'nın, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ayak bastığını anlatan Bahçeli, Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun stratejisinin, milli tarih ve milli kültür hazinesinden mülhem bir Türk mucizesi olduğuna dikkati çekti. Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti:

"Mustafa Kemal Paşa'nın, Türk milletine dayanarak başlattığı Kurtuluş Savaşı, asırlar boyunca damıtılan Türklük şuurundan ilham, irade, itibar ve güç almıştır. Bugün için ulaşılan sonuç, Mustafa Kemal Paşa'nın söylediği gibi 'Asırlardan beri çekilen milli felaketlerin yarattığı uyanıklığın eseri ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir'. Türkiye Cumhuriyeti'nin banisi, gelinen bu sonucu 'Türk gençliğine' emanet etmiş, bu emaneti gençliğin ilelebet taşıyabilmesi için muhtaç olduğu kudreti damarlarında dolaşan asil kanda görmüştür. Büyük Türk milletinin ve Türk gençliğinin bu hafta sonu karşılayacağımız 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı'nı şimdiden kutluyorum."

Devlet Bahçeli, "105 yıl evvel Samsun'a çıkarak Türk tarihinin akışını değiştiren" Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere Milli Mücadele kahramanları ile şehitlere Allah'tan rahmet diledi; aziz hatıralarını hürmet, minnet ve şükranla andı.