Banu Güven'i neden kovduk? NTV'den çok ilginç açıklama!
NTV ile yolları ayrılan Banu Güven'in siyasi baskılar sonucu gönderildiği iddiasına NTV Genel Müdürü Cem Aydın zehir zemberek bir yanıt verdi.
İşte NTV yönetiminden yapılan o açıklama;
Banu Güven'in ayrılmasıyla başlayan "NTV'de neler oluyor" tartışması, kuruma ve kişilere hakaret noktasına geldiği için bir açıklama yapma gereği duyduk.
Eleştiri sınırını aşan, kalemine ayar verme gereği duymayan birkaç internet sitesi ve Rasim Ozan Kütahyalı adındaki kişiye cevabımızı hukuk yoluyla vereceğiz.
Ama Kütahyalı'yı hemen geçmemek lazım. Yazdıkları, karşı karşıya kaldığımız hastalıklı ruh halini anlayabilmek için önemli bir örnek.
(Bu linkten yazıyı okuyabilirsiniz http://sabah.com.tr/Pazar/2011/07/17/ntvdeki-degisim-ne-anlama-geliyor) Kütahyalı, NTV'yi sinsi metodlarla Ergenekon propagandası yapmakla suçluyor. "Tarafsızlığınız hikaye" diyor. "Sertleşin taraf olun, bağıra çağıra konuşan muhalifler çıkartın, kavga çıksın" diyor. Arada "kaypak, eyyamcı" gibi kelimelerle "gelin kavga edelim" diyor. "Kavga bu ortamda beni ünlü yapıyor" diyor.
Sabah Gazetesi'nde köşe yazıyor Kütahyalı. Köşe yazarı demek kolay değil ama yazıyor işte. Gücün etkisine yaslanarak bir çıkış mı arıyor, şov dünyasına yazar olarak mı girmek istiyor, yoksa NTV'ye hiç çağırılmadığı için mi klavyeye nefretle vurmuş; anlamak zor. Aklına geleni aklına geldiği gibi söyleyenleri, toplumda kutuplaşmayı körüklenyenleri, kanalı bir propaganda aracı ya da kişisel şovunun sahnesi gibi kullanmaya çalışanları özellikle çıkarmadık bugüne kadar. Yani Kütahyalı'ya özel bir durum değil bu.
Biraz tuhaf bir örnek de olsa ne yazık ki Kütahyalı'nın zihniyeti etrafımızı sardı. Her siyasi görüş, son bir yıldır, ekranda sadece kendine yakın isimleri görmeyi, sadece kendi düşüncelerinin ifade edilmesini bekliyor. İktidara yakın olmaya çalışanlara göre ulusalcı, ulusalcılara göre yandaş, milliyetçilere göre Kürtçü, Kürtlere göre milliyetçi bir kanal NTV. Başlangıçta "bu iyi bir şey, demek ki doğru yoldayız" diye bakıyorduk. Bugün ise bu paranoyak yaklaşımları "sağlıksız, yönetilmesi zor, hırpalayıcı ve yorucu bir durum" olarak görüyoruz.
Biz hiç mi yanlış yapmadık, elbete yaptık. Tartışma yöneten arkadaşlarımız kimi zaman kendi çevrelerinin baskısı, duruşlarını koruma çabası; kimi zaman da bizim denge gözetmeye çalışan müdahalelerimizle izleyicide şüpheye neden olabilecek yayınlara imza attılar. Uzman olmayan kişiler aradan ekrana sızdı. Tartışma programlarında düşüncesini iyi ifade edemeyen bir konuk, o görüşün destekçileri tarafından özellikle onu çağırdık algısına neden oldu. Bu örnekleri çoğaltabiliriz ama yayın ilkelerini ekrana verirken de samimiydik, izleyiciden özür dilerken de.
İşte bu sağlıksız ortam ve yönetilmesi zor algı nedeniyle NTV'deki yorum ve tartışma programlarının formatında değişiklik yapmaya karar verdik. Yeni bir NTV üzerinde çalışıyoruz. Kuruluşundan bugüne NTV, doğru bilgiyi en yalın haliyle izleyiciye ulaştırmaya çalıştı. Bundan sonra da bunu yapmaya devam edecek. Editoryal ve görsel açıdan standartları yükseltmeye çalışacağımız bir yayın planlıyoruz. Güçlü muhabir ve editör kadromuzun daha da öne çıkacağı, gerçek uzmanların konunun anlaşılmasına yönelik açıklamalarının yer alacağı bir kanal olacak NTV. Birbirine benzeyen bu kadar haber kanalı arasından sıyrılmanın bir yolu olarak görüyoruz bu yeni yapıyı.
Banu Güven konusu
Banu Güven, iktidarın baskısı sonucu işten çıkartılmadı. Bugüne kadar hükümetten ya da herhangi bir siyasi partiden "bununla çalışın, şununla çalışmayın" diye taleple karşılaşmadık. Gergin ve bulanık ortamı istimar eden, kendilerini önemli göstermeye çalışan kişiler, yerine getiremeyeceğimiz taleplerle karşımıza geldiler. Kendilerine gerekli cevabı verdikten sonra bu sıkıntılı durumu her düzeyde paylaştık.
Medya siyaset ilişkilerindeki çarpıklığı bugüne bağlamak haksızlık olur. Bugün geçmişte yapılan hataların sonuçlarını yaşıyoruz. Açıklamanın başında da belirttiğim gibi her kurum, tüm siyasi yapılar, hatta spor kulüpleri için bile "eşit mesafe, objektiflik" gibi kelimeler ne yazık ki bir anlam ifade etmiyor.
Banu Güven'le yollarımızı ayırma nedenimiz, yeni formatta kendisine uygun bir program olmamasıdır. Bir röportajında kendisi de bunu ifade etmiş zaten. Eylül'e kadar başka bir kanalda iş bulabilmesi için, yaz başında bunu kendisine bildirmeyi uygun gördük. Durum bundan ibarettir. Leyla Zana röportajına müdahale ettiğimiz doğrudur. Bu müdahale Vedat Türkali röportajından sonra fanatiklerin "binanızı yakacağız" tehditinden korktuğumuz için değil, denge gözetme, hassasiyetlere dikkat etme ve yukarıda bahsettiğim sağlıksız algıya yol açmamak için aldığımız bir önlemdir. Bant çekelim, sonraki hafta çıkartalım taleplerimiz kabul görmemiştir. Açıkça söylemek gerekir ki bu olayda Leyla Zana'ya ayıp olması dışında bir üzüntümüz olmamıştır.
NTV'yi yeni yapısıyla yayıncılık stardartları ve rekabet açısından daha etkili bir kanal haline getirmeye, benzerlerinden ayırmaya çalışıyoruz. NTV'ye değer katmış, NTV ile işleri öne çıkmış arkadaşlarımızı nasıl değerlendireceğimiz önümüzdeki en önemli konu. Önceliğimiz, isimlere program yaratmaktan ziyade yeni yayın formatını ortaya çıkarmak. Medya dedikodularında adı anılanlar için de bu geçerli.
NTV değişiyor, evet. Türkiye'nin gerçeklerinden etkileniyor, evet. Ama bu değişimi büyümek, daha iyiye ulaşmak için kullanacağız.
Sorumluluğumuz gereği elimizden geleni yapacağız.
Kamuoyunu saygıyla duyurulur,
Cem Aydın
Genel Müdür
Doğuş Yayın Grubu