Başörtüsünü çıkaran Büşra'dan Mine Kırıkkanat'a tepki
10 years challenge ile gündeme gelen başörtüsünü çıkaran kadınlar araştırmalara konu olmaya başladı. T24'ten Gonca Tokyol, konuyla ilgili bir yazı kaleme aldı.
KONDA’nın 2019’un ilk günlerinde yayınladığı '10 Yılda Ne Değişti?' başlıklı rapordaki ifadelendirmeye göre; 'Türkiye’deki örtünen kadınların oranı çok değişmese de (T24’ün notu: Yüzde 66’dan yüzde 63’e geriledi), örtüye ‘türban’ diyenlerin sayısı azaldı.'
Başörtüsü sorununun uzun yıllar kamusal alandaki yasaklar üzerinden tartışıldığı Türkiye’de bazı kadınlar başlarını örtmeyi sorgulamaya başladı. Bu sorgulama sürecinde başörtüsünü çıkarmaya karar veren kadınların bir kısmı da, değişimlerini #10yearschallenge kapsamında sosyal medyada paylaştı.
Yukarıdaki sözler de onlardan birine, ‘başörtüsünü çıkaran kadınları’ geçen yıl yaptığı ‘Başörtüsü Mücadelesinin Değişen Yolculuğu’ yazı dizisiyle Türkiye’nin gündemine taşıyan isim olan gazeteci Büşra Cebeci’ye ait.
Büşra Cebeci, aralarında Cumhuriyet yazarı Mine Kırıkkanat ile Kültür ve Turizm Bakanlığı Müşaviri Sibel Eraslan gibi politik yelpazenin zıt uçlarında duran kadınların da bulunduğu sosyal medyadaki 'eleştiri' ve iddiaları da yanıtlıyor.
Kırıkkanat, başörtüsünü çıkarmasıyla ilgili paylaşımlar yapan kadınların hareketi için "Kanımca ya Adnancı, ya 'Fettoşçu bir grubun manipülasyonu. Belki yanılıyorum, ama kuşkucu olun, derim" ifadesini kullandı.
Sibel Eraslan, paylaşım yapanları "bir proje dahilinde hareket etmek"le, sosyal medyada birçok kişi ise reklam yapmakla suçladı.
Fotoğrafını paylaşan kadınlara yorum yapanlar arasında, yine Eraslan ve Kırıkkanat gibi siyasi yelpazenin farklı uçlarında duran, ne düşündüklerini benzer açılarla paylaşan çok sayıda erkek de vardı. “Nasipsizlerin üzerinde başörtüsü durmaz” diyenler ve başörtüsünü çıkaran kadınların 'aydınlandığını' savunarak kendi durdukları yerden tebrik edenler...
"Sen aydınlık taraftan konuşuyorsun herhalde benimle?"
Büşra Cebeci, geçen yıl Bianet'te yayımlanan yazı dizisini, aradan geçen sürede neler değiştiğini ve son günlerde #10yearchallenge'la gündeme gelen 'başörtüsünü çıkaran kadınları' konuşmak için buluştuğumuz Kadıköy'de, iki zıt uçta duran bu yorumların tamamını 'iğrenç' olarak nitelendiriyor.
Özellikle aydınlandığını iddia edenlere yönelttiği çok net bir sorusu var: Sen aydınlık taraftan konuşuyorsun herhalde benimle?
"Neden reklam yapıyorsunuz diye soruyorlar, çünkü bir derdimiz var"
Cebeci, "Reklam yapıyorlar, fenomen olmaya çalışıyorlar" iddialarıyla ilgili de şunları söylüyor:
"Bir gün, Yalnız Yürümeyeceksin’in (T24'ün notu: Yalnız Yürümeyeceksin, başörtüsünü çıkaran ya da çıkarmayı düşünen kadınların hikâyelerini paylaştıkları bir platform) editörüyle yazılanları okuyorduk; kadın diyor ki, 'Bir ay akıl hastanesinde kaldım, defalarca intihara kalkıştım.' Şimdi sen kalkıp bu kadının verdiği mücadeleyi görmezden gelip fenomen olmak için yapıyor, dersen, defol derim.
Neden reklam yapıyorsunuz diye soruyorlar, çünkü bir derdimiz var. Ailesiyle bağını koparan var, karakolluk olan var, evlenmek zorunda kalan var… Kadınlar bunu anlatmayı tercih ettiler, bunu dinlemeden sen kafana göre yorum yapamazsın."
"Benim birey olduğum asla tartışılmıyor, sürekli birilerini temsil ediyorum; maskot oluyorum, köçek gibi oynatıyorlar beni"
Başörtülü ya da başörtüsüz, insanların, özellikle de sosyal medyanın kullanım alanının genişlemesiyle yaygınlaşan "yorum yapmadan, çizgiyi aşmadan" durmama haliyle ilgili olarak, içinde yer aldığı Gezi Parkı protestolarının yaşandığı dönemde başörtülü olduğunu hatırlatıp şunları anlatıyor:
"Gezi Parkı olaylarında benim 300 takipçim vardı, kendi çapımda bir şeyler yazıyorum. Çıktık evden annemle geldik, bilgisayar açıktı, bir baktım 600 etkileşim olmuş. Küfür, tehdit, 'Yanındayız', 'Bizim başörtülü bacımız.' Şoke oldum. Genç bir insansın, bu senin ilk başta hoşuna gidiyor. Sonra maskota dönüşüyorsun, hiçbir yere ait değilsin.
"Başörtülü olduğun ve Gezi Parkı olaylarını savunduğun veya iktidarı eleştirdiğin için, İslamcıların içinden çıkmış bir hainsin. Tehditler alıyorsun. Öte yandan, yine başörtülü olup iktidarı eleştirdiğin için de muhalif çevre tarafından 'Bizim başörtülü bacımız' olarak kodlanıyorsun.
Benim bireyselliğim, bir birey olduğum asla tartışılmıyor. Ben sürekli birilerini temsil ediyorum, ben sürekli birilerinin maskotu oluyorum; köçek gibi oynatıyorlar beni."
"Oturduğu yerden FETÖ’cü mü, Adnancı mı diye konuşacağına..."
Cebeci, Mine Kırıkkanat'a 'meslektaş' olmaları sebebiyle çok daha temelden bir tepki gösteriyor:
"Bak sen bir gazeteci olarak geldin burada benimle konuşuyorsun, başka kadınlarla konuşuyorsun, bir sürü hikâyeyi okudun. Kırıkkanat da oturduğu yerde FETÖ’cü mü, Adnancı mı diye konuşacağına, birkaç kadınla konuşsa kendi içi de rahat eder.
"Bu kadınların yaşadıkları şeyleri insanlar çok azımsıyorlar. Çünkü belki biz gazeteci olarak yeterince anlatamıyoruz. Düşünsene, bununla ilgili yapılmış bir araştırma bile yok. Bu kadınların şimdiye kadar yalnız kalması anlamına geliyor bu. Ondan sonra FETÖ’cü, Adnancı diye yaftala bu kadını.
"Ben yazı dizisini yaptığımda 5 aylık gazeteciydim, Google’a yazıyorum, aramalarda bir tek İran’daki başörtü eylemleri çıkıyor. Sonra da şunlar çıkıyor: Başörtümü çıkarmak istiyorum, başörtü çıkarmak günah mıdır, başörtüsünü çıkaran ünlüler…
Demek ki böyle dert var, hiç kimse de buna eğilmediği zaman bu kadınlar kendilerini şöyle görüyor: Kendimi düzeltmem lazım, bir tek bunu ben düşünüyorum, benim de bunu düşünmemem lazım..."
"Başörtülü YouTuber’lar var, bayılıyorum; ama kendi cenahlarında tepkiyle karşılaşabiliyorlar"
Cebeci'nin, Sibel Eraslan'ın söyledikleriyle ilgili yorumu ise, konuşmanın ilerleyen dakikalarında, 'erkek iktidarla işbirliği yapan' hemcinslerden bahsederken geliyor. Bazı başörtülü kadın köşe yazarlarını ve başörtülü genç kadınların 'tektipleşmeden' uzaklaşmalarına verdiği tepkileri örnek gösteriyor:
"Kadınlar sınırlandırılmış özgürlük alanından çıkmıyorlar, hatta diğer kadınları da orada tutmak için erkeklerle işbirliği yapıyorlar. İslamcı, o cenahtaki kadının ne beklediğini anlamıyorum. Okula girebiliyor şu anda başörtülü, gitsin hâlâ okul bahçesinde nöbet mi tutsun? Başörtüsü o kadar normalleşebildi ki.
"Başörtülü YouTuber’lar var; makyaj yapıyor, çok seviyorum. Başörtülü, çok şık giyinen kadınlar var; bayılıyorum onlara. Ama bu kadınlar kendi cenahlarından tepkiyle karşılaşabiliyorlar. Çünkü başörtü dediğin şey insanları tektipleştirmek için yıllarca kullanıldı. Siyasi simge dememizin de sebebi o."
YouTube'daki, Instagram'daki başörtülü hemcinslerinden bahsederken gözleri parlıyor Büşra Cebeci'nin; takip ettiklerimiz arasında favorimiz olan ortak birkaç kanal da buluyoruz (T24'ün notu: Bakınız, Rimel Aşkına).
"Başka insanlar başörtüsü takmasın diye mücadele veren birini görmedim ben"
Cebeci, başörtüsünü çıkarma sürecine dair medyada ya da akademide yapılan çalışmaların azlığına/yokluğuna vurgu yaparken, bu tartışmaların yeni olmadığına özellikle dikkat çekiyor:
"Google’a yazdığınızda hiçbir haber çıkmaz ama kızlarsoruyor’da bununla ilgili dertleri olan kadınlarla karşılaşabilirsiniz. 90’lardan beri, başını açan kadınlar hep vardı. Ama şöyle bir şey oldu, senin bu haberi yapmak istemenle, benim o yazı dizisini yapmamdaki sebep de bu…
Normalleşmesi, kadınlar arasında konuşulması… Ama bunun için bir gürültü kopması gerekiyor. Bu gürültü kopmadan bir şey normalleşmez. 28 Şubat’ta olduğu gibi.
O dönemde kadınlar nasıl ki okula girmek için bir mücadele verdilerse, şimdi de bu kadınlar istedikleri şekilde yaşamak için mücadele veriyorlar. Başka insanlar başörtüsü takmasın diye mücadele veren birini görmedim ben.
"Kadınlar, başörtülü okula girmek gibi bir talepte bulunmayabilirlerdi. Başlarını açıp girerlerdi, hiç girmeyebilirlerdi, okumazlardı… O zaman da böyle bir derdin var olduğundan kimsenin haberi olmazdı. Bir gürültü koptu, eylemler oldu, kadınlar bir direniş başlattı ve bu direniş kazanıldı.
Ve bu normalleşti, benim, senin, kimsenin kadınların başörtüyle okula girmesiyle bir dertleri yok. Biz yıllardır 28 Şubat’ı konuşuyoruz, iki gün de bu kadınlar konuşulmuş çok gelmemeli bence bize."
Gonca Tokyol'un T24'de anlattığı hikayenin tamamı için tıklayınız