Battal Gazi gerçekte kimdir? İşte Battal Gazi’nin yaşamı
Battal Gazi, Emevîler devrinde Anadolu’da Bizans’a karşı yapılan savaşlarda ün kazanmış, müslümanlar ve bilhassa Türkler arasında büyük bir gazi-velî hüviyetiyle yüceltilip destan kahramanı yapılmış müslüman emirdir. Bir dönem Cüneyt Arkın filmlerine de konu olan Battal Gazi kimdir?
BATTAL GAZİ KİMDİR?
Battal Gazi’nin gerçek hüviyetiyle efsanevî hüviyetini birbirinden ayrı olarak ele almak gerekir.
Hemen hemen bütün kaynaklar, “Battal” kelimesinin onun asıl adı değil kahramanlığını belirten lakabı olduğunu ve asıl adının Abdullah olduğunu bildirirler. Buna karşılık aynı kaynaklar künyesi için Ebû Yahyâ, Ebû Hüseyin veya Ebû Muhammed, babası için Hüseyin, Ömer yahut Amr gibi farklı isimler kaydeder.
Cüneyt Arkın'ın 1970'li yıllarda başrolünde oynadığı Battal Gazi filmleri uzun yıllar boyunca büyük ilgi gördü.
BATTAL GAZİ HANGİ DÖNEMDE YAŞADI?
Bazı rivayetlerde IX. yüzyılda, yani Abbâsî Halifesi Hârûnürreşîd zamanında (786-809) Malatya civarında yaşamış gösterilirse de bu doğru değildir. Onun bu şekilde Abbâsîler devrine yerleştirilmesi Battalnâme’deki menkıbelerin tesiriyledir.
Bundan dolayı Taberî ve zikredilen kaynakların çoğunluğunun da gösterdiği gibi Battal Gazi’yi VIII. yüzyılda Emevîler devrinde yaşamış kabul etmek gerçeğe daha yakındır.
Nitekim Battal Gazi’den bahseden Bizanslı Theophanes ve Süryânî müellif Tell Mahreli Denys gibi klasik hıristiyan yazarlarının eserleri de bunu teyit etmektedir.
BATTAL GAZİ’NİN EFSANEVİ ŞÖHRETİ
Bu durumda Battal Gazi’nin bilhassa 717-740 yılları dolaylarında, Emevîler’in Bizans’a karşı yürüttükleri mücadelelerde rol aldığını ve hem müslüman hem de hıristiyan kaynaklara yansıyan efsanevî şöhretini bu sırada kazandığını kabul etmek gerekiyor.
BATTAL GAZİ’NİN BİZANSLILARLA MÜCADELESİ
Belirtilen kaynaklar Battal Gazi’nin Bizanslılar’la Anadolu’da yaptığı mücadeleleri ayrıntılı olarak zikrederler. Târîhu’t-Taberî’nin Ebû Ali Bel‘amî tarafından yapılan Farsça tercümesine göre o ilk defa 717 yılında Mesleme b. Abdülmelik’in yönettiği İstanbul kuşatmasında kendini göstermişti.
Öteki kaynaklar da Battal Gazi’nin katıldığı yahut bizzat idare ettiği muharebeleri menkıbevî bir üslûpla ve bütün teferruatıyla anlatırlar. Bu hikâyelerde onun yanında Abdülvehhâb b. Buht adında bir başka kahraman daha dikkati çeker ki biz bu şahsiyete Abdülvehhab Gazi adıyla Türkçe Battalnâme’de de rastlıyoruz (meselâ bk. Menâkıb-ı Gazavât-ı Sultan Seyyid Battal Gazi, İstanbul 1317).
KASERİ, AFYON, ESKİŞEHİR, SURİYE…
Battal Gazi’nin muharebelerini anlatan söz konusu kaynakların zikrettikleri bölge, şehir ve kasaba isimlerine bakıldığında onun başta Kayseri, Afyon ve Eskişehir yöresi olmak üzere, el-Cezîre (Güneydoğu Anadolu dahil) ve Suriye bölgelerinde faaliyet gösterdiği görülür.
Hiç şüphesiz bu coğrafya gerçek muharebelerin vuku bulduğu coğrafyanın aynı olmalıdır.
BATTAL GAZİ NASIL ŞEHİT OLDU?
Battal Gazi’nin ölümü ile ilgili rivayetler de muhteliftir. Fakat bunların gerçeği yansıtanı Theophanes, Taberî, İbnü’l-Esîr ve İbn Kesîr tarafından kaydedilen rivayet olup buna göre Battal Gazi, bugün Eskişehir’in güneybatısında yer alan Seyitgazi kasabasının bulunduğu antik Akroinon mevkiindeki bir muharebe sırasında şehid olmuş ve oraya defnedilmiştir.
Belirtilen kaynaklar onun ölüm tarihini 113 (731), 122 (740) ve 123 (741) olarak zikrederler. Buna göre Battal Gazi’nin milâdî 730’lu veya 740’lı yıllarda Akroinon mevkiinde şehid düştüğü kabul edilebilir.
HIRİSTİYANLAR ÇOK KORKARDI
Battal Gazi’nin menkıbevî şahsiyetine gelince, Arap vekayi‘nâmelerinde anlatılanların çizdiği Battal Gazi portresinin geniş ölçüde Türk kaynaklarının tasvir ettiği portreye benzediği hemen dikkati çeker.
Arap vekayi‘nâmelerine göre o hıristiyanların çok korktuğu bir cengâverdir. Anneler yaramazlık yapan çocuklarını onunla korkuturlar, çocuklarına onun kim olduğunu öğretmek için kiliselerinde portresini bulundururlar.
Battal Gazi sık sık kilise ve manastırlara saldırır, rahiplerle temas halindedir. Ele geçirmek istediği kale ve şehirleri bazan kılıç kuvvetiyle bazan zekâsını kullanarak kendisine bağlar. Bu tablo Türkçe Battalnâme’ye de uygundur.
ANADOLU'DA EFSANESİ YAYILDI
Battal Gazi’nin menkıbevî şahsiyeti Anadolu Türkleri arasında da kendisini kuvvetle ortaya koymaktadır. Onlar bu müslüman Arap kumandanını asıl hüviyetinden çıkarıp klasik bir Türk alpı şeklinde düşünmüşler ve Battalnâme’yi muhtemelen XI. yüzyılın sonlarıyla XIII. yüzyılın başları arasındaki dönem içinde bu anlayışa göre teşekkül ettirmişlerdir.
Battal Gazi’nin Türkler arasında bu kadar çok sevilip bir gazi-velî (veya alp eren) hüviyetiyle yüceltilmesinde, şehid düştüğü yerde eski bir Bizans manastırının yanında bulunan mezarının I. Alâeddin Keykubad’ın (1220-1237) annesi tarafından bir rüya sonucu keşfedildiğini nakleden rivayetin herhalde önemli bir katkısı bulunmalıdır.
Nitekim I. Gıyâseddin Keyhusrev, hanımının arzusu ile buraya derhal bir türbe ve bir de mescid yaptırmıştır.
SEYİTGAZİ KASABASI
Böylece ileride Osmanlılar devrinde büyük bir külliye haline gelecek olan binaların (Seyyid Battal Gazi Külliyesi) ilkinin temeli atılmış oluyordu. Burası Anadolu Selçukluları devrinden itibaren kısa zamanda bir ziyaretgâh haline gelerek bir yerleşme merkezi olmuş ve bugünkü Seyitgazi kasabası kurulmuştur.
BABASI HÜSEYİN GAZİ’YDİ
Battal Gazi Anadolu insanını gerek kahramanlığı gerekse evliya hüviyetiyle o derece etkiledi ki daha XIII. yüzyılda, o zaman Anadolu’nun hemen her tarafında kalabalık kitleler halinde görülmeye başlayan Kalenderî dervişleri onu kendilerine pîr kabul etmekte tereddüt göstermediler.
XVI. yüzyılın başlarında Kalenderîliğin içinden gelişip bağımsız bir tarikat halini alan Bektaşîlik, pek çok şey gibi Battal Gazi kültünü de devraldı. Bektaşî şairleri XVI. yüzyıldan itibaren gerek Battal Gazi’yi gerekse babası Hüseyin Gazi’yi hürmetle yâdeden nefesler söylediler.
Aynı şekilde Alevî zümreler de onu büyük evliyadan saydılar. Battal Gazi Sünnî halk şairleri tarafından da XV. yüzyıldan beri hem gazilik ve kahramanlık, hem de evliyalık yönleri vurgulanarak methedilegelmiştir. Bugün de ona methiyeler yazan şairler vardır (meselâ bk. Köksal, s. 31-35).
KAYNAKLARDA GAZİLERİN ULUSU
Battal Gazi, asıl erken devirlerden itibaren Osmanlı gazileri arasında da büyük bir saygıya mazhar olmuştur. Kaynaklarımız hiç olmazsa XV. yüzyıldan beri savaşa giden gazilerin onu “gazilerin ulusu” kabul ettiklerini gösteriyor (bk. Şeyhî Muhyiddin Çelebi, vr. 26a).
Askerler yola çıkmadan evvel onun türbesini ziyaret ediyor ve ruhaniyetinden yardım diliyorlardı. Michel Baudier, XVII. yüzyılın başlarında, artık cephelerde Avrupalılar tarafından sıkıştırılan ve seri mağlûbiyetlerin acısını tadan Osmanlı askerlerinin Battal Gazi’nin türbesine sık sık uğrayıp dua ve niyazda bulunmaya özen gösterdiklerini belirtir (Histoire Générale, s. 208).
Battal Gazi’nin kahraman bir evliya olarak günümüzde hâlâ halk tarafından saygı gördüğü ve başta Seyitgazi’deki ve eski Malatya’da Aspuzu Bağları içindeki türbesi olmak üzere (bk. Evliya Çelebi, IV, 11; müellif burada kendi zamanında bir de tekke olduğunu yazıyorsa da bugün bundan bir iz yoktur), ona nisbet edilen diğer türbelerin büyük bir saygıyla ziyaret edildiği bilinmektedir. Adına hâlâ romanlar yazılmakta, sinema filmleri yapılmaktadır.