Begüm Kütük kimdir?

Hürriyet'ten Ali Koç, Kaderimin Yazıldığı Gün'de başarılı bir performans sergileyen Begüm Kütük ile buluştu, izlenimlerini yazdı... İşte o yazı..

Sahi kim bu Begüm Kütük? O meşhur iltifatın öznesi Begüm olunca “Ayol, insanın içi yüzüne bu kadar mı yansımaz” şeklinde değişmesi onun için çok sıradan.

Az sonra tanışacağınız Begüm Kütük, on üç senedir ekranda izlediğiniz, denk geldiğiniz hiçbir Begüm Kütük’e benzemiyor. Soğuk değil. Mesafe nedir bilmiyor. Nobranın sözlükteki karşılığından haberi yok. Aksine, çok komik, çok konuşkan, çok oğlan çocuğu... O meşhur tabiri tersine çevirecek olursak: Bir insanın içi yüzüne bu kadar mı yansımaz!

“Bildiğin haytalık peşinde bir gençlik” diyerek açıyor lise defterini. “nerde öyle süslenip püslenmeler... Sürekli dizimde dizlikler, altımda çamura batmış bir efoşman... Çocukluğum, gençliğim böyle geçti. Derdim voleybol oynamak, okul gazetesi çıkarmak, halk oyunlarında ekip başı olmak, tiyatro kolunda sahneye çıkmaktı.” Artık “genç bir kadın” olduğunu idrak ettiğindeyse yirmi iki yaşına gelmiştir.

SOĞUK, MESAFELİ VE 'NOBRAN' MI?



Yıllardır farklı dizilerde, başka başka karakterlerde ekranda ama yarattığı algı hep aynı: Soğuk! Mesafeli! Nobran! Son dizi, Kaderimin Yazıldığı Gün’de canlandırdığı karakter çok mutlu bir evliliği olan, kocasına aşık lakin çocuk sahibi olamayan bir kadın. Aile baskısı, kendini eksik hissetmesi derken çareyi “taşıyıcı anne” formülünde buluyor. Dizi bu ya, kocasıyla taşıyıcı anne arasında aşk başlayacak, reytingler artacak da artacak. Ve ekranların “kötü kalpli” “soğuk suratlı” Begüm Kütük’ü nihayet aklanacak, sokakta teyzeler “vah yavrum” diye bağrına basacak. Değil mi? “Yok, yine olmadı abi...” diyor Begüm. “Dördüncü bölüm mü, neydi. Karakterim, kocasıyla taşıyıcı anne arasındaki ilişkiyi bozmaya çalıştı diye yine kötü olan biz olduk!”

SENİN KESİNLİKLE KOMEDİ YAPMAN LAZIM!

Ve Begüm’le her tanışanın yedinci dakikada dayanamayıp söylediği o cümle: “Senin kesinlikle komedi yapman lazım!” Genelde eş dost ortamında söylenen “Ne komik kızmışsın ya”nın daha kibar, daha kokteyl versiyonu bu. Hangi tonda, nasıl bir kalıpta söylenirse söylensin Begüm’ün tepkisi hep aynı: “Ah.. Keşke... Keeeşkeee...” Belli ki boyuna bosuna, kaşına gözüne, eski dizilerinde “dram dram” bakışlarına aldanan yapımcıların aklına Begüm’ün mizahi yanı olma ihtimali pek gelmiyor. Oysa sakarlığını kahkahasıyla örten, gülünç duruma düşecek bir şey yaptığında en çok gülen yine o oluyor.

ERDİL'LE NASIL TANIŞTI

Eşi Erdil Yaşaroğlu ile tanışma hikayesinin süresi ve detayları, çiftin hangi tarafından dinlediğinize göre değişiklik gösterebilir. Erdil’den dinlerseniz “Bir arkadaşımızın evinde denk geldik. Ortak bir tanıdığımız sayesinde tanıştık” tadında ve sadece otuz yedi saniye! Şayet Begüm, “Hayır öyle değil” diyerek araya girip sazı eline alırsa “Bir gece biz üç kız (Alara, Hande ve ben) dışarı çıkmışız” ile başlıyor ve Erdil’in tahminine göre yaklaşık bir buçuk saat sürüyor. Ve bıraksanız her seferinde, o geceyi, milim kısaltmadan, en ince ayrıntısına kadar anlatabilir:


“Bir arkadaşımız geldi yanımıza. “Erdil de burda. Tanıştırmamı ister misiniz” diyor. Bizim Hande (en yakın arkadaşı, Kazanova) heyecanlandı hemen: Ben bayılırım, çok beğenirim, tanışalım tabii... Neyse, geldi Erdil. Tanışma sorusuna bakar mısın? “Sen ne okudun?”, “Sen okuyor musun?” Ben de “CV’mi yollayayım size en iyisi. Bi çıktısını alın, inceleyin. Uygun görürseniz arkadaş oluruz” dedim, ne diyeyim!
Sonra dayanamadım sordum:

“Burcun ne?”
“Havuç”
“Yükselenin?”
“Tavşan”

Neyse ki gecenin devamında muhabbet esnasında keşfedilen bir yığın ortak arkadaş, “O gece sen de mi oradaydın? Hadi canım” tesadüfleri ve “Yıllardır aynı mahallede, iki apartman mesafede yaşıyoruz. Ve birbirimizden haberimiz yok, öyle mi” gerçeği, ikiliyi yakınlaştırıyor. Ve mutlu son!