Berat Albayrak olayı: Kabile devletinde sıradan bir gün

Türkiye Gündemi yazarı Enis Ersoy yazdı: Berat Albayrak'ın istifa sürecinde yaşananlar bir devlet krizidir. Ama demokratik bir devlete değil, Erdoğan'ın "değiliz" dediği kabile devletlerine has bir krizdir. Gayrı Berat Albayrak gitmiş, kalmış, ne fark eder?

İşte Enis Ersoy'un o yazısı:

Serez çarşısı dilsiz,

Serez çarşısı kör.

Havada konuşmamanın, görmemenin kahrolası hüznü

Ve Serez çarşısı kapatmış elleriyle yüzünü.

Nazım Hikmet'in, Anadolu topraklarındaki ilk komünist ruhlu ayaklanmayı anlattığı Şeyh Bedrettin Destanı bu dizelerle son bulur.

Ülkenin hazinesini, maliyesini elinde tutan bakanın istifasının ardından yaşananlar da bu dizeleri hatırlattı. Tek adam konuşmadı, "o yoksa biz hiçiz" diyenler görmedi, halkın payına da elleriyle yüzünü kapatmak düştü.

İki bin yıllık devlet geleneğimizde haklı olarak övünürüz. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın forsunda geçmişte kurduğumuz 16 devleti simgeleyen yıldızlar bulunur. İşte o devlet geleneğinin bu gün geldiği nokta maalesef bu.

Cumhurbaşkanının damadı, aynı zamanda Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, istifasını duyurmak için instagram hesabını tercih etti. Ne güzel söyledi Cüneyt Özdemir; Şeyma Subaşı mısın sen?

Bu nasıl bir ciddiyetsizliktir, düşük cümleler, tuhaf göndermelerle dolu bir mesaj. Açıkça istifa ettim bile diyememiş.

Gerçi, Euro 10 lira, dolar 8 buçuk lira olmuşken, "ben kurlara bakmıyorum, istesem zaten düşürürüm" diyen bir Hazine bakanından ciddiyet mi beklenir..

Dakikalar, saatler geçti, gece gündüze döndü, piyasalar açıldı. Devlet yönetimi sus pus!

Gökdelene sığmayan İletişim Başkanlığı, kapsama alanı dışında kaldı. Hükümet sözcüsü, AKP sözcüsü mü, ara ki bulasın.

Kolay mı, "gitti" derler de gitmez, damadın gazabına uğrarlar. "Gitmedi" derler de Erdoğan istifayı kabul eder, bu kez Reis dönüp "sen benden habersiz benim adıma mı konuşuyorsun" der.

Gece boyunca sadece Albayrak'ın tercihiyle o koltuğa oturduğu anlaşılan bir kaç isimden cılız mesajlar geldi. Onlar da Reis'e seslendi, "yapmayın, kıymayın" diye.

Bakanına destek mesajı atanlardan biri RTÜK başkanıydı. Hani o tarafsız ve bağımsız kurum olan RTÜK'ün başkanı. "O giderse, sabahına beni de gönderirler" diye mi düşündü acaba?

Akşam 7'de gelen istifanın kabul edilip edilmediği ertesi gün öğlen olduğunda hala bilinmiyordu. Böyle bir ayıp, hangi demokraside olabilir?

Devlet bu halde, medya ise daha da kötü durumda. Haber kanalları, "ne oluyor acaba?" diyemedi, anlı şanlı köşe yazarları kulaklarının üzerine yattı, uykuya çekildi. Değil köşelerine yazmak, bir tweet bile atamadılar.

Sosyal medya olmasaydı, ülkenin Hazine ve Maliye bakanının istifa ettiğinden ülkenin vatandaşlarının haberi olmayacaktı.

Yazının tamamını okumak için tıklayın