Bülent Ersoy kuliste ayaklarını hangi parfümle yıkadı?
MEDYAFARESİ ÖZEL- İzzet Çapa Medyafaresi için yazdı! Cahide'de muhteşem bir gece yaşatan Bülent Ersoy'un kulisinden çok özel detaylar...
İZZET ÇAPA YAZDI
"Ünlü kişi hayatı boyunca herkesçe tanınmak için uğraşan , sonra da kimse tarafından tanınmamak için siyah gözlükler takan insandır" demiş aforizma ustalarından biri... Bazıları için bu lafın doğruluğuna inanırım ama Bülent Ersoy için asla... Çünkü o kara gözlüklerle dolaşmak yerine hayatının her anında acının da, sevginin de, şöhretin de tadını çıkarıyor ve kimseye aldırmadan doyasıya yaşıyor... O gece ben buna bir kez daha bizzat tanık oldum...
Bülent hanımın bir anı bir anını tutmuyor ama genel olarak bir hayat stand-up'çısı o... Önceki gece sahneye çıkmadan önce kulisine uğrayıp bir 'merhaba' sarkıtayım dedim, laf lafı açtı, durum tatlı bir muhabete dönüştü.
Odasına girdiğim zaman ayaklarını Elie Saab'ın yeni parfümü ile 'yıkıyordu'. Yanlış okumadınız, 'parfüm sürmek ya da sıkmak' tabiri burada biraz masum kalır. Beni görünce "Yanlış anlaşılmasın Elie Saab çok sevdiğim bir modacıdır ama ayaklarım da çok kıymetlidir" dedi ve bir kahkaha patlattı. Eh biz de eski kulağı kesiklerden sayılırız. Bülent hanım tabii ki bu pahalı parfümü seyirciye saygısından böyle bol kullanıyor. Bu bir assolist taktiği aslında. Sahne yüksek olduğu için izleyiciye en yakın bölge olan ayaklarla bol bol sıkılır parfüm.
Kuliste "kırışık" krizi
Tatlı tatlı konuşurken birden sahne kostümüne gözü takılınca bir parladı ki durdurana aşk olsun... Meğer elbiseyi ütülemeden getirmişler. "Ben seyirciye böyle saygısızlık yapamam" diye bağırıp ortalığı birbirine katıyor. Neyse Allahtan yardımcıları yetişti, mekanın terzihanesindeki buharlı ütü sayesinde bu sorun da çözüldü.
Baktım biraz yatıştı, eski neşeli havasına kavuştu, hemen aklıma takılan konuyu yumuşak bir sesle soruverdim "Bülent hanım" dedim "Berk bey ile biraz aranız limoni imiş bugünlerde... Kuşlardan duydum... Doğru mu"
Önce hafifçe bir tebessüm etti ,sonra "Ölümü gör, kimler çıkarıyor bunları İzzet'ciğim" dedi "Ayrıca kavga da edilir, aşk da yaşanır, nokta nokta da yapılır" dedi ve bir kahkaha daha attı.
101 Gül
Şansa bakın ki o anda telefon çaldı... Bülent hanım alçak sesle fısır fısır konuşmaya başladı. Hem de ne konuşma, ben diyeyim yarım saat, siz deyin 45 dakika... Telefonu kapattıktan sonra "Sorunuzun cevabını aldınız mı" dedi mütebessim bir ifade ile... Ve kapı çalındı, Berk bey'den gelen 101 adet kırmızı gül bir garsonun kucağında içeri girdi... Bana da bu konuda söyleyecek bir laf kalmadı tabii..
Ağzının keyfini de unutmuyor haa... İki ara bir derede, evindeki yardımcısını aradı. Canı mantı çekmiş. Sahneden indiği zaman kuliste bir tencere mantının hazır olduğunu söylemeye gerek yok tabii...
Hava Durumu gibi kadın
Dedim ya tam bir stund up-çı Bülent Ersoy... Sahnede olduğu gibi kuliste de kırıp geçiriyor ortalığı. Bir ara bana takıldı... "Meteoroloji gibi adamsın İzzet beyciğim... Günün gününe uymuyor " diye... Ama bana kalırsa aynadaki yansımasını görüyordu. Her an mevsimler gibi değişen kendisiydi. Ütüsüz elbiseyi görünce fırtınalar koparmış bir karakış, çiçekleri görünce ılık bir bahar, sevgilisi Berk bey ile konuşurken pırıl pırıl güneşli bir yaz günü gibiydi...
Bülent Ersoy programını bitirdikten sonra Asmalımescit'e eğlenmeye gitti. Mekandan sabaha karşı 04:00'te çıkan Diva, üzerindeki kırmızı kürk için "Hayvanseverler kızmasın" diyen gazetecilere "Valla ben bilmem,beni ilgilendirmiyor onların ne düşündüğü.Ama bu gerçek bir kürk" diye cevap verdi