Çağdaş Gazeteciler Derneği: Gerçeklerle yalanların keskinleştiği bir döneme giriyoruz
Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) - 2019 Ekim-Kasım-Aralık Medya Raporunu açıkladı.
“Devlet kurumlarını gazeteciliğe yönelik başlattığı sistemli yok etme politikası devam etti ve Basın İlan Kurumu, BirGün, Evrensel ve Cumhuriyet gazetelerine keyfi olarak resmi ilan yasakları koydu. Ayrıca 25 yıllık Bursa Olay Tv ve Radyo’nun kepenk kapatması, Star ve Güneş gazetelerinin kapanması bu dönemin öne çıkan konuları arasında yer aldı”.
Medyafaresi.com (Ankara)
Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) - 2019 Ekim-Kasım-Aralık Medya Raporunu açıkladı.
Medya açısından 2020 yılı için de tablonun iyimser olmadığı tespitine yer veren ÇGD, “Şimdiden savaşın, barbarlığın ve hak ihlallerinin yükseleceği günlere girdiğimizi öngörmek mümkün. Ortadoğu’da emperyalist çıkarların yükselttiği gerginlik, yoksulluk ve adalet arayışındaki halkları her an patlamaya hazır bir bomba üzerinde tutmayı sürdürüyor.
Gerçeklerle yalanların çok daha yoğun karşı karşıya geleceği bir döneme girdiğimiz ortada” ifadesini kullandı. Bu dönemde medyanın hiçbir provokasyona alet olmayıp, çıkar çevreleri ve büyük güç odaklarının çatışmaları arasında kamunun yararı için gazetecilik yapılmasının her zamankinden daha da fazla önem taşıdığına dikkat çeken ÇGD, mesleğin özüne tutkuyla bağlı bir gazetecilik için, demokratik bir basın ortamı ve ülke için meslektaşları örgütlü mücadeleye davet etti.
Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Yönetim Kurulu’nun açıklaması şöyle:
MEDYA HİÇBİR PROVOKASYONA ALET OLMAMALI!
Çağdaş Gazeteciler Derneği olarak beş yıldır üçer aylık duyurduğumuz; 2019 yılının dördüncüsü, raporlar serimizin ise yirmincisiyle 2020 yılına giriyoruz. Basındaki hak ihlallerini, gazeteciliğin üzerine çöreklenen suçları, mesleğe ihanet boyutundaki manipülasyonları, meslektaşlarımıza yönelik sindirme politikalarını ve şiddeti artık Ankara şubemizin yanı sıra Bursa ve Antalya şubelerimizin katkılarıyla 2020 yılından itibaren aylık periyodlarla dikkatinize sunacağız.
2019 yılının bu son raporunda da ne yazık ki demokrasi için umut vadeden gelişmeleri not edemedik. Basın ve ifade özgürlüğü açısından önceki yılları aratan, daha karanlık, çok daha zorlu bir yıl geçirdik. İktidardan kaynaklı baskılar bu durumun birinci nedeniyken bir o kadar etkili ikinci neden de, geçmişte defalarca şahit olduğumuz üzere Türkiye’de medyanın olağanüstü dönemlerde meslek ilkelerini çiğnemekte bir dakika tereddüt etmemesi, hatta yok saymasıydı. Barış Pınarı Harekâtı döneminde işlenen gazetecilik suçları, hak ihlalleri ve manipülasyonlar, bu konuda adeta ders niteliğindeydi. Raporumuzun “İlke İhlalleri-Manipülasyonlar” başlıklı bölümünün içinde ayrıca işleme gereği duyduğumuz bu yayınlar, Türkiye’de medyanın büyük kısmının, talimatlarla yönetildiğini, ‘halktan gerçekleri gizleme görevi’ üstlendiğini göstermiştir.
Geride bıraktığımız üç aylık dönemde basına yönelik baskılardaki tek değişiklik, baskıların niceliksel olarak sayısının artmasıdır. Daha fazla işsiz kaldık, özlük haklarımız daha fazla tırpanlandı ve daha fazla fiziki şiddete uğradık, suçlandık, hapis cezaları kesildi. Bu bağlamda; Hürriyet gazetesinde basın tarihine kara bir leke olarak geçecek biçimde bir günde 46 meslektaşımız işten çıkarıldı. Gazetenin belkemiği niteliğinde ve uzun yılların deneyimine sahip bu kadro, sendikalaştıkları için hedef alındı. Devlet kurumları ve Hürriyet’in yeni işvereninin işbirliğiyle yapılan bu kıyım operasyonu sonrasında meslektaşlarımızın hakları da verilmiş değil. Bu gelişme çok daha ağır saldırıların da habercisidir.
Meslek etiği denince akla gelen önemli isimlerden biri olan gazeteci Faruk Bildirici’nin RTÜK üyeliğinin düşürülmesi, Anayasa Mahkemesi’nin “…fazla çalışma ücretinin, gecikmesi halinde yüzde 5 fazlasıyla ödenmesi”ne ilişkin yasal hakkımızı elimizden alması, Sözcü gazetesi yazar ve çalışanlarına yönelik akıl almaz FETÖ suçlamasına dayalı hapis cezaları, tutuklanan meslektaşlarımız ve arkası kesilmeyen gözaltılara dolu günler geçirildi.
Diğer yandan, devlet kurumlarını gazeteciliğe yönelik başlattığı sistemli yok etme politikası devam etti ve Basın İlan Kurumu, BirGün, Evrensel ve Cumhuriyet gazetelerine keyfi olarak resmi ilan yasakları koydu. Ayrıca 25 yıllık Bursa Olay Tv ve Radyo’nun kepenk kapatması, Star ve Güneş gazetelerinin kapanması bu dönemin öne çıkan konuları arasında yer aldı.
Maalesef bu dönemde de gazetecilere yönelik fiziksel saldırılar artarak devam etti ve hiçbir önlem alınmadığı gibi saldırganların yaptıkları yine yanlarına kar kaldı. Odatv yazarı Sabahattin Önkibar, Yeniçağ gazetesi yazarı Yavuz Selim Demirağ’ın ardından Yeniçağ eski Ankara Temsilcisi Ahmet Takan, KRT programcısı Murat İde, Iğdır’da Metin Işık, Eskişehir’de Hakkı Sağlam, Konya’da Hasan Dönmez sokak ortasında saldırıya uğrayıp darp edilen gazeteciler oldu. Çoğu MHP’nin siyasi düşüncesine mensup kişiler tarafından işlenen bu suçlar yetkili makamlarca görmezden gelindi.
2020 için de tablo iyimser değil. Şimdiden savaşın, barbarlığın ve hak ihlallerinin yükseleceği günlere girdiğimizi öngörmek mümkün. Ortadoğu’da emperyalist çıkarların yükselttiği gerginlik, yoksulluk ve adalet arayışındaki halkları her an patlamaya hazır bir bomba üzerinde tutmayı sürdürüyor. Gerçeklerle yalanların çok daha yoğun karşı karşıya geleceği bir döneme girdiğimiz ortada. Bu dönemde medyanın hiçbir provokasyona alet olmayıp, çıkar çevreleri ve büyük güç odaklarının çatışmaları arasında kamunun yararı için gazetecilik yapılması, her zamankinden daha da fazla önem taşımakta. Bugün ölüme karşı yaşamın, çevre talanına karşı doğanın, iklim krizine karşı geleceğin, çıkar çevrelerine karşı halkın çıkarlarının savunulması, ilkeli gazeteciliğin gereğidir. Bu yolda mesleğin özüne tutkuyla bağlı bir gazetecilik için, demokratik bir basın ortamı ve ülke için 2020 yılında da meslektaşlarımızı örgütlü mücadeleye çağırıyoruz.
Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Yönetim Kurulu