Can Ataklı: Sanki çevresi Erdoğan'ı yok etmek için çalışıyor
Korkusuz yazarı Can Ataklı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın BM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmanın içeriğini facia olarak nitelendirdi. Ataklı, "Sanki çevresi Erdoğan'ı yok etmek için çalışıyor" iddiasını yazdı.
Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na seslenmiş, konuşmasında Suriye ve İsrail'e geniş yer vermişti. Suriye konusunda ABD ve Rusya başta olmak üzere küresel kamuoyunun desteğini isteyen Erdoğan, ABD ile anlaşmaya varılan güvenli bölgenin sınırının Deyr-i Zor, Rakka hattına çekilmesi halinde oluşturulacak bölgeye 3 milyon mültecinin yerleştirilebileceğini ifade etmişti.
Erdoğan söz konusu güvenli bölge için geçen hafta ABD'ye iki hafta süre vermişti.
Ataklı Erdoğan'ın konuşmasını bugünkü köşe yazısında değerlendirdi. Ataklı şunları kaydetti:
Erdoğan'ın, Birlemiş Milletler'de yaptığı konuşma bütün yandaş gazetelerin manşetini süslüyordu.
Elbette Türkiye Cumhurbaşkanı'nın Birleşmiş Milletler kürsüsünden yapacağı bir konuşma en önemli haber olacaktır, bunda bir sorun yok.
Dikkatimi çeken, neredeyse bütün gazetelerin konuşmaya “tarihi” sıfatını eklemeleri, Erdoğan'ın büyük alkış aldığını söylemeleri oldu.
Şurası bir gerçek ki, bu konuşma bundan önceki konuşmalardan daha fazla izlendi.
Bana göre bunun nedenlerinden biri son günlerde Türkiye'nin konumu gereği çok konuşuluyor olmasıydı.
Ancak asıl neden Erdoğan'dan bir önce konuşan kişinin Amerika Başkanı Trump olması bana göre.
Erdoğan, Trump konuşmaya başlarken içeri girdi ve gerçekten kendi yerine geçmek için bile kalabalığı yarmak zorunda kaldı.
Çünkü herkes merakla Trump'ı dinlemek için doluşmuştu salona.
Bunların hepsi magazin konular, kendi görüşünüze göre istediğiniz gibi yorumlarsınız.
Erdoğan'ın konuşmasının içeriğini dikkatle dinledim.
Facia burada işte.
Çünkü danışmanları, Erdoğan'a bana göre çok yanlış bir konuşma hazırlamışlar.
Yıllardır uygulanan bir taktik yine kullanılmış.
Erdoğan'ın konuşması, dünya ülkelerine değil, iç politikaya yönelik bir konuşmaydı.
Keşmir'den Myanmar'a, Kaşıkçı'dan Mursi'ye, İsrail yayılmacılığından Filistin'deki zulme, Avrupa Birliği'nin ikiyüzlülüğünden Fırat'ın doğusuna kadar pek çok konuda konuştu Erdoğan.
Peki kimde ne etki yarattı bunca konunun bir anda ve üstelik de bağıra çağıra gündeme getirilmesi?
Kimsede bir etkisi olmadı, zaten olamazdı da.
Danışmanları ya da akıldaneleri Erdoğan'a, “bir dünya lideri işlevi” yüklemeye kalkmışlar ama bunun yarardan çok zararı olacağı açık.
Erdoğan konuşmasıyla nenedeyse herkesi hedef aldı, ortada bir ülke bile bırakmadı.
Bunun yaratacağı tepki Türkiye'yi açmaza sokacaktır yakın bir gelecekte.
Söyleyenin Erdoğan olmasının çok da önemi yok, sonuçta Türkiye zor duruma girecektir.
Ancak konuya iç politika açısından bakılırsa, Erdoğan'ın konuşması, kürsüdeki hal ve tavırları, dünyanın gözüne sokarcasına gösterdiği tablolar, yüksek sesle verdiği ayarlar pek çok kişinin hoşuna da gitmiştir.
Zaten yandaş medya, “tarihi” derken bunun dünya çapında bir önemi olmadığının farkında elbette ama maksat her zamanki gibi Türk halkını kandırmak.
Ancak bu seferki konu çeşitliliği ve Erdoğan'ın başta Amerika olmak üzere “müttefikimiz olarak kabul edilen ülkelere yönelik sözleri” mutlaka tepki çekecektir.
Daha önceki toplantılarda benzer biçimdeki bazı sözlere hiç aldırmayan, aslında şimdi de pek aldırmış gözükmeyen bazı ülkeler, başka uluslararası etkinliklerde bunun acısını çıkarmaya çalışabilirler.
Açıkçası Erdoğan'ı şaşırarak dinlerken, “Sanki birileri düğmeye basmış, Erdoğan'ı zora sokmak hatta onu yok etmek için operasyona başlamış” demekten kendimi alamadım.
Tarihte liderlerin içerde, en yakınından açılan ateşle yok edildiğine çok tanık olmadık mı?
Bende şimdi bu oyunun Türkiye'de oynandığı hissi ağır basmaya başladı.
Erdoğan “olmadık” biçimde konuşturulur, gelen tepkiler iktidarı geçekten çok sıkıntıya sokar, ancak bu durum “görüyorsunuz dış güçler nasıl da saldırıyor” propagandasına malzeme yapılır ama bunların hiçbiri kaçınılmaz sonu engelleyemez.
Erdoğan da “Ben ne yaptım, ne oluyor böyle, bana kim kazık atıyor?” diye bile düşünecek fırsata kavuşamadan kendini müthiş bir girdabın içinde buluverir.
Yazının devamı için tıklayın