Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz: Türkiye'nin önceliği İdlib değil, Doğu Akdeniz
İdlib’in Türkiye gemisinin kara deliği olarak büyük enerji kaybına neden olabileceği uyarısında bulunan emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, “Suriye rejimine karşı askeri sahada zafer elde etmek Türkiye için hedef olamaz” dedi
Moskova zirvesi öncesi Aydınlık’a konuşan uzmanlar, Türkiye’nin önündeki en önemli sorunun Doğu Akdeniz olduğunu belirterek burada Rusya ile işbirliğinin hayati önemde olduğuna dikkat çekiyor.
"AĞIRLIK MERKEZİ DOĞU AKDENİZ OLMALIDIR"
İdlib’in Türkiye gemisinin kara deliği olarak büyük enerji kaybına neden olabileceği uyarısında bulunan emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, “Suriye rejimine karşı askeri sahada zafer elde etmek Türkiye için hedef olamaz” dedi ve şöyle sürdürdü:
“Bu ancak Pirus Zaferi olur. Karşılığında kaybedeceklerimiz çoktur. Yaşanacak bir yıpranmanın sonunda son aylarda sinsice sessizliğe bürünen ve enerji toplayan ABD güdümlü PYD, harekete geçerek Suriye üzerinden güvenliğimize kast edebilir. Silahlı çatışma ancak yaşamsal olduğunda, jeopolitik kazanç elde etmek için, reel politik hedeflere yönelik icra edilir. Enerji, bize Fırat’ın doğusunda, Doğu Akdeniz’de ve Ege’de lazımdır.”
“Türkiye’nin ağırlık merkezi Doğu Akdeniz olmalıdır” vurgusunda bulunan Gürdeniz, şöyle konuştu: “Türkiye burada tek başına yapamaz çünkü karşısında Avrupa Birliği ve ABD var. O nedenle Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de Rusya’yı yanına alması şart. Yoksa çıkarlarından vazgeçmek zorunda kalacak. Çünkü karşısında büyük bir deniz gücü var. İş o aşamaya gelirse, Türkiye yalnız kalır. Bu bakımdan Doğu Akdeniz cephesinde Rusya, arkamızda çok iyi bir güvenceydi. Şimdi o güvence kalktı. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de Rusya’ya muhtaç olacağını görüyorlar. İdlib Türkiye için ikincil bir öncelik alanı olmalıdır, bir numara Doğu Akdeniz!”
"İDLİB’E SAPLANMAYALIM"
Maltepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Ünal da, “Biz İdlib ve Suriye’de Türkiye çıkarlarına hizmet etmeyen politikalara saplanıp kalırsak, bunun olumsuz sonuçları sadece Suriye’de karşımıza çıkmaz” dedi ve şöyle devam etti: “Libya’dan Doğu Akdeniz’e kadar bir alanda bize darbe vurur. Oysa bütün bu bölgelerde Türkiye ile Rusya’nın çıkarları ya ortaktır, ya paraleldir ya da birbirini tamamlayıcı niteliktedir. Hatta bazen birebir örtüşmektedir. Örneğin Rusya ile Kırım ve KKTC konusunu birlikte ele alabiliriz. Libya’da da geniş çaplı bir Ulusal Mutabakat Hükümeti kurulmasını sağlayabiliriz. Özellikle Mısır’la Türkiye’nin uzlaşması konusunda Moskova’nın Türkiye’ye çok yardımları olabilir. İdlib ve bütün Suriye politikalarımız gözden geçirilmeli. Türkiye’nin tüm bölgesel politikasının yeniden ele alınmasına ihtiyaç var. Ülkenin milli çıkarları bunu gerektiriyor.”
"BÜTÜNCÜL BAKIŞ ŞART"
Türkiye Parlamenterler Birliği Onursal Başkanı ve Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hasan Korkmazcan, 5 Mart’tan önce tarafların pozisyonlarını açıktan değiştirmelerinin mümkün olmadığını belirtti.
Korkmazcan, Rusya’nın dış politikasına yön veren isimlerden siyaset bilimci Prof. Dr. Aleksandr Dugin’in şu sözlerini anımsattı: “Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki meşru ve milli çıkarlarını, PKK gibi terör örgütlerine karşı mücadelesini anlıyoruz ve kabul ediyoruz. Fakat İdlib konusu böyle değil. Rusya, Türkiye’nin Fırat’ın doğusunu kontrol etmesini kabul eder, Libya’daki şartlarını kabul eder fakat İdlib’de radikal terör örgütleri aracılığıyla oranının kontrol altında tutulmasına asla izin vermez.”
Korkmazcan, “Aleksandr Dugin’in bu değerlendirmesi, bu konunun sadece İdlib’le sınırlı tutulmayacağı konusunda Rus tarafının bakış açısını ortaya koyuyor” dedi. Korkmazcan şunları kaydetti:
“Vatan Partisi olarak biz, Türkiye’yle Rusya Federasyonu arasındaki, Türkiye’yle İran arasındaki, Suriye arasındaki sorunların bütüncül bir bakış açısıyla çözümlenmesinden yanayız. Bunu Vatan Partisi Merkez Karar Kurulu bildirisinde açıkladık. Dugin’in açıklamaları Vatan Partisi’nin bakış açısına yaklaşım gösterdiğini ifade etmektedir.
Vatan Partisi Merkez Karar Kurulu ayrıca Astana ve Soçi süreçlerinin batı emperyalizmiyle, Avrasya güçleri arasındaki en önemli kazanım olduğunu, bundan sonraki siyasi çalışmaların bu zeminden güç alarak yürütülmesi gerektiğini de ifade etti. Bugün de aynı görüşteyiz. Değişen bir şey yok şu aşamada.”