Cem Küçük'ten ana akım medya'ya tepki: Hep anti- Erdoğanist isimleri ekrana çıkarıyorlar!

Türkiye yazarı Cem Küçük, ana akım medyaya tepki gösterdi.

Türkiye yazarı Cem Küçük, ana akım medyaya tepki gösterdi. Ana akım medyanın hep Cıumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan karşıtı kişileri ekrana çıkarttığını söyleyen Küçük, "Anti-Erdoğanist çizgiden Fehmi Koru, Mehmet Ocaktan, Ahmet Taşgetiren gibiler Erdoğan'ı ve AK Parti'yi savunmak üzere ekranlara çağrılabilir mi?" diye sordu.

Küçük'ün "Anaakım medya olgusunu anlamak" başlığıyla yayımlanan (15 Ekim 2017) yazısı şöyle:

Türkiye'de belli kavramların yerli yerine oturması zaman alıyor. Medya alanında da böyle. Fakat en nihayet bu kavramlar tam olarak oturacak. Bunun en önemli örneği anaakım (mainstream) medya kavramının tam olarak oturmamasıdır. Anaakım demek bir toplumdaki en popüler, en itibar edilen eğilimlerin yansıması demektir. Marjinal medyada ise o toplumda çok az itibar edilen görüşler de dillendirilir.


İfade özgürlüğü kapsamında demokratik bir toplumda bu marjinal fikirlerin ifadesi de meşrudur ama anaakım mecralarda değil kendi marjinal mecralarında. O marjinal olan tipler ve fikirler zamanla popüler hâle gelirse onlar da anaakım medyada doğal olarak yer bulurlar. Ama toplumun binde birine bile hitap etmeyen tipler anaakım kanallarda ve gazetelerde sık boy gösterirse bu durum bilakis demokrasiye aykırıdır.


Çok yakın zamana kadar Türkiye'de anaakım medya toplumda binde bir bile olmayan marjinal Marksistlerin elindeydi. Tüm anaakım medya bu komünist azgın azınlık tarafından ele geçirilmişti. Milletimiz komünizmden ve komünistlerden nefret ediyordu ama medyada bu tipler su başlarını tutmuştu. Şükür ki benim gibi milliyetçi-muhafazakâr insanların gayretiyle bu dönem kapandı ama hâlâ Marksist kalıntılar var ve bunların da anaakım medyadan temizlenmesi demokrasinin gereğidir.


Muhafazakâr-milliyetçi anaakım ve CHP anaakımında medya kurumları yayın hayatında var ve her zaman olacak. İki siyasi tarafa da eşit mesafedeyiz diyen kanallar da elbette olmalıdır, fakat hâlâ bu cephede bazı ilkeler tam yerine oturmuş değil. Mesela geçen perşembe CNN Türk'te “Devletin gizli belgelerini casusluk maksadıyla ifşa etmek"ten 5 yıl 6 ay hapis cezası almış bir marjinal isim Hande Fırat'ın konuğuydu. Bu bir anaakım medyada olacak iş değildir. Oldu olacak Doğan Medya vatan haini Can Dündar'ı da Berlin'den canlı yayına bağlasın! Ya da ondan bir gün önce Ahu Özyurt'un programında 6 konuk var ve Erdoğan'ın icraatları tartışılıyor. 6'dan 1 tanesi, evet 1 tane konuk bile Erdoğancı isim değil. Öyle olunca Erdoğan'a haksız saldırıların hepsi havada kalıyor. Böyle anaakım medya mı olur?


Son dönemde bu konuda TV kanallarında yeni bir trend var. Siyasi tartışmalarda Erdoğan'ı savunsun diye "Erdoğansız AK Parti" ekolünden isimler çağrılıyor ve bu isimler sinsi sinsi Erdoğan'ın altını oyuyor. Bu durum asla medya ahlakına uygun değil ve kabul edilemez. Marjinal bir yorumcu “15 Temmuz'u Erdoğan yaptırdı" gibi manyakça iftiralar atıyor ve sözde "AK Partili" yorumcular yeterli tepkiyi vermiyor. AK Parti çevresinde Karar gazetesi gibi Anti-Erdoğanist bir marjinal ekol var. Bunlar 16 Nisan'da Hayır verdiler. Başka gazetelerden de bu kısıtlı azınlık ekole mensup marjinal isimler var. Herkesin fikrine saygı duyarım ama dürüst olmak, sinsi oyunlara girmemek şartıyla.

Mesela Anti-Erdoğanist çizgiden Fehmi Koru, Mehmet Ocaktan, Ahmet Taşgetiren gibiler Erdoğan'ı ve AK Parti'yi savunmak üzere ekranlara çağrılabilir mi? Dediğim gibi AK Parti içi marjinal tartışmalar ekrana yansıtılacaksa bu isimler çağrılabilir ama şu an Anti-Erdoğanist bir isim Erdoğan'ı savunmak için nasıl ekranda olur? Bu durum anaakım medya mantığına terstir. O zaman hükûmet sözcüsü olarak da Ahmet Davutoğlu'nu, CHP sözcüsü olarak Emine Ülker'i, MHP sözcüsü olarak Ümit Özdağ'ı canlı yayına alın. Böyle komedi olabilir mi?


Siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Marjinaller anaakım ekranlarda olamaz ama kendi marjinal medyalarında da sonuna kadar özgür olurlar. O marjinal isimlerin de ifade özgürlüğünü sonuna kadar savunurum. Türkiye anaakım demokratik temsil güçlerine göre siyasi aktörlere yer veren ve hiçbir sinsi operasyonun yapılmadığı bir anaakım medyaya kavuşmak zorundadır. Zaten aksinin mümkün olmayacağı da bilinmelidir.