Cemil İpekçi: Ülkem beni de yordu
Cemil İpekçi, “Hayatta tek bir pişmanlığım var; keşke bu toprakları bu kadar çok sevmeseydim, keşke bu kadar buralı olmasaydım” dedi.
- Tasarımcıyla modacı arasındaki ilişki nedir size göre?
Moda son derece faşist bir eylemdir, tasarım ise sanat. Ben modacılığı 71- 75 arası 4 sene yaptım ama tasarımcılıkla, yani dikişle 4 yaşında tanıştım.
- Her tasarımcı şöhret kazanamıyor yalnız, siz nasıl başardınız?
45 yıldır profesyonel olarak tasarım yapıyorum, 278 tane de ödül almışım. Bir ressam resim yapıyorsa, bir şair şiir yazıyorsa, bir şarkıcı şarkı söylüyorsa şöhretli olmak değildir amacı. Ben buna sanatçının tükürük bezleri diyorum, kendiliğinden çıkar ve yaşam biçimi olur, gerisi de kendiliğinden gelir.
- Bugün ülkemizde özgün tasarım yapmaya çalışan gençlerin işi zor mu?
Bizim ülkemizde her sanatçının işi çok zor. Hakiki bir sanatçıysanız ve taviz vermiyorsanız, benim gibi şöhretiniz çok büyük olabilir ama şöhretinizle kazancınız eşdeğer olmaz. Şöhretiniz yüzse kazancınız yirmidir. Şöhretli olmanız, insanların sizi milyarder sanmasına neden oluyor, hatta taktığınız takıları çakıl taşından da yapsanız, onlar zümrüt sanıyor.
‘Önce beyninizi giydirin’
- Siz ucuz ve güzel giyinmenin ispatısınız. Nasıl giyinmeli kadınlar?
Ben hayatta en çok kitaplara para harcadım. Beynini giydirmemiş, sanatla sosyolojiyle, tarihle giyinmemiş bir kadının üzerine diba kumaşı koysanı, vitrin mankeninden öteye geçemez. Kadın, giysiyle kadın olmaz. Beyninizi giydirdiğinizde zaten üstünüze ne giyeceğinizi bilirsiniz.
- Şu sıralar yeni koleksiyonlar mı hazırlıyorsunuz?
Tılsımlarla medeniyetlerin ilişkisini araştırıyorum. Projenin içinde çok ayak var; takı ve giysi koleksiyonu, “Cemil İpekçi’nin Elli Yüzü” diye bir fotoğraf sergisi... Yalnız planlarımızı istediğimiz gibi gerçekleştireceğimiz bir ülkede yaşamıyoruz maalesef. Ayrıca tahta kalıplar ve resimlerimden oluşan bir sergi yapmak istiyorum.
- İşiniz dışındaki konularla da çok gündeme getirildiniz, yorucu olmadı mı tüm bu süreçler?
Zaten çok yorucu bir ülkede yaşıyoruz. Sanatçıların hepsi yorgun. Ülkem beni de çok yordu. Düşünün; bir şeyi anlatmak için üç sene tekrar etmeniz gerekiyor.
Hayatta tek bir pişmanlığım var; keşke bu toprakları bu kadar çok sevmeseydim, keşke bu kadar buralı olmasaydım. Geçmişte yurtdışından çok iyi teklifler aldım, keşke gitseydim ve işimin dışında bu kadar anlamsız savaşlar vermek zorunda kalmasaydım. Tek keşkem budur ama ülkemi ve insanlarımı hâlâ çok seviyorum.
- Batı’da kimler size göre kitsch?
Madonna mesela kitsch, Lady Gaga da öyle.
- Türkiye’den örnek var mı rüküşlere?
Sezen Aksu diyebilirim. 35 sene ben diktim Sezen’e ve çok zevk aldım, çünkü Sezen’in ruhu bir gökkuşağı kadar renkli, giyiminde de bunu görebiliyorsunuz. Bülent Ersoy da rüküş. Ruhu hep büyük şeylerden hoşlanır.
Gül takarsa kafası kadar takar, tüy takarsa dört kümesin tavuğu yolunmuştur, iki tavuğunki yetmez. Ya da Ajda Pekkan, her dakika değişir, bu da bir tarz. Ajda başladığı günden bu yana belki beş yüz tane kadın oldu, kendini bir kadına sığdıramaz çünkü.
Aslı Gençay / Cumhuriyet