Cezmi Ersöz: Bir kadınla sevişmek en büyük tutkum
Geçen hafta Hürriyet’ten Hakan Gence’ye yeni kitabı ‘Şizofren Aşkın Günlükleri’ ile ilgili verdiği röportajda kullandığı ifadelerle gündeme gelen Ersöz, ahvalnews’den Mustafa Kılıç’a konuştu.
Eş değiştirme evliliğin ömrünü uzatabilir” sözleriyle gündem olan yazar Cezmi Ersöz, “Ben sevişmeyi severim. Bir kadınla sevişmek en büyük tutkumdur” dedi.
Ersöz’ün ifadelerinden bir kısım şöyle:
Evli misiniz?
Üç evlilik yaptım ama evliliğe karşı bir adamım. Evlilik aşkı öldürür, büyüyü bozar... Evlilik vahim bir hatadır. Evlilik ikiyüzlülükle başlar. Tutkulu seks beş yıl sürer hele bir de çocuk olursa kadın ayrı yerde mastürbasyon yapar, erkek ise duşakabinde...
Çiftler bir süre sonra birbirlerini aldatmaya başlar... O şekilde yaşayıp giderler. Dışarıya biz ne kadar mutluyuz pozu verirler ama yatak odalarında hazin bir yalnızlık oluşur. Eğer uzun bir evlilik yaşamak istiyorsanız araya mutlaka birilerini almak lazım. Ya da eş değiştirme gibi şeyler evliliği uzatır. Fanteziler yapmazsanız evliliğin de bir süre sonra hiçbir anlamı olmaz.
Klasik soruyu soramadan geçemeyeceğim. Romanın kahramanı ile sizin aranızda nasıl bir bağ var? Sohbet ederken sizin yaşantınız gibi geldi bana?
Kahramanla benim aramda çok bağ var. Kendimden, deneyimlerinden çok şey yer alıyor kitapta... Ben sevişmeyi severim. Bir kadınla sevişmek en büyük tutkumdur.
Bir röportajınızda “Cezmi Ersöz kaybetmeye mahkûmdur. Kaybetmekten haz alırım” demişsiniz. Romanın kahramanı da kaybeden bir karakter?
Evet, her şeyini kaybediyor. Kaybetmeseydi o roman olmazdı ki... Bundan dolayı kaybetmekten haz alıyorum, üretkenliğimi artırıyor.
Kitabın bir yerinde kahraman, sağcı abisini solcular öldürdüğü için solcu olduğunu söylüyor. Bu konuyu biraz açar mısınız?
Kahramanın abisi sağcı... Okulda öğretmen ailede kıskandığınız biri var mı diye soruyor... İlk o parmak kaldırıyor ve abisini çok kıskandığını söylüyor. Çünkü anne büyük oğlu öldükten sonra “ artık benim oğlum yok” diyor. Kahramanımızı yok sayıyor annesi. Bununun üzerine kahramanımız solcu oluyor sırf abisini solcular öldürdüğü için...
Kaybetmekten konu açılmışken... Cezmi Ersöz nelerini kaybetti?
Ben her şeyimi kaybettim. Şu an o durumdayım ama kalemimi kaybetmedim. Geriye kitaplarım kalacak hazlar falan kalmayacak...
Uzun süre Leman dergisinde yazdınız. Daha sonra yazdığınız bir yazı üzerine yazar kadrosundan çıkarıldınız. O süreci bizimle paylaşır mısınız?
Onları asla affetmeyeceğim! Ama birçok okurumu orada kazandım bu konuda da haklarını yiyemeyeceğim. Eğer dergide okunan bir yazar olmasaydım çok daha önce yazılarıma son verirlerdi. Onların acıması yoktur. Bu konuda Aydın Doğan’ın daha vefalı bir patron olduğunu düşünürüm. Bunlar siyasete atılsalardı kesinlikle AKP’li olurlardı.
Leman dergisine Kürt meselesiyle ilgili içinde aşk geçen öyküsel bir yazı kaleme aldım. O öyküyü bizzat yaşadım. Yanımda sevdiğim kadın vardı. Hasankeyf’ten, Mardin Midyat’a gidiyorduk. Yolda pazarcılar bindi minibüse. Çevirme oldu.
Askerler herkesi aşağıya indirdi. Kimliklerimize baktılar, sevgilimin kimliğinde Eskişehir, benimkinde ise İstanbul yazıyordu. Diğer yolcularda ise Batman, Mardin gibi şeyler yazıyor... Herhangi bir bağırma çağırma olmadan, kısacası hiçbir şey olmadığı halde erlerin pazarcılara giriştiğine şahit oldum. Hepsinin ağzı burnu dümdüz oldu.
Bize siz buyurun dediler. Bize dokunmadılar. Tekrar minibüse bindik herkes sessizdi. Minibüste tek ses vardı, burnu kırılan adamın burnundan akan kan damlalarının sesi... Uzunca bir öykü oldu. Sonra Midyat’a geldik, Özgür Gündem muhabiri olarak... İşte bu öykümü Leman basmadı... Daha sonra Leman defteri kapandı. Yıllarca çalıştığım dergiden bir yıl boyunca hiç arayan soran olmadı.
Bu bağlamda gündemle ilgili bir şey sormak istiyorum. ‘Andımız’ın okullarda okutulmaması kararını Danıştay bozdu. AKP buna karşı çıkarken solcuların bir kısmının tekrar okullarda okutulmasını istemeleri beni şaşırttı. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bütün bunlar beni ürpertiyor. İlkokulda ‘Andımız’ okutulurken bacaklarım titrerdi. Nefret ederdim. Bir an önce bitsin de sınıfa gidelim derdim. Hiçbir gün içtenlikle okumadım. Bunu savunanlar Necmettin Erbakan’dan bile gerideler. O bile ‘Türküm doğruyum dersen o da Kürdüm doğruyum der’ demişti. Her sabah bir Kürt çocuğuna ‘Varlığım Türk varlığına armağan olsun’ dedirtmek kadar korkunç başka bir şey var mı? Benim varlığım edebiyata, sanata, sevdiğimin dudaklarına, memelerine armağan olsun. Türklüğümü her sabah kendime hatırlatmak zorunda mıyım? Ayrıca ben ne Türk’üm ne Müslümanım ne de Aleviyim.