CNBC: Türkiye ekonomisi kusursuz fırtınanın ortasında
Türk Lirası’nın ABD Doları karşısındaki ‘önlenemeyen’ değer kaybı, dış basında da yer bulmaya devam ediyor. TL’deki değer kaybını ‘serbest düşüş’ olarak nitelendiren CNBC, gelişmekte olan piyasalar ile Avrupa’daki bankaların ‘bulaşma’ korkusu yaşadığını belirtti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kurdaki çakılmanın suçunu ‘Türkiye’ye yönelik bir operasyon’a attığını kaydeden CNBC, JP Morgan Asset Management stratejistlerinin ise Türkiye’nin kötüye giden finansal koşullar, sarsak yatırımcı duyarlılığı, ekonominin kötü yönetilmesi ve ABD’den gelen gümrük vergisi tehditlerinin ardından kendisini ‘kusursuz fırtına’nın ortasında bulduğunu söylediğini yazdı.
İşler nasıl bu noktaya geldi?
Stratejistlerin cuma günü gönderdikleri notta, “Türkiye’deki varlıklar büyük baskı altında. Türkiye, küresel ekonomi ve finans piyasalarının içinde küçük bir paya sahip olsa da, yatırımcılar ülkede yaşananların dünyanın dört bir yanında diğer piyasalara, özellikle de Avrupa’dakilere zarar vermesinden endişeleniyor” dendiğini hatırlatan CNBC, “Türkiye’nin nasıl bu hale geldiği” sorusuna da şu cevabı verdi:
“Türkiye, son yıllarda dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri oldu. Geçen yıl, ekonomik devler Çin ve Hindistan’ın bile önüne geçti. 2018’in ikinci çeyreğinde ülke gayrisafi yurtiçi hasılasının (GDP) yüzde 7.2’si kadar büyüdü.
Ancak bu büyüme, yabancı kurlarla alınan borçlarla ateşlendi. Küresel ekonomik krizin ardından merkez bankaları ekonomilerini canlandırmak için para pompalarken; Türk bankaları ABD Doları cinsinden borç topluyordu.
Bu borçlanma tüketim ve harcamaları artırdı ve sonuç olarak Türkiye’nin mali ve mevcut hesaplarında açık ortaya çıktı. Bu, hükümet harcamaları geliri aştığında ve en nihayetinde bir ülke ürettiğinden fazlasını satın aldığında ortaya çıkar. IMF’nin tahminlerine göre ülkenin yabancı kurlardaki borcu, GDP’sinin yüzde 50’si düzeyinde.”
"Türkiye, işler kötüye gittiğinde ekonomisini kurtarmaya yetecek rezervlere sahip değil"
Türkiye’nin bu durumdaki tek ülke olmadığını belirten ve Endonezya’nın da yabancı kur bazında dış borcunun GDP’sinin yüzde 30’u düzeyinde olduğunu kaydeden CNBC, konuya dair CreditSights analisti Richard Briggs’in değerlendirmesine yer verdi:
“Ancak Endonezya’nın aksine Türkiye, işler kötüye gittiğinde ekonomisini kurtarmaya yetecek rezervlere sahip değil. Türkiye’nin kaynakları, 181 milyar dolarlık kısa dönem borcuna bakıldığında belirgin düzeyde düşük. Aynı zamanda Türkiye’deki yabancı kurların çoğu bankaların elinde ve bunlar müşteriler tarafından çekilebilir.”
Haberde, durumun kötüye gitmesi halinde Türkiye’nin borcunu finanse etmek için başka yollar aramasıyla sonuçlanabileceği belirtilirken; IMF seçeneceğinin de hala masada olduğuna dikkat çekildi.
"Erdoğan kalıcı ve piyasalar ona güvenmiyor; bu, tehlikeli bir karışım"
Birçok analiste göre, “Merkez Bankası’nın işini yapmayı bırakması sebebiyle Türkiye’nin içinde bulunduğu mevcut duruma geldiğini” aktaran CNBC haberi şöyle devam etti:
“Türkiye ekonomisi, Merkez Bankası’nın yüzde 5’lik hedefine rağmen temmuz ayında yüzde 16’ya ulaşan enflasyon sebebiyle ‘aşırı ısındı’. Faizleri yükseltmek, gidişatın baskısını azaltmada etkili olabilirdi. Ancak Erdoğan, büyümeyi devam ettirmek için düşük faizlerden yana olduğunu söyledi.
Uzmanlar, onun Merkez Bankası üzerindeki etkisinin yatırımcıların güvenini azalttığını söylüyor. Briggs, ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan büyümeyi ve düşük faizleri önceliklendirmeye devam ediyor; ki bu, ekonomik yeniden dengelenmeye alan açmak yerine mevcut krizi derinleştirecek. Erdoğan kalıcı ve piyasalar ona güvenmiyor. Bu, tehlikeli bir karışım’ diyor.”
Türkiye'nin önündeki seçenekler neler?
Standard Chartered Bank’tan Eric Robertsen, faizleri artırmaksızın mevcut ekonomik problemlerinden kurtulmak için Türkiye’nin önünde çok az seçenek olduğunu söylüyor.
BDDK’nın döviz cinsi varlıkları değiştirme işlemlerine sınırlama getirmesini ‘bebek adımları’ olarak nitelendiren ve faizler artırılmaksızın çok da fazla etkisi olmayacağını savunan Robertsen, CNBC’nin ‘Squawk Box’ programına yaptığı açıklamaya şöyle devam ediyor:
“Faiz politikaları kritik bir savunma hattı. Yapmaları gereken, kurun dört başı mahmur bir sermaye akışıyla ülkeden ayrılmadığından emin olmak. Bunu, kur ve faizlere dair önlemlerin bir karışımı şeklinde yapmalar. Başka bir yolu yok.”
(T24 - Çeviri: Gonca Tokyol)