Çocuklarını yazan Reha Muhtar'a kim hangi tepkiyi verdi?
Vatan yazarı Reha Muhtar, pazar günü bir aydır görüşemediği çocukları için kaleme aldığı yazısına gelen tepkileri köşesine taşıdı. İşte o yazı...
Pazar günkü yazıyı içimden geldiği gibi yazdım...
Ne birilerini etkileme amacım var, ne birilerini eleştirme...
Mahkemeler kanunları uygular...
Yasalar neyse onu uygulayacaklar, bu değişmez...
Ama kanunlar değişebilir...
Zamana, şartlara, hayata ve çocukların duygusal gelişimlerine uygun olarak değişebilir...
Değişmelidir...
***
Hep babalar suçlanır, anneler daha bir kollanır...
Ben de yazılarımda, programlarımda öyle yaptım, bundan sonra da öyle yapacağım...
Ama bunu yaparken çocukları düşünmek zorundayım...
Hep "Adam çocuklarını bıraktı, başka kadına gitti... Ondan çocuklar yaptı, kendi çocuklarını unuttu..." deriz...
Bu berbat durumda acaba yasaların işleyiş biçiminin hiç sorumluluğu yok mudur?..
Sadece adamlar mı kötüdür?..
Bir baba 15 günde bir kendi canından, kanından çocuğunu görebiliyorsa, çocuğuna anne gibi sahip olamıyorsa, onu içinde ruhunda hissedemiyorsa, çocuk babayı bu kadar uzun aralıklarla bir yabancı gibi görüyorsa, buna toplum olarak hiç mi yapacak bir şeyimiz yoktur?..
Benim durumum gelir geçer...
Muhtemeldir ki çok yakında geçecektir de...
Ama bu bir toplumsal yaradır...
Çocuklar annelerin olduğu kadar babalarındır...
Onlara sahip olma sorumluluğu gösteren babaların elbet...
***
YASEMİN ALTAN... "HİÇBİR ANNE VİCDANI BABADAN UZAK TUTMAK İSTEMEZ..."
Bu mailin sahibi ünlü bir kadın Yasemin Altan...
Ünlü bir kişiyle (Tuna Kiremitçi) benzer serüvenden geçmiş, hayatı, ilk tepkileri ve sonradan olacakları iyi "okuyan" bir kadın...
Duyarlı ve olgun...
İşte onun satırları...
"...yazmadan edemedim...
Yaklaşık 6 yıl önce biz de Tuna ile (Kiremitçi) oğlum henüz çok bebekken ayrıldık...
Biliyorsunuz zaten...
Başta kızgınlıkla ya da karşındakini acıtmak için "Çocuğu sonsuza kadar görmesin de görsün gününü" hissine kapılıyor insan...
Hele de olaylı ayrılıklarda...
Ama zamanla sular duruluyor...
Hiçbir anne vicdanı çocuklarını babasından uzak tutmak istemez...
Onbeş gün olayı da bir süre sonra olması gerektiği yere geri döner.
***
Öneri falan yapmaktan nefret ederim ama onları daha fazla görmek konusunda ısrarcı olun...
Vazgeçmeyin...
Şimdi Can babasıyla neredeyse her gün görüşüyor ve araları mükemmel.
***
Ayşe Nazlı 'ya sahip çıkmanızdan ötürü çok ciddi saygı hak ettiğinizi düşünüyorum...
Bu durumu da aşacağınıza gönülden inanmak istiyorum...
Sevgilerimle...
Yasemin Altan..."
***
"BABA SADECE ÇOCUKLARIN MADDİ İHTİYAÇLARINI KARŞILAYAN BİRİSİ DEĞİL..."
Merhaba;
Bugün yazmış olduğunuz yazıyı ailece duygulanarak okuduk...
Maalesef aynı sorunu kardeşim ve aile olarak hepimiz yaşıyoruz.
Kardeşim ve eşi 1 yıl önce boşanma davası açtılar. Mahkeme ilk etapta onbeş günde bir sabah on akşam altı arası çocuk görüş günü verdi.
Onu da icra memurları ile alabildik.
Yeğenim dörtbuçuk yaşında erkek çocuğu...
Ve babaya inanılmaz düşkün bir çocuk.
Her teslim öncesinde; gitmek istemeyen, ağlayan, çırpınıp mücadele eden bir çocuk.
Biz de bunları, yaşananları kameraya alarak haftada 1 günü yatılı olarak değiştirebildik.
Mahkeme hala devam etmekte.
İfade etmiş olduğunuz duyguların tümünü paylaştık. Aslında bu Türkiye'de yaşayan tüm babaların sorunu. Babalığın; sadece çocukların maddi ihtiyaçlarını karşılayan bir kişi olarak görülme zihniyeti...
Maalesef annelere verilen sonsuz haklar nedeniyle; çocuklar annelerin tek kozu, tek güvencesi, tek gücü...
Annelerin; çocuklarının duygularını, manevi ihtiyaçlarını, kişilik ve kimlik gelişimlerindeki baba ihtiyacını ve zorunluluğunu hiçe sayarak sadece kendi egolarının tatminine olanak veren kanunlar dizisi...
Boşanmaların, ayrılıkların bu kadar arttığı bir dönemde mutlaka baba-çocuk haklarının yeniden revize edilmesi gerekiyor...
Hem çocuk adına, hem de sağlıklı toplum adına...
Lütfen yazılarınızda bu konuyu herkesin dikkatini çekene kadar dile getiriniz ki "Türkiye'de çocuk sadece annenindir" zihniyeti ve kanunları değişsin.
Saygılar, mutlu Pazarlar Eylem Uzgören
İçim burkularak okudum pazar yazınızı...
Gün boyu acaba ne yapıyordur şimdi çocuklarıyla diye düşünmekten alamadım kendimi...
Zor anlar buluşmak ayrılmak...
Her saniyesinde sevgi transferi yapabildiğiniz bir Pazar geçirdiğinizi umut ediyorum...
Bir dahaki görüşmenizde konsantrasyonu yüksek zaman geçirmeniz dileğiyle...
İçinde ilk bulunmaya başlandığında inanılmaz ruh sıkıntısı kendimizi sorgulamalar lanetlerle başlıyor bu işler ama zaman çözüyor bazı şeyleri...
Belki bir yıl sonra unutulacak bunlar çok daha hoşgörü içinde her elinizi uzattığınızda yanınızda olacaklar...
Çünkü sevgiyi hiç bırakmıyor ve anlıyor çocuklar...
Haddime düşmez ama çok ilkel dürtülerle en çok çocuklara fatura kesen ebeveynler çok daha mutsuz oluyorlar ilerde...
Size şahsınıza yapıldığını düşünmeyin...
Ve siz yazın o güzel yazılarınızı...
Gurur duyacaklar onlar (çocuklar) da...
Lütfen güçlü olup sağlığınıza ruhunuza bedeninize iyi bakın..
Ona ihtiyacı var küçük Poyraz ve küçük Mina'nın...
Selamlar Gizem
***
"ÇOCUK 15 GÜNDE BİR GÖREBİLECEĞİM OYUNCAK MIDIR?.."
Sizin adınıza sevindim çok sevindim..
Çocuklarınızı 1 aylık hasretten sonra gorebilmişsiniz...
Ne garip ki ben de dünyada böyle saçma sapan şeylerin hala varolduğuna inanmayanlardandım...
Ta ki psikolojik danışmanlık eğitimi almış ve bir okulun rehber öğretmenliğini yapan eşimden ayrılma kararı verdiğimde, çocuğumu tam 3 ay sonra görebildim...
Her gece birlikte uyuduğum oğlum uykusunda bile "babam" diye koluma sarılan oğlumu bana göstermediler...
Mahkemenin ara kararını uygulatabilmek için bile noter kanalıyla okuluna yazı gönderttim ve bir Cumartesi günü saat 10'dan 17'ye kadar oğlumla sarıldık...
Çocuğum hep göğsümde uyudu...
Dünyanın en güzel şeyi bir meleğin göğsünüzde nefes alması ve tüm masumluğuyla uyuyor olması...
Hele bu sizin canınız kanınızsa...
Kokusu hiç unutamayacağınız dünyanın en güzel cennet kokusu ise...
***
Biz anne babayız karı koca olamadık eyvallah ama anne baba olmak zorundayız...
Baba sadece para vermesi gereken biri olarak görülüyor...
Neden ben çocuğumu 15 günde bir ve 10'dan 17'ye kadar görebiliyorum ve çocuğun babaya sarılma ve güven ihtiyacının binde birini karşılayamıyorum...
Ve her seferinde 2 yaşındaki oğlumun "baba gitmeyelim burada kalalım" demesi...
Sizin vicdan azabıyla uykusuz gecelerde oğlunuz için hiçbir şey yapamamanız...
Her şeyiniz olan bir canlı, sadece 15 günde bir görebileceğiniz bir oyuncakmış gibi...
Yazınızı okudum daha once sizinle ilgili ortak bir noktamız olmamıştı, hiç takip etmemiştim...
Ama yazdıklarınız öylesine benden bir parçaydı ki... O şaşkınlığınız...
Ben babayım, onların kılına bile zarar gelse dünyayı yıkarım diyen yüreğe sahipken imza karşılığı taahhütlerle çocuğunuzu görebilmeniz...
Siz yine çok şanslısınız 1 gece sizinle kalabiliyorlar..
Selamlar saygılar...
Rıdvan KAPLAN
Reha Muhtar - Vatan