Çölaşan'dan Bahçeli'ye: Abdulkadir Selvi'ye kılıç artığı diyerek Alevilere hakaret etme hakkın yok
"Aleviler, Atatürk devrimlerine bağlı insanlardır, doğal olarak bugünkü iktidara karşı dururlar."
Sözcü yazarı Emin Çölaşan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi hakkında "kılıç artığı" ifadesini kullanmasına tepki gösterdi. Çölaşan, "Hiç kimsenin, hele önemli bir siyasetçinin ondan veya diğer Alevilerden mezhep ayrılığı nedeniyle 'Kılıç artığı' diye söz etme, hakaret etme hakkı yoktur" diye yazdı.
Çölaşan, "'Kılıç artığı…' Google'dan dün baktım, anlamı aynen şöyle veriliyor: 'Müslümanlar tarafından ele geçirilen bir ülkede yaşamları bağışlanmış olan kimseler.' Yani Aleviler!" açıklamasında bulundu.
Emin Çölaşan'ın Sözcü gazetesinin bugünkü (2 Mart 2017)nüshasında yayımlanan 'Kılıç artığı Alevi!' başlıklı yazısı şöyle:
Sevgili okurlarım, Bay Devlet Bahçeli ile AKP şu referandum öncesinde açıkça ortak olmadı mı? Adı resmen konulmamış olsa bile bu işbirliğinin yeni partisinin adı Ak-MHPdeğil mi?
Piyasada bu ittifaka bütün gücüyle destek veren nice köşe yazarları ve televizyon yorumcuları yok mu?
Destek vermeyenler özellikle iktidar partisi ve onun medyası tarafından tu kaka ilan edilmiyor mu? “Tarafsızlığı (!)” konusunda Meclis kürsüsünde namusu-şerefi üzerine yemin etmiş olan koskoca cumhurbaşkanı bile bu yeminini unutmuş görünüp miting meydanlarında ve her yerde “Evet” çağrıları yapmıyor mu?
Bütün bu soruların yanıtı elbette ki evet.
Bu sürece katkıda bulunan belli başlı köşe yazarları arasında Abdülkadir Selvi de var.
“Belli başlı” diyorum çünkü Hürriyet'te yazıyor.
Önceleri yandaş bir gazetenin (Yeni Şafak) yazarı idi, sonra hükümetin istemleri ve baskısı doğrultusunda Hürriyet'e transfer edildi.
Orada iktidarın sesi olarak görev yapıyor.
AKP iktidarından ve hükümet kesiminden en iyi haber alan gazetecilerden biri.
Dolayısıyla, hele şu ortamda dolaylı yoldan bile olsa Bahçeli ile aynı fikirleri paylaşıyor.
Hemen belirteyim, Abdülkadir Selvi'yi hiç tanımam. Bugüne kadar yüz yüze gelmedik, telefonda bile olsa bir kelime konuşmadık.
Bay Devlet Bahçeli geçtiğimiz salı günü partisinin Meclis'teki grup toplantısında yaptığı konuşmada Abdülkadir Selvi'ye çok ağır sözlerle saldırdı. Özetliyorum:
“Biz Selvi'nin soy ismi olduğunu düşünürken araştırdık, at arabasının yanındaki küçük direkler olduğunu öğrendik… Bu zatın (kişinin) şuursuz ve ucube sözleri bizim nezdimizde küçük kalmaya, ufalanmaya ve çiğnenmeye mahkûmdur…”
Gazetecinin soyadı ile alay ediyor, aşağılıyordu.
Ancak Bay Bahçeli bununla da yetinmedi ve sonrasında şöyle dedi:
“Bu kılıç artığı şahsın MHP'ye karşı olumsuz tutumu bellidir. Peki AKP'ye dost mu, hasım mı (düşman mı), bu sorunun cevabı ise belirsizdir.”
“Kılıç artığı…”
Çok tehlikeli ve hatta yüz kızartıcı bir tanımlama.
Google'dan dün baktım, anlamı aynen şöyle veriliyor:
“Müslümanlar tarafından ele geçirilen bir ülkede yaşamları bağışlanmış olan kimseler.”
Yani Aleviler!
Bilmezdim, dün bu vesile ile öğrenmiş oldum.
Meğer Abdülkadir Selvi Alevi imiş.
Sivas kökenli bir ailenin çocuğu…
Ancak yazılanlardan anlaşıldığı kadarıyla sonra ailesiyle (büyük olasılıkla siyasi nedenlerle) ters düşmüş.
Ablasının bile kendisiyle ilgili söylediği çok ağır sözler var. Şöyle diyor:
“Onu görünce televizyonu kapatıyorum. Keşke simit satıp onurlu yaşasaydı. Biz Aleviyiz ve değerlerimize bağlıyız. Çok baskı gördük ve İstanbul'a göç etmek zorunda kaldık. Abdülkadir sonraki yıllarda İstanbul'da cemaatçilerle ilişki kurdu. Bu saatten sonra onun yüzüne bakmak istemiyorum.”
Aleviler bu ülkede özellikle laikliğin ve özgürlüğün sigortasıdır.
Yobazlık, gericilik ve cemaatçilik onlara göre bir iş değildir.
Türkiye'de sayıları belli değildir ama tahminlere göre 10 milyon Alevi yurttaşımız vardır.
Büyük çoğunluğu ilerici, Atatürk devrimlerine bağlı insanlardır ve doğal olarak bugünkü iktidara karşı dururlar.
Ancak Alevi yurttaşlarımız ne yazık ki hep baskı altındadır.
Belli kesimler onlardan nefret eder. Üstelik Çorum, Kahramanmaraş ve Sivas'ta katliamlar yaşadılar. Bu yüzden çoğu memleketlerinden kaçıp büyük şehirlere göç etmek zorunda kalmıştır.
Şimdi eğri oturup doğru konuşalım ve biraz olsun düşünelim… Türkiye'nin en büyük dördüncü partisi olan MHP'nin genel başkanı bir gün Meclis kürsüsüne çıkıp nutuk atıyor ve Alevi kökenli Abdülkadir Selvi'yi suçlarken kendisinden ve dolayısıyla Alevilerden “Kılıç artığı” diye söz ediyor.
Yani onlar “Müslüman” değil, kılıç zoruyla ele geçirilen ülkelerde yaşamları bağışlanmış olan kimseler!
Sözlerinden çıkan anlam bu.
Alevi olan Abdülkadir Selvi tercihini o doğrultuda kullanmış ve her şeyi göze alıp “AKP yandaşı” olmuş…
Kendi seçim hakkını özgürce kullanmış!
Bu tercihinden dolayı kazançlı çıkmış olması gerekir!
Ama hiç kimsenin, hele önemli bir siyasetçinin ondan veya diğer Alevilerden mezhep ayrılığı nedeniyle “Kılıç artığı” diye söz etme, hakaret etme hakkı yoktur.
Dün Selvi'nin “Kılıç artığı olduğumu söyleme nezaketsizliğinde bulunan Bahçeli'ye hatırlatmak isterim ki” diye başlayan yazısını okudum.
Şöyle diyordu:
“Ben şerefli adamım. Şahsımı hedef gösteren hakaretleri nedeniyle, Bahçeli ile adalet önünde hesaplaşacağım.”
Türkiye'de mezhepçilik yapmak, herhangi bir mezhepten olanları aşağılamak, kılıç artığıdemek çok yanlış ve tehlikeli bir siyasi yöntemdir.
Belli konularda birbirimize ters düşeriz, eleştiririz, eyvallah!..
Ama bazı kritik ve tehlikeli virajlar vardır ki, kim girmeye kalkışırsa, hele de Alevi yurttaşlarımızı aşağılamaya kalkışırsa, hepimizin görevi karşı çıkmaktır.