Saraydan Aykırı Ses! Cemil Çiçek: HDP'ye Kapatma Davasına Karşıyım
AKP'ye 2008 yılında açılan kapatma davasında parti adına savunma yapan Cumhurbaşkanlığı YİK Üyesi Cemil Çiçek, HDP'ye kapatma davası açılmasına tepki gösterdi.
AKP'ye 2008 yılında açılan kapatma davasında parti adına savunma yapan Cemil Çiçek, HDP'ye kapatma davası açılmasını Sözcü gazetesi yazarı Deniz Zeyrek'e değerlendirdi.
Cemil Çiçek HDP'ye açılan kapatma davası hakkında "Artık kapatma davası açıldı. ‘Nasıl olur, nasıl eder, kime ne yararı olur' ayrı mesele. Benim kanaatim belli. AK Parti davasında savunma yapan biri olarak kapatmaya karşıyım" yorumunda bulundu.
Deniz Zeyrek'in "Kapatma davasına içeriden iki eleştiri" başlıklı köşe yazısı şöyle:
“HDP Kapatma Davası”, vatandaşın olmasa da siyasetin bir numaralı gündemi artık.
Anayasa Mahkemesi, Yargıtay Başsavcılığı'ndan gelen iddianame için bir “raportör” görevlendirdi.
Yakında en çok o raportörün adını duyacağız. Şimdiden “vay haline raportörün” diyorum.
Attığı her adım, yaptığı her değerlendirme günlerce konuşulacak.
Hukuktan, AİHM ve Anayasa Mahkemesi içtihatlarından, Venedik Komisyonu kararlarından yana tavır koyarsa iktidarın, iktidardan yana tavır koyarsa muhalefetin hedefi olacak.
Bakın göreceksiniz, 2008'de “AK Parti Kapatma Davası”nın raportörü Osman Can nasıl popüler olduysa, “HDP Kapatma Davası”nın raportörü de öyle popüler olacak.
SÖZCÜ HaftaSonu Gazetesi için yazdığım yazıda AK Parti'nin 2008 yılında açılan kapatma davası için yazdığı savunmadan alıntılar yapmıştım.
“CEVAP” ismi verilen o savunmada defalarca “parti kapatma” yolunun birçok açıdan yanlış olduğu anlatılmıştı. O savunmanın hazırlandığı günleri anımsıyorum.
AK Parti iktidarında Adalet Bakanlığı ve TBMM Başkanlığı gibi önemli görevlerde bulunmuş, hali hazırda Cumhurbaşkanlığı İstişare Kurulu'nun üyesi olan Cemil Çiçek bütün mesaisini, gecesini gündüzünü o savunmaya ayırıyordu.
Savunmada, hem Yargıtay Başsavcılığı'nın iddianamesindeki iddialara tek tek yanıt veriliyordu, hem de parti kapatmanın hukuki zemini sorgulanıyordu.
O günlerde sahada aktif gazetecilik yapan biri olarak bu bilgiden de yola çıkararak Sayın Çiçek'i aradım.
“Ne düşünüyorsunuz?” diye sormama dahi fırsat vermeyerek sonda söyleyeceğini en başta söyledi:
“Artık kapatma davası açıldı. ‘Nasıl olur, nasıl eder, kime ne yararı olur' ayrı mesele. Benim kanaatim belli. AK Parti davasında savunma yapan biri olarak kapatmaya karşıyım.”
Cemil Çiçek bu kadar net ve açık konuşunca artık soracak soru kalmamıştı.
Ancak kendisinin ekleyeceği bir ayrıntı vardı.
“Nedir” diye sorduğumda şöyle dedi:
“Bugün bir siyasi partiye kapatma davası açılabiliyorsa birinci derece sorumlusu HDP'dir.”
“Peki neden” diye sormamak olmazdı.
O soruya da şu yanıtı verdi:
“2010'da anayasa değişikliği yapıldı. O değişiklik içinde parti kapatmaların Meclis iznine tabi olması yönünde bir düzenleme de yaptık. Muhalefet (CHP, MHP ve HDP) boykot edip oylamalara girmiyordu. Biz de 330'u bulup düzenlemeyi bağımsızlar ile geçirmeye çalışıyorduk. Parti kapatmayı Meclis iznine bağlayan madde 330 altında kaldı. İkinci oylama öncesinde HDP'ye ‘en fazla siz mağdur oluyorsunuz, bu maddenin oylamasına gelin' dedik ama sadece 5 kişi geldi. Onlar da oy vermedi. İkinci oylama da 329'da kaldı. O madde kabul edilmiş olsaydı bugün bu dava bu kadar kolay açılmazdı. Yargıtay Başsavcısı önce TBMM'yi ikna etmek zorunda kalırdı. O düzenleme Türk siyaseti açısından önemli bir fırsattı. Ancak bundan zarar görenler o düzenlemeye oy vermediler.”
Çiçek, davanın zamanlamasına ve siyasi konjonktürle ilgili olup olmadığı yönündeki soruma “Hukuk konjonktüre bakmaz” yanıtını verdi. “Niye şimdi açıldı da olayların yaşandığı dönemde açılmadı” sorusunun siyasi bir değerlendirme olduğunu ve hukuku bağlamayacağını söyleyen Çiçek, “Hukuk, gazete manşetlerine kamuoyu beklentilerine göre işlemez” yorumunu yaptı.
Cemil Çiçek'i dinledikten sonra AK Parti'nin en önemli hukukçularından biri olan Prof. Ahmet İyimaya'yı aradım. O da “Ben görüşümü açık ettim, Twitter'a yazdım” demekle yetindi.
Kendisinin her zaman hukuktan ve demokratik siyasetten yana biri olduğunu biliyordum ama AK Partili biri olarak bu kadar net ve açık bir mesaj paylaşmış olabileceğini tahmin etmemiştim. İyimaya mesajında şöyle demişti:
“Ülkeyi partiler ve siyasetçi mezarlığına döndüren kolay çözümlere itibar olunamaz! Bunca reforma rağmen Parti Kapatma Batağının tercihini anlayamıyorum. Hiçbir sistemin hukuku incitme hakkı yoktur. Demokratik Hukuk Devleti terörle etkili mücadele araçları ile donatılmıştır.”
Peşi sıra Cumhurbaşkanlığı İstişare Kurulu'ndan bir süre önce istifa eden Bülent Arınç'ı aradım ama ulaşamadım. Büyük ihtimalle o da benzer görüştedir.
Zira AK Parti'de aktif görevi olan isimler de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın attığı adım karşısında şaşırmış vaziyette. Konuştuğum AK Partililer sürecin sonunda “kapatma” yerine “Hazine yardımının kesilmesi” gibi bir cezanın çıkması yönündeki beklentilerini de dile getirdiler.
Kuruluşundan bu yana AK Parti'de olan deneyimli bir isim “Ben sayın Cumhurbaşkanı'nın da parti kapatmaya karşı olduğunu biliyorum ama bakalım bu konuda o ne diyecek” yorumunu yaptı.
HDP tartışmalarıyla Millet İttifakı'nda İYİ Parti ve CHP arasında çatlak yaratılması hedeflenmişti. Ancak HDP hakkındaki kapatma davasıyla asıl çatlak AK Parti'de yaşanabilir. Çünkü AK Parti'nin deneyimli isimleri kayıt dışı sohbetlerde genelde ilkesel olarak parti kapatmaya karşı çıkıyorlar ve “bu dava HDP'ye yarar, bize zarar verir” görüşünü dile getiriyorlar.