Demirtaş: Sare Davutoğlu bizi yaraladı
Selahattin Demirtaş, öğretmen eşi Başak Demirtaş hakkında mazaretsiz okula gitmediği yolunda ortaya atılan iddialarla ilgili Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun kadın doğum uzmanı eşi Sare Davutoğlu'nun sessiz kalmasının kendilerini yaraladığını kaydetti.
HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, “Öfkeyle hareket edip fevri çıkışlar yapmam için özellikle eşimi hedef alıyorlar” dedi.
Cumhuriyet'ten Mahmut Lıcalı'nın haberine göre, gazetecilerin sorularını yanıtlayan Demirtaş'ın açıklamaları şöyle:
- Yeniden aday olacağınız kongre öncesi eşinizle ilgili haberler yapılmaya başlandı. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aday olmamam için öfkeyle hareket edip fevri çıkışlar yapmam için özellikle eşimi hedef alıyorlar, bunu yapıyorlar. Çok seviyesiz, çok ahlaksızca. Açıklama yapmak zorunda kaldım. Eşim 700 küsur gün rapor almış deniyor son 11-12 yıl içerisinde. Bu 12 yıl içerisinde eşim iki doğum yaptı. Doğum izinleri var, doğum raporları var. Ciddi sağlık sorunu yaşadı, bebeğini kaybetti. Bizi bunları açıklamaya zorluyorlar. Müfettişler inceliyor, bir haksızlık, yanlışlık varsa hesabını vermeye hazırız.
-Eşiniz nasıl etkileniyor?
Günlerdir eşimin ve aile çevremin yaşadığı psikoloji inanılmaz bir şey. Eşimin geçirdiği ameliyatları ve tedavi süreçlerini çıkıp anlatmak zorunda mıyız? Nedenini biliyoruz. Siyaseten beni yıpratmaya çalışıyorlar.
Cumhurbaşkanı bu konuda çok duyarlıdır. Ailesiyle ilgili bir şey gündeme getirildiğinde çok öfkelenir. Günlerdir benim eşimle ilgili bizatihi kendi kontrolündeki yayın organları bunu yapıyor. Kendileri çok sessiz.
Sare Hanım; kadın doğum uzmanıdır. Nasıl buna sessiz kalabiliyorlar hayret ediyorum. Davutoğlu’nun ve Sare Hanım’ın bütün bu olup bitenlere karşı; onaylayıcı sessiz kalışları bizi yaralıyor. Aynı şey Sare Hanım, Emine Hanım ya da Kemal (Kılıçdaroğlu) Bey’in eşi Selvi Hanım’la ilgili yapılsa kesinlikle sessiz kalmam.
- Cumhurbaşkanı’nın HDP’ye yönelik “Terör örgütü ve uzantısıyla kesinlikle görüşülmeyecek” açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bizi ısrarla böyle etiketlemeye çalışıyor. Kimsenin siyasi kanadı değiliz. Halkı temsil ediyoruz; başka da kimseyi temsil etmiyoruz. Siyasi sorunların çözümünde “Siyaseti muhatap almıyorum” demek bir siyasi çözümüm yok demektir aslında.
“Operasyonlarda ısrar edeceğiz” demek ölümler artacak demektir. Muhataplık meselesinde hiçleştirerek hiç kimse bir yere varamaz. HDP aldığı oylar itibarıyla zaten muhataptır. Bunun biri tarafından tescil edilmesine gerek yok. Kimsenin icazet vermesine ihtiyacımız yok. Seçime girdik ve muhatap olarak parlamentoya geldik.
- Bölgede insanların duygusal bir kopuş yaşadığı ifade ediliyor. Siz nasıl görüyorsunuz?
Şu anda çatışmayı ve savaşı yürüten taraflar toplumun geldiği duygusal noktayı yeterince idrak edemiyorlar. Ben bunu hem hükümet hem de PKK için söylüyorum. Toplumdaki derin kırılmayı kimse ölçemiyor ya da görmek istemiyor.
Bunun sonuçlarını hiç kimse kaldıramaz. Yakın tarihimizde Yugoslavya bunun örneği. Bir kıvılcıma bakıyor bu işler. 'Sonrasında ben durdururum' özgüvenine sahip olmasın hiç kimse. Durdurulamıyor başladığında... Hükümetin de PKK’nin de bunu görmesi lazım. “Ben çözüme hazırım” sesinin iki taraftan da daha güçlü yükselmesi lazım.
- Hükümet temsilcilerinden bölgeye yönelik yapılan “temizlemek” ve “süpürmek” gibi açıklamalar bölgede nasıl karşılanıyor?
Bunların hepsi halk nezdinde zaten doğrudan halkın hedef alınacağı şeklinde bir gerçekliğe tekabül ediyor. Şu anda hem batıda hem bölgede yaşayan Kürtler hükümetin bir terörle mücadele falan yürüttüğünü düşünmüyor. Kürtlere karşı bir savaş yürüttüğünü düşünüyor. Sen kendi yönettiğin şehirlere girmiş olmayı bir zafer olarak sunduğunda aslında bir yenilgiyi kabul etmiş olacaksın. Bu askeri bir zafer değil, tam bir siyasi hezimettir. Biz hendekler, barikatlar kalmalı demiyoruz. Müzakereye hazırım diyen bir örgütle ısrarla savaş konseptini dayatamazsın. Operasyonu ve çatışmayı bu nedenle kabul etmiyoruz. Evet, hendeği kapatalım, barikatları kaldıralım ama diyalogla yapalım, konuşarak yapalım bunu.