DEÜ Hastanesi'nde taciz davasında 2 yıl hapis cezası
DEÜ Hastanesi'nde aynı bölümde çalışan kadın bir işçiyi taciz eden faile 2 yıl hapis cezası verildi. Hastane yönetimi ve yetkili sendika, yargı süreci sonlanana kadar hiçbir adım atmadı.
Geçtiğimiz aylarda Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi’nde çalışan temizlik personeli bir kadın işçi, aynı bölümde çalışan başka bir temiz personelinin fiziksel ve sözlü tacizine maruz kalmıştı.
Sözlü ve fiziksel tacize uğrayan Zehra1, kolunda oluşan morluklara dair darp raporu alarak durumu yazılı bir dilekçeyle hastane yönetimine bildirmiş, ancak yönetim tacizci işçiye herhangi bir idari ceza vermediği gibi çalışma koşullarının daha iyi olduğu çöp bölümüne atayarak adeta ödüllendirmişti.
Çöp ve temizlik bölümlerinin iş tanımının birbiriyle bağlantılı olması nedeniyle Zehra kendisine tacizde bulunan işçiyle ortak alanda çalışmaya devam etmek zorunda kalmıştı.
2 yıl hapis cezası verildi: Aynı suçu daha öncesinde de işlemiş
Zehra, Kadın Dayanışma Komiteleri ile olaya ilişkin hukuki süreç başlattı.
15 Mart'ta görülen duruşmada faile, "sarkıntılık düzeyinde cinsel saldırı" suçundan 2 yıl hapis cezası verildi.
Failin aynı suçu geçmiş bir tarihte de işlediği ve söz konusu dosyada hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı verilmiş olduğu öğrenildi. Failin aynı suçu işlemesi nedeniyle daha öncesinde verilen HAGB kararı da etkilenecek.
Tacizci işçiye hastane yönetimi tarafından herhangi bir idari ceza verilmezken, Zehra'nın hukuki süreç boyunca faille ortak alanda çalışmaya devam etmek zorunda kaldığı öğrenildi. soL'un edindiği bilgiye göre, fail 15 Mart gününe kadar düzenli olarak işe devam etti ve Zehra ile aynı iş ortamında bulundu.
'Destek olacak birileri olduğunu bilmek bana güç verdi'
soL, hukuki sürecin ardından Zehra ile söyleşi gerçekleştirdi.
Milyonlarca kadının işyerlerinde karşı karşıya kalabildiği bir sorunla karşılaştın. Hastane yönetimi bu durumu görmezden gelirken, üyesi bulunduğun sendika da hiçbir adım atmayarak yanında durmadı. Bu süreçte neler hissettin, bizimle paylaşabilir misin?
Öncelikle bu söyleşiyi hazırladığınız ve benimle iletişime geçtiğiniz için sizlere çok teşekkür ederim. Evet, farklı işyerlerinde pek çok kadın çalışan maalesef böyle sorunlarla karşılaşabiliyor. Başıma gelen bu kötü ve üzücü olayda önce korktum ve çekindim, kimse bana inanmaz diye düşündüm. Bu olay psikolojimi çok derin etkiledi.
Kendimi yalnız hissettiğim bir zamanda bir arkadaşımla bu konuyu konuştum ve bana çok destek oldu, cesaret verdi. Hakkımı aramam için beni çalıştığım hastanedeki Kadın Dayanışma Komiteleri’ne yönlendirdi. Böylece Dokuz Eylül Hastanesi KDK’dan arkadaşlarla görüştük, yaşadıklarımı anlattım. Onlar da bu konuların takipçisi oldukları için, bu süreç olsun, mahkeme duruşması olsun ve sonrasında da yanımda oldular bana yalnız olmadığımı hissettirdiler.
Nihayetinde de KDK avukatlarıyla birlikte davamızı açtık ve kazandık, bana tacizde bulunan kişi ceza aldı. Yaşadığım olay ve sonrasındaki sürecin kendisi uzun ve yıpratıcıydı ama yalnız olmadığımı bilmek, vereceğim mücadeleye destek olacak birileri olduğunu bilmek bana güç verdi. Sonuçtan memnumum ve içim rahat.
'Haklarını aramaktan vazgeçmesinler'
Sen sessiz kalmayıp, mücadele etmeyi seçtin ve sonrasında da davanı kazandın. Seninle aynı sorunları yaşayan milyonlarca kadınlara ne söylemek istersin?
Benimle aynı sorunları yaşayan kadınlara susmamalarını ve mücadele etmelerini, haklarını sonuna kadar aramalarını söylemek isterim. Kesinlikle ne olursa olsun haklarını aramaktan vazgeçmesinler. Ben davamı kazandım, vazgeçmedim. Çünkü haksız olan ben değil, bana bu süreci yaşatandı.
Başta Kadın Dayanışma Komiteleri olmak üzere bana destek verenlere, yanımda olanlara çok teşekkür ederim.
Ceza vermemiş, soL'a tekzip iletmişti
Tacize maruz kalan Zehra, darp raporu alarak durumu yazılı bir dilekçeyle hastane yönetimine bildirmiş ancak hastane yönetimi tacizci işçiye herhangi bir idari ceza vermediği gibi çalışma koşullarının çok daha iyi olduğu bir bölümüne atayarak adeta ödüllendirmişti.
soL'un olayı gündeme getirmesinin ardından Dokuz Eylül Üniversitesi, soL’a bir tekzip metni iletmiş ve tacize uğrayan işçinin şikayetini araştırmak konusunda kılını kıpırdatmadığını teyit ederken, bir yandan da üniversitenin AKP döneminde alışılmış “sansür” mekanizmasını devreye sokmaya ne kadar istekli olduğunu gözler önüne sermişti.
Sendikadan 'asılsız' iddiası: Kurumun adını kirletme olayına giriyor
Zehra, hastane yönetiminin tacizci işçiyi koruyan tavrı üzerine, durumu üyesi olduğu Türk-İş’e bağlı Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası’na bildirdiğini ancak sendikanın da hiçbir şey yapmadığını söylemişti.
soL'a konuşan Sağlık-İş İzmir Şube Başkan Yardımcısı Savaş Erdoğan ise olaya dair disiplin süreci başlattıklarını ancak yargı kararının ardından disiplin kararını vereceklerini aktarmıştı. Asıl amacın kendi sendikalarına karşı Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nun (DİSK) sendikasını desteklemek ve Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi kurumunu kötülemek olduğunu öne süren Erdoğan, "Bu haberi yaptıran arkadaş da böyle yaparsa disipline gelecek. Yanlış beyanla hem kurumun hem de sendikanın adını kullanıyor, sürekli kurumun adını kirletme olayına giriyor" demişti.
Haberimizin ardından Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası İzmir Şube tarafından da ayrıca kamuoyuna yönelik bir açıklama yayımlanmış, “Sendikamıza ve Dokuz Eylül Üniversitesi adına itham edilen suçlamaları ve karalamaları kesinlikle kabul etmediğimizi kamuoyuna duyurulur” ifadelerine yer verilmişti.
Hem sendika yöneticisinin beyanlarında hem de açıklamada Dokuz Eylül Üniversitesi’nin de savunulması dikkat çekmişti.