Didem Soydan: Bebek yüzlü değilim
Manken Didem Soydan, "Androjenliğin yükselişe geçmesiyle birlikte farklılıkları olan kızlar top-modellik seviyesine yükseldi. Ben de bu özellikleri taşıyan biriyim, bebek yüzlü bir kız değilim." dedi.
Vatan Gazetesi'nden Ayşe Brav Türkiye'nin son dönemde Avrupa poyumlarında en çok boy gösteren mankeni Didem Soydan ile konuştu. Sooydan yeni mankenlik trendi,hayalleri ve özel hayatı ile iligli sorulara cevap verdi.
İşte Ayşe Brav'ın Didem Soydan röportajı
Bana sorarsanız Türkiye'nin son yıllarda çıkardığı en parlak model Didem Soydan... Farklı fiziğiyle hemen dikkat çekiyor. Moda dünyası onunla çalışmak için sıraya giriyor, Vivienne Westwood gibi dünyaca ünlü bir çok markanın defilelerine çıkıyor... Bence onu özel yapan değişik tipi; onda android bir hal var yani kadınsı cazibe ile maskülen bir hava arasında gidip gidiyor...
Seninle röportaj yapmak istememdeki gerekçe şu; sen bir fark yarattın bence. Artık dünya markalarıyla çalışıyorsun, Vivienne Westwood defilelerine çıkıyorsun.. Başka bir şey var sende, bu nasıl oluştu, nasıl bu noktaya geldin?
Bunu aslında en iyi bilenlerden biri sensin Ayşeciğim. Beni ilk zamanlardan beri destekleyen, hatta kimsenin benden haberi yokken benimle ilgili bakın böyle bir kız var diye haber yapan sensin... İlk röportajlarımdan birini seninle yapmıştım. Bana gerçekten inanlardan biriydin her zaman.
Zaten bu çok belli olan bir şeydi bence de, sen anlat istiyorum..
Senin gibi önemli büyüklerimin tavsiyesiyle, bana inananların ve ailemin desteğiyle, üzerine kendi görüşlerimin katkısıyla oldu diyebilirim. İdol olarak gördüğüm isimlerin de şu an bulunduğum noktaya gelmemle ciddi olarak ilgisi olduğunu düşünüyorum. Kısacası yol zaten buraya çıkıyordu, başka bir yol olamazdı benim için.. Çok şükür ki böyle de ilerliyorum. Enerjimi de tamamen buna kanalize ettim açıkçası..
Vivienne Westwood seni nasıl buldu peki? Yurtdışındaki ajansınla mı görüştü?
Evet, yurtdışındaki bir ajansla çalışıyorum. Henüz sözleşme imzalamadım Vivienne Wetwood ile, beni bazı işlere gönderiyorlar. Calzedonia da bana bu şekilde geldi. Portfolyömü gönderdim, görüşmeye gittim ve şuan beni gönderdikleri işlerin altından kalkıp kalmayacağıma baktılar, iyi gittikçe işler art arda gelmeye başladı.
Güzelliğin bir kenara, çok Avrupai bir duruşun var.
90’ların o Cindy Crawford, Claudia Schiffer, Naomi Campbell gibi çok ‘kadın kadın’, göz-dudak ön plana çıkan, 90-60-90 kavramıyla ölçütlendirilen mankenlik tanımı androjen kavramıyla birlikte yıkıldı. Androjenliğin yükselişe geçmesiyle birlikte farklılıkları olan kızlar top-modellik seviyesine yükseldi. Ben de bu özellikleri taşıyan biriyim, bebek yüzlü bir kız değilim. Yurtdışında bu duvarın yıkılmasından sonra yavaş yavaş Türkiye’ye de yansıdı bu. Benim başladığım senelerde yurtdışında daha yeni yeni oturmaya başlıyordu, o algı buraya biraz geç geldi işin aslı. Ben onuncu seneme ulaştım; burada bu kavramın yaygınlaşmasına ve ben ünlü markalarla çalışmaya başlayana kadar. Bu bir mücadeleydi, sabrettim.
‘En kısa ilişkim 2 yıl sürdü’
Bekarsın değil mi?
Evet.
Sevgilin var mı?
Var.
Ciddi ilişkiden sıkılır mısın?
Hayır. Ben ciddi ilişki insanıyım. En kısa ilişkim 2 yıl sürdü.
Çiftlerin karşılıklı olarak birbirlerine alan bırakmaları gerekmiyor mu sence? Siyam ikizi gibi bir tip misin yoksa birbirinize ait alanlarınız var mı?
Benim işim zaten ona müsaade etmiyor. Günün 18 saati çekimde olduğum oluyor. Ve zaten etrafınızda çok insan olunca tek kişiye tüm vaktinizi ayıramıyorsunuz.
İlişkinin sağlığı için de bence önemli bir şey bu.
Bence de.
En büyük hayalin ne?
Bu biraz ütopik olsa da içinde bir at çiftliğini bir kütüphanenin ve hayvanat bahçesinin olduğu bir yerde yaşamak isterdim. Hayal dediniz işte hayalim.
‘Ben başladığımda model kavramı yoktu’
Eskiden manken ve hosteslerle ilgili insanların kafasında belli bir imaj vardı. Siz bu algıyı kırdınız, bu çok önemli bir şey aslında. Belli bir duruşu olan mankenler oluştu.
Modelliğe başladığımda ‘modellik’ diye bir kavram yoktu, ‘mankenlik’ vardı. Ailem dahil birçok arkadaşım endişeleniyordu bu kız gösterildiği şekilde mi bir iş sahibi olacak diye. İş olarak dahi görülmüyordu. Şimdi benim 10 senedir kendimi idame ettirdiğim, işim diyebildiğim bir meslek haline geldi, bu çok önemli.
Türkiye’deki modacılara nasıl buluyorsun?
Aslında biz çok fazla imkanlara sahibiz. Benim ailem tekstil ile uğraşıyor, çocukluğumdan beri tekstil atölyelerinde büyüdüm, hala da yapıyorlar. Bizdeki kadar tekstilin içinde olup marka çıkaramayan ülke yok herhalde ama yurtdışına da gittiğimde de gözlemlediğim şu: bazı modacılar bütün Avrupa’da biliniyor. Mesela Hakan Yıldırım, Hüseyin Çağlayan, Erdem Moralıoğlu. Zeynep Tosun da tanınmaya başladı.
‘Spor işimin vazgeçilmezi; hentbolcuyum’
Spor yapıyor musun?
Spor benim işimin vazgeçilmez bir parçası. Tamamen vücut üzerine kurulu bir işte spor yapmak bir zorunluluk. Hentbolcuyum zaten.
Sosyal biri misin?
Aslında hem çok sosyalim hem asosyalim. Eğlenmeye pek vaktim olmuyor çekimler nedeniyle. Sabah erkenden gidiyorsunuz ve herkes eğlenirken siz sabah 8’de kalkmak zorundasınız ve yüzünüz gözünüz eğer şişkin ise olmaz; çekim yapılacak. Bu nedenle birçok şeyi yarıda kesmeye çalışıyorum. Her İstanbullu gibi telaş içerisinde yaşıyorum, trafiğin içinde.