Dilipak: Hakkımda İftira Edenlerin bir Kısmı Bizim Mahalleden

Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, sosyal medyada birilerinin AKP’yi eleştirmesini partinin kendisini hakkında açtığı davaya bağladığını belirtti.

Dilipak, sosyal medyada birilerinin AKP’yi eleştirmesini partinin kendisini hakkında açtığı davaya bağladığını belirterek “Beni bilen biliyor. Hakkımda iftira edenlerin bir kısmı bizim mahallenin trol takımı, birileri karşı mahallenin çocukları; yangına körükle giden tipler” dedi.

Dilipak, sosyal medyada birilerinin “kimi, niçin eleştirdiğimi” sorup tartıştığını belirterek “AK Parti’yi eleştirmemi, hakkımda açılan davaya bağlayanlar var. Ya da gizli bağlantılarımdan söz edenler, çıkar ilişkisine dayalı yorumlarda bulunanlar var. Beni bilen biliyor. Hakkımda iftira edenlerin bir kısmı bizim mahallenin trol takımı, birileri karşı mahallenin çocukları; yangına körükle giden tipler” diye yazdı.





11.11.2009 ile 11.11.2011’deki “Ah Şu Bizimkiler” ve 20.4.2014’teki “Ah şu bizimkilerin işleri!”  başlıklı yazılarını hatırlatan Dilipak, “Dünkü uyarılar ve bugünün gerçekleri. Ben “Kum fe enzir” uyarımı yaptım ya Rab! Şahid ol. Ve kınayanlar kınamalarını sürdürsünler!” dedi.

Dilipak,  11.11.2011’deki yazısında “Bizim alameti farikamız ne olmalı? Yani bizi biz yapan, bizi ötekilerden ayıran özelliklerimizden ne kaldı geriye. Oturduğunuz evler mi? Yiyip içtikleriniz, giyip kuşandıklarınız.. İçimizden birileri, sonradan görme havasında, aşağılık kompleksi ile var gücü ile ötekilere benzemeye çalışıyor.. Okuyup düşündükleri yok. Kâbe’nin hemen karşısındaki lüks otellerde Kâbe’ye tepeden bakarak, helal şaraplarını, şampanyalarını, likörlerini yudumlasınlar. Hemen söyleyeyim, merhametten habersiz, hedonist, çıkarcı, çile ve hüzün nedir bilmeyen bu çocuklar yarın ahir ömrünüzde size ne yapacaklar göreceksiniz.. Ya da servetinizi yarın nasıl har vurup harman savuracaklarını.. Bizim işadamlarına sormak istiyorum: Reklamlarda kullandığınız imajlar ve spotlarda anlatılan dünya hangi dünya, kimin dünyası!” diye yazdığını hatırlattı.

20.4.2014’deki “Ah şu bizimkilerin işleri!”  başlıklı yazısında ise  “%20 himmet alan paralelci ile %20 rüşvet alan kamu görevlisi arasında ne fark olabilir ki?.. İkisi de zorunlu bağış değil mi? Ha! Sonra alıştırırsınız adam artık verir ve karşılığını da alır. “Kazan kazan”, “al gülüm, ver gülüm”.. Herkes ötekinin Şeytanını taşlarken, kendi Şeytanının altına taht kurmasın…Yeni seçilen başkanları uyarıyorum: Şeytan size vakıf ve dernek bahanesi ile gelmesin. Teşkilat ve milletvekili bahanesi ile gelmesin. İşi ehline verin. Torpil yapmayın.. Daha ilk günden bu adlarla kapınızı çalarlar. Siz orada otururken birileri malı götürmeye başlar. Vebali size ait olan bir işte herkes malı götürürken, madem onlar yiyor, ben niye yemiyorum diye düşünmeye başlarsınız. Siz de önce cami, dernek diye başlarsınız.. Yapmayın. (…) Kadrolaşma adına beceriksiz adamlara makam, mevki dağıtamazsınız.. (…) Haram lokma toplumu ifsat eder.. Bazı ailelerin çocukları uyuşturucu, alkol kullanmaya, fuhşa sapmaya başladılar. Aile çatırdıyor. Muhafazakâr semtlerde yaşananların farkında mıyız” diye yazdığını hatırlatarak “Sahi değişen kim, ben mi, başkaları mı? diye sordu.

Yazının tamamını okumak için tıklayın