Dilipak'tan Arınç'a: Ailesinde FETÖ ile ilişkili birileri varken...
"Bu hainleri, alçakları, katilleri bilip de bunları koruyan, gizleyen hainler cezalandırılmalı"
Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a yönelik olarak "Eşi, oğlu imam olanları tanıyorum. Bu işin kasası olduğu söylenenleri de. Arınç’ın ailesi de böyle bir aile. Hiç mi farkına varmadı, hiç mi bilmiyordu, söyleyecek hiçbir sözü yok mu onlara karşı" dedi. Dilipak, "Devletin en tepe makamında bulunan birileri, kendi ailesi içinde bile FETÖ ile ilişkili birileri varken, bu çevre hakkında hiçbir bilgi vermemesi, ihbarda bulunmaması, onlara karşı elle tutulur bir açıklaması olmaması onun bu konuda ne kadar adil ve sağlıklı bir fikir sahibi olduğu noktasında bir kanaatin oluşmasına sebep olmaz mı?" diye yazdı.
Abdurrahman Dilipak'ın "Ben abime söyleyeyim.." başlığıyla yayımlanan (30 Nisan 2017) yazısı şöyle:
Abim benim! Demiş ki, “OHAL inceleme komisyonunun hayata geçmesi için ‘Başbakan’a yalvarıyorum”
Evet, aynen. Ben de diyorum ki, suçsuz hiç kimseye suçlu muamelesi yapılmasın. Kurunun yanında yaş da yanmasın. Dahasını da söyleyeyim: Bir insan suçlu da olsa, onların da hakları var. Hiç kimseye haksızlık edilmesin. Suçlulara bile. Ayet öyle der: “Bir topluluğa olan düşmanlığınız sizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmesin.” Ama’sı, mama’sı yok. Bu böyle. Ben de yalvarırım..
Bakın yine daha fazlasını da söyleyeyim: Suçsuzu suçlu gibi göstererek bu işi sulandırmaya çalışanlar, kendini sureti haktan göstermek için, eskiden bu yolda olup da bugün dönmüş olanlar hakkında iftiralarda bulunanlar iki kez, iki kat cezalandırılmalı.
Dahası da var, bu hainleri, alçakları, katilleri bilip de bunları koruyan, gizleyen hainler de cezalandırılmalı. Var mısınız! “Bilmiyordum” diye yalan söylemeyeceksiniz..
Siz, suçsuz zannettikleriniz için yalvarıyorsunuz, peki aramızda dolaşan hainler, katiller, ajanlar ya da onları koruyanlar, kaçıranlar için de yalvaracak mısınız. Yakınınızın katillerine dokunulamaması, onların hâlâ köşe başlarında oturuyor olması bir vicdansızlık değil mi?
Ötekilere vicdani bir kalkanla koruma sağlayıp, berikileri görmezden gelmek ne kadar ciddiye alınabilir.
Ben, “Kur’an-ı Kerim’e el basıp yemin eden”, hacısını, hocasını şahid gösteren kripto adam biliyorum.. İşin kötü yanı bu türden hâlâ aramızda dolaşan bir sürü hain var. Gerçekten birilerinin masum olduğundan emin misiniz, nasıl emin olabiliyorsunuz. Bu adam Cumhurbaşkanının yaveri olabiliyor..
Mazlum olduğu zannıyla birilerine karşı gösterdiğiniz merhameti, zalim olduğunu bildiğiniz kişilere karşı cesaretle dile getiremiyorsanız, orada başka bir sorun var demektir..
Devletin en tepe makamında bulunan birileri, kendi ailesi içinde bile FETÖ ile ilişkili birileri varken, bu çevre hakkında hiçbir bilgi vermemesi, ihbarda bulunmaması, onlara karşı elle tutulur bir açıklaması olmaması onun bu konuda ne kadar adil ve sağlıklı bir fikir sahibi olduğu noktasında bir kanaatin oluşmasına sebeb olmaz mı?
Bu konudaki gözlemlerim, örneklerim o kadar çok ki, eşi abla, oğlu imam olanları da tanıyorum. Bu işin kasası olduğu söylenenleri de. Arınç’ın ailesi de böyle bir aile. Hiç mi farkına varmadı, hiç mi bilmiyordu, söyleyecek hiçbir sözü yok mu onlara karşı..
O başörtülü ablayı gözaltına alan emniyet müdürü hâlâ göreve iade edilmedi. Onun da eşi, ailesi, çocuğu var. Onun da anne-babası, akrabası var. O kişi hakkında o gün devreye girdiniz ve o kişi görevden alındı ve hâlâ da göreve iade edilmedi.. FETÖ’cülere merhamet ederken, onların kurbanlarına da merhamet etmek gerek. Yoksa bu duygusallık, başka bir aidiyetle ilişkilendirilir.. Eğer biri şüpheliler için merhamet talep ederken zalimler karşısında sessiz kalıyorsa, bu merhamet gösterisi, suçu ve suçluyu koruma gayretinden başka bir şekilde bir anlam taşımaz. Politikacılar bir şey söylerken, o sözün nasıl anlaşılacağını, başkalarının vicdanında yankısının ne olacağını düşünmeleri gerek.. Şehid ailelerinin vicdanı, şüphelilerin yakınlarının vicdanından daha değersiz değildir..
Şimdi bu zatlardan bildiklerini savcılara anlatmasını beklemek gerek..
Tamam bazı teknik hatalar var, ama daha çok FETÖ’cülerin bu işi sulandırmak için, bu işten vazgeçenler hakkındaki ihbarları unutmamak gerek.
Sakarya’daki FETÖ’cülerle ilgili faaliyet yapan birimin başkanı da FETÖ’cü çıktı ya hu!
Tamam, bazı kasıtlar da olabilir. Bunlar da tek tek ortaya çıkarılıyor.. Yanlışlık ve haksızlıklar giderilmeye çalışılıyor, ama zaman alıyor. Kolay olmuyor. Ve tabii, bu arada ateş de düştüğü yeri yakıyor..
Evet şu OHAL kararlarına itirazları inceleyen bir komisyon derhal çalışmaya başlamalı. Ve haksız bir işlem konusunda kasıtlı hukuk dışı işlemler yapanlar da derhal cezalandırılmalı. Bu acil bir konu.
“Manisa’da ne hikmetse FETÖ suçlamasıyla birçok kişi gözaltına alındı. Bunların arasında çok iyi tüccar, çok iyi eğitimci, çok iyi avukatlar da var. Bunlar sempati düzeyinden ötesine gitmemişler. Bunları hazmetmem mümkün değil. Bunlar devlete darbe girişimi yapan kişilerle işbirliği yapmış değiller” diyorsunuz da, bundan nasıl emin olabiliyorsunuz.. “Çok iyi avukat, öğretmen ve tüccarlar suç işlemez” diye bir kural mı var..
Evet, suç örgütleri ile terör örgütleri ile mücadele hukuk içinde yapılmalı. Haksızlığa uğramak haksızlık etme hakkı vermez kimseye.
Benzer iddialarda bulunan herkese söylüyorum: Anlaşalım, bildiğiniz suçluları, akrabanız da olsa ihbar edeceksiniz. Ve suçsuzluğundan emin olduğunuz kişiler hakkında şahidlik yapacaksınız. Adil şahidler olacağız. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, haklıdan yana zalime karşı olacağız. Zalim babamız da olsa, kardeşimiz, oğlumuz, kızımız, damadımız da olsa, mazlum düşmanımız da olsa.
Hiçbir masumun ayağına taş değmesin, saçının teline zarar gelmesin. Haksızlığa uğrayanlar haklarını arayabilsinler ve kasten haksızlık yapanlar da aynı şekilde cezalandırılsın ve hak kayıpları tazmin edilebilsin..
Bu arada FETÖ’cülerden madden ve manen zarar görenler de ferden ya da kurumsal olarak hukuk ve ceza davaları için girişimde bulunabilirler. Kaybettikleri hakların tazminini talep edebilirler. Bu konu sadece hakim, savcı ve polislere bırakılamayacak kadar ciddi bir konudur.
Selâm ve dua ile.