Dolar 16 TL Sınırında: Sıfırı Tüketince Ne Olacak?

Dolar/TL 16 liraya dayandı. Euro ise 16,9030 liradan güne başladı. Dünya gazetesi yazarı Alaattin Aktaş, dolar kurunun yükselişine bir dur diyebilmek için 3 seçenek gündeme getirdi.

Dünya gazetesinden Alaattin Aktaş, bugünkü köşesinde "Sıfırı da tüketince ne olacak?"  başlıklı bir yazı kaleme kaldı. Kurdaki yükselişi masaya yatıran Aktaş, "Ya bir şekilde döviz bulunacak ve kurun yeniden tırmanması önlenerek enflasyonun hiç olmazsa aralıktan itibaren düşmesi sağlanacak. Ya da döviz bulunamazsa durumun daha da kötüye gideceği dikkate alınarak seçimin öne çekilme ihtimali doğacak" dedi.

Aktaş'ın yazısının ilgili bölümü şu şekilde:

SEÇENEKLER NE?

İki seçenek var gibi görünüyor:

- Artık maliyeti ne olursa bize nefes aldıracak bir dış kaynak bulunabilirse kurun çok artması önlenir, hatta bir miktar da gerileme sağlanabilirse şahane olur ve seçime kadar idare edilir. Tabii ki tercih edilen budur.

- Dış kaynak bulunamazsa, yerleşikler de yeniden dövize yönelmeye başlarsa, (nitekim bunun işaretleri alınıyor) bu durumda yol zorunlu olarak kısaltılır, yani seçim öne alınabilir. Çünkü her geçen gün artan olumsuzlukla bir yıl sonrasının ekonomik tablosu bugünkünden kötü olacaktır. En az kötü tercih edilir.

Üçüncü bir seçenek daha var mı? Olabilir...

Kur korumalı mevduat barutu bittiğine, yeniden 18’lere ya da daha yukarı çıkacak doları geriletmek için yapılacak pek bir şey kalmadığına, bu düzeydeki kur da özellikle enflasyon yönüyle durumun daha da kötüleşmesine yol açacağına göre, ya yeni bir icat çıkarılır ya da o sevimsiz kavram, yani sınırlı da olsa bir “kambiyo kontrolü” gündeme gelir, böylece özellikle bankada döviz hesabı olanların yüreklerinin pır pır atmasına yol açan o yola başvurulmuş olur.

Yani tasarruf sahibine “Paranın tümünü çekemezsin, şu kadar çekebilirsin” ya da son çare olarak da “Dövizini TL’ye çevirdim” denilir.

FİNANSAL İNTİHAR!

Ancak bu Türkiye’nin finansal anlamda intiharı olur ve bize göre böyle bir yanlışa düşülmez. Düşülmemelidir de!

Bugün tutar “Bankadaki döviz hesabına kısıtlama koydum” derseniz, vatandaşa örtülü biçimde “Ben dövizle mücadelede yenildim” demiş olursunuz ve herkes döviz almaya koşar. O zaman da kambiyo kontrolünü sınırlıdan öteye taşımak gerekir ki böyle bir adım Türkiye’yi dünyadan koparır.

Ayrıca, vatandaşta “Bugün dövize el koyan yarın bankadaki TL tasarrufuma da el koyar” düşüncesi oluşur, bu sefer bankalar TL mevduat çekilişiyle baş edemez olur.

GÜNDEME BİLE GELMEMELİ AMA...

Aslında bankadan döviz çekilişini sınırlamak ya da bu paraya tümüyle el koymak konusunu dile getirmek bile hoş değil. Ama son dönemde öylesine yanlışlar yapılıyor ki, bunlar vatandaşın zihninde giderek daha çok yer buluyor.

Vatandaş kaygılanmakta haklı. Bu tür kaygılar durup dururken ortaya çıkmıyor ki...

Son altı ayda neler yapılmadı ki...

Kur korumalı mevduat icat et... Önce yalnızca gerçek kişileri kapsama al, sonra tüzel kişileri de kapsama dahil etmek durumunda kal ve onlara döviz hesaplarını bozdurmaları karşılığında önemli bir vergi avantajı da sağla...

İhracatçının dövizine el koy, sonra oranı artır, ardından turizm sektörünün dövizi için de aynı uygulamaya başvur...

Bazı ödemelerde dövizle işlemi yasakla, bu uygulama bir dizi tıkanıklığa yol açsın...

Bankalara dövizdeki dalgalanmayı en aza indirebilmek için “Şu saatler dışında işlem yapmayın” diye uyarıda bulun...

Tüm bunlar kamuoyunda nasıl bir algı yaratıyor dersiniz?

“Dövizde sıkıntı büyük, kur artışını frenlemek için faiz de artırılmayacak, bu gidişle dövize el koyarlar mı, koyarlar...”

Önce “Yok canım, olmaz” diye başlayan bu kaygı, giderek “Acaba olur mu” boyutuna dönüşüyor.

Kaygı böylesine büyürken zaman giderek azalıyor.

Tekrar edelim:

- Ya bir şekilde dövizin tırmanması önlenecek ve enflasyonun hiç olmazsa aralıktan sonra yönünü aşağı çevirmesi sağlanacak.

- Ya da sandık, işlerin iyice çığırından çıkacağı görülürse “daha az kötü” sayılan bir dönemde önümüze gelecek."