Demirtaş: Gelecekte bir Kürdistan gerçeği olacak!
Diyarbakır'da Demokratik Toplum Kongresi (DTK) genişletilmiş olağanüstü genel kurulu 'öz yönetimle demokratik ulusa' başlığı ile başladı.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, hendek ve barikatların öz yönetim, özerklik isteğiyle ortaya çıkmadığını söyledi. Kürt gençlerinin tarihi bilinçle, travmayla, yaşanan acılarla yola çıkarak bu direnişi ortaya koydukları görüşünü savunan Demirtaş, "Savaşı şehirlere taşımak için değil, insanlarımız göç etsin diye değil. Zerre kadar siyasete, müzakereye, konuşmaya dair umut Ankara'da kalmadığı için, Ankara masayı devirip, masanın yerine tank koyduğu için direniyor insanlar. Madem hasta ameliyat masasına yatırıldı. Bu hasta oradan iyileşmeden kalkmayacak, bu direniş zaferle sonuçlanacak" dedi.
Diyarbakır'da Demokratik Toplum Kongresi (DTK) genişletilmiş olağanüstü genel kurulu 'öz yönetimle demokratik ulusa' başlığı ile başladı. İki gün sürecek genel kurul salonuna Abdullah Öcalan, çatışmalarda ve faili maçhul cinayetlerde ve cezaevlerinde yaşamını yitirenlerin PKK'lı, KDP'li ve Kürt partilerinden olanların fotoğrafları asıldı. Genel kurula HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek, DTK Eş Başkanları Hatip Dicle, Selma Irmak, milletvekilleri, belediye başkanları katıldı.
"HENDEKLER ÇÖZÜMSÜZLÜKTEN"
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, hendek ve barikatların Kürt sorunun çözümsüz kalması nedeniyle ortaya çıktığını belirterek, öz yönetim, özerklik gibi söylemleri ilk kez dile getirmediklerini, 7 Haziran ve 1 Kasım'daki seçim beyannamelerinde de bulunduğunu söyledi. Demirtaş, şunları söyledi:
"Dolayısıyla bugünlerde özellikle barikat ve hendek kazıldı, kriz buradan çıktı, barikat ve hendek öz yönetim talepleri sonucu ortaya çıktı gibi kısır bir tartışmaya cevap olsun diye bunları ifade ediyoruz. Barikat ve hendek, Kürt halkı öz yönetim istediği için kazılmadı. Barikat ve hendek, Ankara'da katliam planları yapanlar, o planları hayata geçirmeye başladığı için kazıldı. Öz yönetim, özerklik talepleri zaten insanlık var olduğundan beri vardır. Ve, aslında insanlık var olduğundan beri bu talep savaşların kaynağının temel nedenidir. İnsanlar, halklar kendini yönetmek ister. Başkası sizi yönetsin diye, başka bir beşeri irade tarafından bütün iradeniz teslim alınsın diye biz doğmadık. İrademizi tümüyle beşeri bir iradeye teslim etmek için yaşamıyoruz. Kabul edemeyiz. Tek bir kişi bile bunu kabul etmezken, Ortadoğu'nun en kadim köklü ve nüfus olarak da kalabalık olan Kürt halkı bunu niye kabul etsin. Tek bir birey bile başkasının kendisini yönetmesine izin vermez, isyan ederken bu halk bunu niye kabul etsin. Bugün yaşadığımız şey bu tarihsel kırılmanın sonuçlarıdır."
"O HENDEĞİ KAZMIŞLARSA, ÇOK DEĞİL"
Öz yönetimin küçümsenecek, alay edilecek, dalga geçilecek bir mevzu olmadığını belirten Demirtaş sözlerini şöyle sürdürdü:
"İnsanın tam da onuruyla, haysiyetiyle ilgili mevzudur. Köle gibi mi yaşacaksınız, özgür insan olarak onurunuzla mı yaşacaksınız? Bu ikisi arasındaki bir tercihtir. Ne hendeği, ne barikatı. Mevzu oralara kadar küçümsenmez. Hendekteki, barikattaki direnişin nedeni faşizme, katliama karşı duruş ve direniştir. Özerklik eşittir hendek, barikat değildir. Özerklik onurlu yaşama hakkıdır. Eğer biri bunu kabul etmiyor, bırakın kabul etmeyi, bunu tartışmayı, bunun aklınızdan bile geçirilmesine bile izin vermiyorsa ve bunu aklından geçirenleri 'ben tutuklayacağım, katledeceğim, diz çöktüreceğim' diyorsa vallahi o barikat ve hendeği kazmışlarsa çok değil. Ne yapacaklar başka? Bunu söyledik diye eleştiriyorlar. Ne yapacaklar bir yol göstersinler. Diyecekler ki, yahu özerklik, öz yönetim kardeşim: İşte siyasette oturup tartışalım, bunların hepsi siyaset yoluyla çözülsün desinler, amenna biz bunun için varız. 2.5 yıl neyi tartıştık, tartışmaya çalıştık. Masaya öz yönetimin Ö'sünü bile getiremedik. Asla tartışmadılar. Zurnanın zırt dediği yere geldik. Dolmabahçe mutabakatıyla artık onu tartışacak noktaya geldik, artık tamam diyalog bitti birbirimizi anladık, tanıdık, talepler nedir, neyi konuşacağız netleşti. İyi kötü, karşılıklı bir güven ortamı oluştu, hadi işin esasına girelim dediğimiz noktaya gelince, işte orada kıyamet koptu. Onun için Dolmabahçe mutabakatı demokrasinin önünü açacak, tartışmanın müzakerenin yol haritasıydı. Sayın Öcalan tam 2.5 yıl İmralı'da iğne ile kuyu kazar gibi sabırla o noktaya gelinsin diye çaba sarf etti."
"SAYIN ÖCALAN KARŞISINDA HEPİNİZ KÜÇÜLDÜNÜZ"
Demirtaş, sorunun çözülmesi için 2.5 yıl boyunca çok çaba sarf ettiklerini ancak bir sonuca ulaşamadıklarını söyleyerek, şöyle dedi:
"Bugün saraylarında atıp tutanların, sırça köşklerinden kendilerine parmak sallayıp tehdit edenlerin, 15 metrekarelik beton hücresinde tam 16 yıldır, küçük bir radyosu, yanında bulundurmasına izin verdiğiniz 3 kitabıyla bütün Ortadoğu dengelerini sizden daha iyi okuyan ve bunun hazırlığını yapan, bunun direnişini, barışını, altyapısını kuran bir lider karşısında, sayın Öcalan karşısında hepiniz küçüldünüz. Bunların hepsini kendisi söylemişti. Hepsini İmralı'da uzun uzun anlatmıştı. Defalarca rica etmişti. 'Lütfen gidin Ankara'da iyi anlatın. Bu çok kıymetli bir görüşme sürecidir lütfen birbirimizi kandırmaya, oyalamaya dönüşmesin, tarihi bir müzakere yapıyoruz, Ortadoğu kaynayan kazana dönüşmüştür. Bütün uluslararası güçler Ortadoğu'ya üşüşmüştür. Bir kez daha tarih tekerrür etsin istemiyoruz, bir kez daha Ortadoğu halklarının kaderi elinden alınsın istemiyoruz. Dolayısıyla biz Türk halkıyla, Türkiye yönetimiyle stratejik bir kader birliği yapmak istiyoruz, geleceğimizi beraber belirlemek istiyoruz. Rojava'da da burada da. Tarihi bir güvenle önümüzdeki yüzyıllar artık diğer halkların da eşitliğini temel alarak bir arada yaşayacak bir çözüm üretelim' demişti. Şimdi alay edenler, dalga geçenler, çözüm sürecini küçümseyenler, bugün hendekleri küçümseyenler, alay edenler, dalga geçenler, 2.5 yıl 30'dan fazla İmralı ziyaretimiz oldu. Bir o kadar Kandil ziyaretimiz, onun iki katı Ankara'da toplantılarımız oldu. Niye siyasetle çözmek varken, hendek kazmışlar. 2.5 yıl yapmadığımız şey kalmadı. Ne yaptılar eninde sonunda siyasetimizin önünü mü açtılar? Hayır. 7 Haziran'da bizi barajın altında bırakmak için ellerinden ne geliyorsa yaptılar. 7 Haziran öncesinde barikat mı, hendek mi vardı? Hayır. Siyasete kanal açmadılar. Siyasetçilerimizi yok saydılar, hor gördüler. Buna rağmen Kürt halkı başta olmak üzere Türkiye'de vicdanlı insanlar arkamızda durdu ve 7 Haziran'da barajı aştık ve AKP'yi iktidardan düşürmeyi başardık. O günden bugüne yaşananları an be an yaşıyorsunuz."
"BU HASTA AMELİYAT MASASINDA İYİLEŞMEDEN ARTIK KALKMAYACAK"
Kürt gençlerinin bugün tarihi bilinçle, travmayla, yaşanan acılarla yola çıkarak bir direniş ortaya koyduğunu söyleyen Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kürt gençleri bugün bu tarihi bilinçle, travmayla, yaşanan acılarla yola çıkarak bu direnişi ortaya koyuyor. Savaşı şehirlere taşımak için değil, insanlarımız göç etsin diye değil. Zerre kadar siyasete, müzakereye, konuşmaya dair umut Ankara'da kalmadığı için, Ankara masayı devirip, masanın yerine tank koyduğu için direniyor insanlar. Biz burada siyasetçiler olarak kendi kişisel ikbalimiz, kişisel istiklalimiz uğruna bir tartışma yürütmedik, yürütemeyiz de. Direnişin geleceği ne olacak? Onun dışında her tartışma bizi geri götürür. Madem hasta ameliyat masasına yatırıldı ki, hasta 200 yıldır hastadır. Defalarca denedik ilaç verdik, serum taktık olmadı. Madem ameliyat masasına yatırdık. Bu hasta oradan iyileşmeden kalkmayacak, bu direniş zaferle sonuçlanacak. Herkes halkımızın iradesine saygı duyulacak ki, bir daha bu acıları yaşamayalım. Bizler, çocuklarımıza artık sorun miras bırakma utancına dahil olmak zorunda değiliz. Çocuklarımıza, torunlarımıza çözümü miras bırakalım. Cizre'de bebeklerimiz, yaşlı kadınlarımız bu zulmü, hakareti yaşarken, bir sonraki nesilde eğer bunları yaşamaya devam ediyorsa, vebali bizimdir, öncelikle bu salonda oturanlardır vebali. Gün bugündür artık. Devletin kararlılığı mı var, kendileri bilir. Tankları, topları, emirlerinde orduları var doğru. Ama bizim kararlılığımız, haklılığımız, meşruiyetimiz var. Tanktan, toptan daha güçlüdür. Halkın iradesi, kararlılığı silahtan daha güçlüdür."
"KAĞITTAN KAPLANLARIN SONU GELDİ"
Selahattin Demirtaş, kağıttan kaplanların, ucuz kahramanların sonunun geldiğini ifade ederek, şöyle dedi:
"Bu kağıttan kaplanların, ucuz kahramanlıklarının da sonu gelmiştir. Dün Ankara'dan Başbakan'a çağrı yaptım. Genelkurmay Başkanı'nı niye Cizre'ye gönderiyorsun? Sen git. Sandıktan çıkan oylar size verilmedi mi? Hani istikrar sağlayacaktınız, siyasi çözümleriniz vardı. Genelkurmay Başkanı mı seçildi 1 Kasım'da? Sen seçildin. Sen niye Cizre'ye gitmiyorsun? Madem kudretlisiniz, güçlüsünüz al reisini de yanına sen Cizre'ye git. Sur'a gelip bir bakın. Hani Kürt halkını terör belasından kurtarıyorsunuz ya, gelin bakın Kürt halkı sizi nasıl karşılayacak. Yarın buyurun Cizre'de meydanda bir miting yapın. Çünkü zerre kadar siyasi iradeleri yok. Kaybettiklerini, siyaseten tükendiklerini biliyorlar artık. Yüzde 49.5 oy almışlar ama dayandıkları zemin, zor, güç silah zeminidir. Onun dışında ayakta kalamayacaklarını biliyorlar. İki temel mevzuyu netleştireceğiz. Birincisi Kürt halkının siyasi statü meselesi. Bu da özerklikle ilgilidir. İkincisi yine Kürtlerin yaşadığı Kürdistan bölgesi ve Türkiye'nin tamamını da ilgilendiren idari yönetim modeli, bu da özerklikle ilgili. Bu ikisini en dengeli şekilde birbirini boşa çıkarmayacak, birlikte yaşamı olanaklı kılacak ama içeriği de dolu nasıl bir yönetim inşa edebiliriz, bunun yetkilerini, mekanizmasını hiyerarşisini tabandan yukarı nasıl kurabiliriz diye bunu bütün dünyaya hatırlatma nedeniyle bu toplantı çok önemli olacaktır."
OKYANUSUN ALTINDAKİ GEMİ GİBİ KÜRDİSTAN GÜN YÜZÜNE ÇIKIYOR
Demirtaş, "Türkiye'de Türk kardeşlerimiz başta olmak üzere her etnik kimliğe kardeşimiz gözüyle bakarız, bir arada yaşama iradesini de halen koruyoruz. Önerdiğimiz çözüm modeli de bunun bir parçasıdır" dedi.
Kürtlerin kendi coğrafyasında, Ortadoğu'nun orta yerinde siyasi bir irade olacağı görüşünü savunan Selahattin Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tıpkı yüzyıldır okyanusun altında kalan bir geminin yeniden okyanusun üstüne çıkıyor olması gibi Kürdistan kendi küllerinden yeniden doğuyor. Ortadoğu'da orta yerinde güneş gibi ışıldıyorsa dostlarımız bundan mutluluk duymalıdır, bize kardeş duyanlar, et ve tırnağız diyenler bundan mutluluk duymalıdır. Korkacak bir şey yok, gerçekler gün yüzüne çıkıyor. Korkunun ecele faydası da yok. Durdurabileceğiniz bir durum da değil. Durdurmak, engellemeye çalışmak yerine güç verseniz, yan yana olsanız omuz omuza olsak hep birlikte kazanacağız. Artık gelecek yüzyılda bir Kürdistan gerçeği olacak. Belki bağımsız devletleri de olacak Kürtlerin, federal devletleri de, kantonları da, özerk bölgeleri de olacak. Kürdistan kocaman bir coğrafyadır. Bu coğrafyada kim nasıl yaşamak istiyorsa önce kendisi karar verir geri kalanlar buna saygı duyar. Kardeşlik hukuku da böyle bir şeydir."
Ramazan YAVUZ- Serdar SUNAR/DİYARBAKIR, (DHA)