DW: Rusya artık Türkiye'yi sahada istemiyor
Diplomatik çözüm umudunun azaldığı İdlib için savaş çanları çalıyor. Erdoğan’ın izlediği "uçurum diplomasisi" Rusya’ya geri adım attıracak mı, yoksa savaş kapıda mı? Uzmanlar DW’ye değerlendirdi:
Türkiye'nin Esad rejimine İdlib'den çekilmesi için Şubat sonuna kadar tanıdığı sürenin sonuna geliniyor. Ankara-Moskova hattında diplomatik çözüm bulunması umudunun azalması, "savaş kapıda" endişesini arttırdı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "ne pahasına olursa olsun" İdlib'den vazgeçilmeyeceğini, Esad rejiminin İdlib'den çıkartılmasını hedefleyen askeri harekatın artık "an meselesi" olduğunu söylüyor. Türkiye'nin Suriye ve Libya'daki iç savaşlara taraf olduğunu, "yeni bir istiklal mücadelesi yürütüldüğünü" söyleyen Erdoğan, "şehitler tepesi hiçbir zaman boş kalmayacak" sözleriyle de, Moskova ve Şam'a Türkiye'nin savaşı göze aldığı mesajını veriyor.
Uluslararası ilişkiler uzmanları, Türkiye'nin gerilimi tırmandıran adımlarını "brinkmanship diplomacy" olarak adlandırılan, Türkçe'ye de "uçurum diplomasisi" olarak çevirilen bir stratejinin parçası olarak görüyor. Bu stratejiyi uygulayan taraflar, savaşa ramak kalana kadar gerilimi tırmandırıyor, taleplerinin büyük bölümünün son anda karşı tarafça kabul edilmesi üzerine geri adım atıyor.
Ancak Türkiye'nin "ültimatomuna" rağmen ne Esad rejimi ne de rejimin İdlib'deki ilerleyişini destekleyen Rusya geri adım attı. Gerek Rusya'nın, gerekse Esad rejiminin, Türk askerlerini doğrudan hedef almaları, durumun ciddiyetini gözler önüne seriyor.
Murat Koc Professor an der Cag Universität
Doç. Dr. Murat Koç
"Rusya Türkiye'yi sahada istemiyor"
Çağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Koç, "Ortada duran çok net bir gerçek var: Rusya Türkiye'yi artık sahada istemiyor" dedi. DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Koç, Rusya'nın bu konuda ABD ile anlaştığı yorumlarına katıldığını ifade ederken, "İkisi de Türkiye'yi dizginleyip sahada ehlileştirmeye çalışıyorlar" diye konuştu.
Zaman kazanma taktiği mi?
Bu arada Türkiye ve Rusya'nın, diplomatik çözüm için umut bağlanan Erdoğan-Putin görüşmesinin zamanlaması ve formatı konusunda çelişkili açıklamalar yapması da soru işaretlerine yol açtı.
Erdoğan, 5 Mart'ta Almanya Başbakanı Angela Merkel, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in de katılacağı bir dörtlü Suriye zirvesi yapılacağını açıklamış hemen ardından Moskova kesin bir tarih belirlenmediğini duyurmuştu.
Erdoğan bugün, dörtlü zirvenin yapılamayabileceğini söyleyerek, "en kötü ihtimalle 5 Mart'ta bizim Sayın Putin ile bir araya gelmemiz söz konusu olabilir" açıklamasını yaptı. Ancak kısa bir süre sonra Kremlin'den yine farklı bir açıklama geldi. Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov, ikili bir görüşme üzerinde durmadıklarını, İran'ın da katılımıyla çok taraflı bir görüşme için çalışma yürüttüklerini duyurdu.
Moskova'nın "yumuşatma" stratejisi
Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi Türkiye uzmanı Timur Ahmetov'a göre Rusya, Erdoğan'ın şahin pozisyonunu, diplomatik inisiyatiflerle yumuşatmaya çalışıyor. DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Ahmetov, dörtlü zirve teklifininin zaten Rusya'dan geldiğini, Moskova'nın daha önce de İran'ın da katılacağı, Astana garantör ülkeler zirvesinin yapılmasını teklif ettiğini söyleyerek şunları kaydetti: "İkisi de Mart'ın başında olacaktı. Gördüğüm kadarıyla Moskova bu gibi diplomatik inisiyatiflerle, Ankara'nın Şubat sonu için verdiği ultimatom konusundaki psikolojik bariyerin aşılmasını sağlamayı hedefliyor. Zira Erdoğan zirveye kadar İdlib'de radikal bir adım atarsa, diplomasiyi değil savaşı tercih eden, öngörülemez lider pozisyonuna düşecek."
Ankara-Moskova hattındaki müzakereler hakkında basına yansıyan bilgilere göre Rusya, Türkiye'nin İdlib'deki gözlem noktalarından çekilmesini istiyor. Rusya'nın, Türkiye'nin bölgeyi muhalifler ve cihatçı gruplardan arındırması karşılığında, sınıra yakın dar bir şeritte siviller için güvenli bölgeye yeşil ışık yaktığı, Ankara'nın ise İdlib'in büyük bir bölümünden çekilmesi anlamına gelen bu öneriyi geri çevirdiği iddia ediliyor.
"Duygusal ve irrasyonel"
"İdlib'in kaderi zaten çoktan yazıldı" diyen Rus uzman Ahmetov'a göre, Erdoğan'ın daha önce altına imza attığı çatışmasızlık bölgesi, zaten geçici olarak öngörülmüşü. Gelinen noktada Rusya'nın İdlib'teki temel önceliğinin Şam'ın bölgede kontrolü sağlaması olduğuna dikkat çeken Rus uzman, Moskova'nın bunu izleyen önceliğinin de, "Türkiye'nin ulusal güvenlik hassasiyetleri ihmal edilmemesi" olarak ifade etti.
"Türkiye'nin Suriye politikasının siyasi boyutu epeyce duygusal ve irrasyonel görünüyor. Diğer yandan, mülteci sorunları ve terörizmden oluşan güvenlik boyutu ise daha pragmatik bir zemine dayanıyor" diyen Ahmetov, Moskova'nın Türkiye'nin Suriye politikasının güvenlik boyutuna odaklanmasını sağlamayı hedeflediğini kaydetti. Rus uzman, "Tam da bu yüzden taraflar Adana Mutabakatı’na dönüp, sınır bölgesindeki şeridi Türkiye kontrolü altında bırakacaklar, güvenlik sorunlarına odaklanacaklar" öngörüsünü dile getirdi.
Adana Mutabakatı kabul edilebilir mi?
Suriye konusundaki çalışmalarıyla tanınan Murat Koç ise gelinen noktada artık İdlib sorununa Adana Mutabakatı ile çözüm bulma önerisinin Türkiye tarafından kabul edilmesinin çok zor olduğunu vurguladı. Koç, "Adana Mutabakatı için asgari şartlar, Soçi'nin ihlalinden önce vardı, artık yok. Rusya sahadan çekilir, Türkiye Esad rejimi ile baş başa kalırsa işte o zaman gerçekten de bölgesel bir savaş yaşanır. Çünkü bugün sahada, Türkiye'den çok daha rahat nefes alan konumda bulunan İran gibi bir gerçekle karşı karşıyayız" dedi.
"Türkiye'nin vazgeçmesi mümkün değil"
Türkiye'nin gelinen noktada, İdlib için savaşmayı göze almasının gerisinde güvenlik kaygılarının yanısıra stratejik nedenleri olduğunu vurgulayan Koç, "İdlib Türkiye için taktik, operatif ve stratejik açılardan büyük önem taşıyor. Türkiye'nin İdlib'den vazgeçmesi, stratejik olarak geri adım atması mümkün değil. Geri adım atarsa Akdeniz'deki bütün açılımlarını kaybetme riskiyle karşı karşıya kalır" görüşünü kaydetti.
Koç, Türkiye'nin sınır güvenliği için bir anlamda ileri bir karakol konumunda olan İdlib'in aynı zamanda Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Suriye'nin diğer bölgelerinde yürüttüğü üç askeri harekat sahasını kontrol eden konumu nedeniyle büyük önem taşıdığını vurguladı. Koç'a göre Ankara'nın bölgeye bakışını etkileyen diğer önemli faktörler ise, buranın stratejik önem taşıyan bir koridor olması, önemli enerji ve ulaşım projelerinin Akdeniz'e çıkış noktasını oluşturması.
Batılı müttefikleri Türkiye'yi destekler mi?
Bu arada Rusya ile İdlib gerilimi tırmanırken, Ankara'nın ABD'den ve Batılı müttefiklerinden hava savunma desteği ve Patriot füzeleri talep ettiği haberleri gündeme damgasını vurdu.
Türkiye'nin ABD başta olmak üzere, Batılı müttefikleriyle ilişkilerini en yakından izleyen uzmanlardan, Alman Marshall Fonu'nun (GMF) Başkan Yardımcısı Ian Lesser, DW'ye yaptığı değerlendirmede, "Türkiye-Rusya ilişkilerinde ihtilafların artması halinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan, herkesi şaşırtacak bir açıklamayla, ‘bu S-400 anlaşmasının sonudur' diyebilir. Çok olası olmasa da bu bir ihtimal" diye konuştu.
Peki, Rusya ile İdlib'de tırmanan gerilimin büyük bir çatışmaya dönüşmesi durumunda NATO müttefikleri Türkiye'yi destekler mi?
Bu soruyu yanıtlayan Lesser, "NATO müttefikleri Türkiye ile Rusya arasındaki gerilimin, İdlib'deki gelişmelerin, kontrolden çıkmasından çok büyük endişe duyuyor" görüşünü kaydetti. Lesser, Türkiye'nin NATO üyesi olduğunu, müttefiklerinin Türkiye'nin güvenliğinin korunmasında paydaş konumunda bulunduğunu vurgulamakla birlikte ittifak içinde bazı ülkelerin Ankara'nın Suriye politikasından rahatsızlık duyduğunu hatırlattı.
"Akıl sır erdiremiyorum"
Kısa vadede İdlib için taktiksel bir ateşkes uzlaşısının mümkün olduğunu ancak Esad'ın Suriye'de galibiyetini ilan etmesine çok yaklaşmışken Rusya'nın geri atmasına ihtimal vermediğini söyleyen Lesser, değerlendirmesini şöyle tamamladı: "Putin, Suriye'de Esad'ın galibiyetine o kadar büyük yatırım yaptı ki geri adım atması çok büyük bir sürpriz olur. Bu nedenle Erdoğan'ın izlediği stratejinin gerisindeki mantığa akıl sır erdiremiyorum."