Emin Çölaşan: Recep Bey karşı tarafın da Allah'ı var!
Türk Lirası'nın Amerikan Dolarına karşı düşüşü sürerken, rekor üstüne rekor kıran dolara ilişkin hükümeten gelen açıklamalar, süreç konusunda 'Allah'a güvenmemiz yönünde. Ekonomi üzerine yapılan toplantılarda neredeyse hiç 'rakam' teleffuz edilmiyor.
Dün Erdoğan 'İlah' konusunda ısrarını sürdürerek, "Sizin dolarınız varsa bizim de Allah'ımız var” dedi.
Sözcü yazarı Emin Çölaşan bu anlayışın dünyayı güldürdüğüne dikkati çekerek, "Bu anlayışla yanıt vermek bir işe yaramaz. Çünkü karşı tarafın da Allah'ı var! "dedi.
Emin Çölaşan'ın "Çok ayıp ediyorsun dolar!" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Sevgili okurlarım, şu koskoca Türkiye Cumhuriyeti iki paralık dolar yüzünden zor durumlara düştü.
Bu dolar denilen herifi atsan atılmaz, satsan satılmaz.
Euro ile birlikte başımızın belası oldular.
Gelin görün ki, adına dolar denilen bu nesne iyice şımarmış. Uyarılarıma kulak asmadığı gibi son birkaç gün içerisinde yine anormal yükselişe geçti.
Kendi bilir, biz bunun intikamını fena alırız!
Biz karşımızda nice dolarlar gördük de korkmadık, bundan mı korkacağız!
İşin şakasını bir yana bırakalım…
Döviz ha bire yükselirken, bizim dünya liderimiz Sayın Recep Bey'in sesi hiç çıkmıyordu.
Her konuda ahkâm kesmenin, Türkiye'de ve dünyada herkese posta koymanın, bağırıp çağırmanın ustası olan Recep Bey, dünya liderine yakışmayan acayip bir sessizliğe bürünmüştü.
Acaba ne oluyordu, bir şeyden mi ürküyordu?
En sonunda daha fazla direnemedi ve Rize'de konuştu.
Yani doları hedef almıştı:
“Hiç endişe etmeyin. Çeşitli kampanyalar sürdürülüyor. Bunlara kulak asmayın. Daha iyi olacağız…”
Sonra şöyle dedi:
“Onların doları varsa bizim de halkımız, Hakk'ımız, Allah'ımız var.”
Onun bu sözlerini duyan ve okuyan herkes, tahmin ediyorum şok geçirmiştir.
Dünyada ve Türkiye'de çok önemli bazı ekonomik gerçekler, ekonomik göstergelervar.
Döviz benim ülkemde almış başını gidiyor ve o ülkenin en yetkili yöneticisi, bütün devlet yetkilerini elinde toplamış olan cumhurbaşkanı “Onların doları varsa bizim de Allah'ımız var” diyebiliyor.
Daha önce çeşitli zamanlarda vatandaşa çağrıda bulunup “Yastık altındaki dövizleri bozdurun, yerli ve milli olun” demişti, kimse umursamadı.
Demek ki Türkiye'de insanların kişisel çıkarları, toplumsal çıkarların çok önünde gidiyor.
Recep Bey'in çağrıları bir işe yaramıyor.
Nitekim dövizini bozdurmayanlar bu işten kârlı çıktı.
Sevgili okurlarım, şimdi herkesin kafasında yanıtı bilinmeyen çok önemli bir soru var:
“Papaz Brunson cezaevinden tahliye edilmiş olsaydı, acaba bu döviz krizi yine çıkar mıydı? Bu felaketin tek nedeni
papaz mı?”
Bence değil…
Papaz olayı, zaten çöküntüye gitmekte olan Türk ekonomisi için sadece bir bahane oldu. Krizi belki biraz tetikledi, üzerine tuz biber ekti, hepsi o kadar.
İşin günün birinde bu aşamaya varacağını, kriz yaşanacağını neredeyse bütün dünya biliyor, Türkiye'yi sürekli uyarıyordu…
Ama siz bu gibi ciddi uyarılara “Sizin dolarınız varsa bizim de Allah'ımız var” anlayışı ile yanıt vermeye kalkışırsanız, bütün dünyayı kendinize güldürürsünüz. Başka bir işe yaramaz.
Çünkü karşı tarafın da Allah'ı var!..
Ve beyefendi dün Bayburt mitinginde konuştu:
“El ovuşturanlar boşuna heveslenmesin. Dolar molar bizim yolumuzu kesemez!”
Sizin yolunuz nedir acaba?
Recep Bey dün bu sözleri haykırdığı dakikalarda (saat 15.15) dolar 6.12, Euro 7.02 idi!
Sevgili okurlarım, Recep Bey'in damadı, veliahtı, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak dün saat 10.30'da “Çok önemli” bazı açıklamalar yapacaktı.
Durum basına açıklandı, hepimiz merakla bekler olduk!
Saat 10.30 oldu, toplantının 14.30'a ertelendiği bildirildi.
Demek ki nedenini bilmediğimiz bazı aksilikler olmuştu.
Öğleden sonra biz damat beyi ekran başında beklerden, bu kez hiç beklenmeyen bir olay oldu.
Recep Bey Bayburt'ta miting yapıyordu. Televizyonlar mitingin canlı yayınına geçti.
Damat bey ise bu en kritik saatlerde kayınpederinin mitinginin bitmesini bekliyordu.
Biz de merakla bekledik!
Damat bey, ertelenen konuşmasına bile bir saat gecikmeyle, kayınpederinin Bayburt mitingi bitince başlayabildi.
Doğrusunu isterseniz ilk bir saat dışında konuşmasını sonuna kadar izleyemedim. Sadece zaman kaybı olacaktı…
Çünkü konuşuyordu ama hiçbir şey söylemiyordu!
Üç tür edebiyat yaptı:
“Şunu yapmalıyız, bunu yapmalıyız…”
“Yapacağız edeceğiz!..”
“Her şey güzel olacak!..”
Yeni ve etkin bir sistem kuracaklarmış, toplumdan ve özellikle iş çevrelerinden anlayış bekliyorlarmış.
Somut hiçbir şey yok!
Kur sorunu ve diğerleri nasıl çözülecek, yanıtı yok!
Dün dağ fare doğurdu.
Paketten civciv çıktı kuş çıktı."