Erdal Beşikçioğlu: Devleti nasıl hiçe sayabilirsiniz ki?

'Fahrenheit 451'in yönetmenliğini ve başrol oyunculuğunu üstlenen Erdal Beşikçioğlu, Habertürk'ten Mehmet Çalışkan ile yaptığı röportajda gündeme dair düşüncelerini dile getirdi

Erdal Beşikçioğlu ile eşi Elvin Beşikçioğlu'nun Tatbikat Sahnesi, yeni bir oyun sahnelemeye hazırlanıyor.

Ray Bradbury'in yazdığı 'Fahrenheit 451', 7 Ekim'de Büyükyalı Fişekhane'de salgın önlemleri çerçevesinde sosyal mesafe kuralları çerçevesinde sahnelenecek.

Distopik edebiyatın başyapıtlarından biri olarak kabul edilen oyun, aynı zamanda bir ilke imza atılarak eş zamanlı olarak Tatbikat Sahnesi'nin YouTube ve Instagram hesaplarından canlı olarak da yayınlanacak.

Beşikçioğlu, Habertürk'e verdiği röportajda 'Fahrenheit 451'i ve pandemi sürecinde ailesini nasıl yeniden keşfettiğini anlattı. Sanatçı, ayrıca Kel Hasan Efendi'nin kavuğu ile Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın özel tiyatrolara verdiği maddi destekler konusunda görüşlerini açıkladı

Kültür ve Turizm Bakanlığı, özel tiyatrolara destek verdi. Siz de başvuru yaptınız ve aldınız değil mi?sorusu üzerine

Bunu hükümet vermiyor ki devlet veriyor zaten. Devleti nasıl hiçe sayabilirsiniz ki? Bizim işimiz devletle. Devlet bu politika doğrultusunda özel tiyatrolara belli hibeler yapar. Bu hibeleri nasıl yapar, tabii ki bu tartışılır ama devlet bunu her zaman öngörür. Bunu işletim sisteminde hükümetler gerçekleştirir. İşte o hükümetlerin o işletim sistemleri tartışılabilir. Açıkçası bilmiyorum.

Ben çok da fazla incelemedim. Ben oyun yapmak istiyorum 'Devlet için bu uygunsa eğer bu parayı bize versin' diye başvuruda bulunduk. Biz 'Fahrenheit 451' oyunu için bu bütçeyi aldık. Birçok genç tiyatronun da bundan faydalandığını düşünüyorum. Fakat kimlere verdiler ya da vermediler incelemedim.

Ben o eylem içerisinde değilim. Umarım verdikleri paranın karşılığını halkla buluştururlar. Tiyatroların kendi içlerinde vergi borçları var. Tiyatro çalışanları çok zor durumdalar. Pandemi süreci de zaten bunu tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdi. Bu bağlamda da vergilerin düşürülmesi orta ölçekli tiyatrolar için iyi olabilir ama büyük ölçekli tiyatrolar için gelir vergisi sabit kaldığı için bunun bir manası kalmıyor.

Buradan baktığınız zamanda biz yine aynı şekilde vergilerimizi ödemeye devam edeceğiz. Orta ölçekli tiyatrolar için bu vergi indirimi bence kendi içerisinde nispet. Bir de tiyatrolar işletme ruhsatlarına da sahip olmak zorundalar.

Bu da seyirciyi kaliteli ortamlara sokmanın zorunluluğu olduğu anlamına geliyor. Tiyatro salonlarının her daim belli bir standardının olması gerekiyor ve bu standart dahilinde hareket etmesi gerekiyor. Ödeneklerin de bu standartlar dahilindeki insanlara takdim edilmesi gerekiyor. Bizim çok küçük ölçekli tiyatrolarımız olduğu için bunların olmaması gerektiğini söylemiyorum. Muhakkak olması gerekiyor.

Kendi içlerinde misafirlerine de biraz özenli davranmaları gerekiyor. Artık küf kokan salonlardan kurtulmamız gerekiyor. Kendi öz eleştirimizi yapıp buna göre hareket etmemiz gerekiyor. Bizim de artık büyümemiz ve bir sektör olduğumuza inanmamız, buna göre hareket etmemiz gerekiyor.

Vergi, eğer para kazanmıyorsanız çıkmaz. Vergi çıkıyorsa, para kazanıyorsunuz demektir ve o sorumluluğunuzu yerine getirmeniz gerekiyordur. Bundan kurtulamazsınız. Bu bağlamda da bu eylemlerin yerinde olduğunu ancak yeterli olmadığını düşünüyorum. Biraz daha desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Röportajın tamamı için tıklayın